İşçinin desteği ve oluruna talip olup karşılığında hakkını hukukunu koruma vaadiyle görevde ve makamda bulunanlar, neden kendilerini eleştirilemez olarak görme hastalığına yakalanmaktadır?
Vergi ödeyip hak ettiği hizmeti alamayan vatandaşın, kendini yönetenleri eleştirme hakkı varken; aidat alsın almasın, üyesi olması karşılığında hizmet vermeyi ve başarılı olmayı vaat eden sendikacılar neden en ufak bir eleştiride kendilerini eleştirenlere karşı tiranlaşmaktadır?
Yine aynı kişiler, hak edilen hakları ve zamları alamadıklarında yöneticilere istifa çağrısı yapma hakkını kendilerinde görürken işçiye neden aynı hakkı tanımamaktadır?
Kendisinin sorgulanmasını istemeyen, eleştirilmek istemeyen, “Her yaptığımı alkışlasınlar, her yaptığıma destek versinler.” anlayışıyla hareket edilen sistemlerin ne olduğunu, tarihte de günümüzde de görmekteyiz.
İşçilerin emeğini hiçe sayan, her başarıyı kendine yazan, işçiye ise “ÇAPULCU” olmayı reva gören sözde bir şube başkanının olduğu ve hiçbir şekilde bu şahsa, “Sen nasıl böyle bir söz edersin?” diyemeyen sendikal bir yönetimin başarılı olma şansı nedir?
Sorumluluk alanında işçinin tercihine ve desteğine mazhar olmamış, hiçbir yetkili kurumu bulunmayan sözde bir şube başkanının, işçilere karşı;
Sosyal medyadan Genel Merkezi sorgulayan ‘sözde temsilcilere’ soruyorum: KAÇ TANE ÜYE YAPTINIZ da Genel Merkezi sorguluyorsunuz?
diyen bir insanın, işçiyi bu şekilde konumlandıran bir anlayışın, işçinin hangi derdine deva olması beklenir?
Yine aynı şekilde, sendika içinde adamcılık oynayan; kimi güçlü görürse onun eteğinden tutmaya çalışan, ergenlikten çıkamamış, kendini “REİS, ÖNDER, LİDER” gibi gören, daha düne kadar küfür ettiği insandan makam dilenmek için işçilere hakaretler eden bir zavallının temsilci olduğu bir anlayış, işçiye nasıl bir fayda sağlar?
Bütün bunlardan önemlisi ise, işçiyi temsil etme makamında olan bu şahıslara, yetkililerin, “Sen ne yapıyorsun, kendine gel!” dahi dememiş olmasıdır.
Sendikal rakibi eleştirirken alkışlayan eller, sıra kendilerine geldiğinde işçiyi suçlayıcı ifadelere sığınıyorsa, birileri orada işçinin hakkından bahsetmek abestir, komiktir, saçmalıktır.
Unutulmamalıdır ki, kurumsal yapılar kalıcıdır; yönetimler gelip geçicidir. Temsil ettiğiniz makamlara olan güveni sarstınız ve sarsmaya devam ediyorsunuz. O makamlara güvenmeyip hakkını, hukukunu korumakta sıkıntıya düşen ve zorluğa uğrayan işçilerin ahlarını bir ömür taşımak zorunda kalırsınız.
YUNUS EMRE KAYA TALHA ŞİRİN ÖMER GÜL SALİH BIÇAK
Subscribe to get the latest posts sent to your email.
Koca bir sendikayı önce tarihi bağlarından kopardılar, sonra işçinin gönlünden, T Sağlık Ancak bu kadar düşebilirdi
Sendikacılık oyununuz bitti her halde
Siz sağlık işe ne zaman çalıştınızlan adam gibi doğru yürümeyi beceremeyecektiniz madem ne diye bu yola girdiniz?
Hakan Başkan ne kadar haklıymış siz gidin Öz Sağlık ile iş tutun bu saatten sonra
Şu toplu iş sözleşmesi için çalışmanın zamanı geldi geçiyor bile
Sağlık-İş ten bir cacık olmayacağını farketmiş olmanız lazımdı şimdiye kadar. Adamlar aileyi hiç bir zaman tam manasıyla istemedi.
Tebrik ederim geç de olsa gözünüzü açtınız