6098 Sayılı Borçlar Kanunu

6098 Sayılı Borçlar Kanunu
Yayınlama: 18.08.2024
Düzenleme: 12.09.2024 21:05
21
A+
A-

TÜRK BORÇLAR KANUNU
Kanun Numarası : 6098
Kabul Tarihi : 11/1/2011
Yayımlandığı Resmî Gazete : Tarih : 4/2/2011 Sayı : 27836
Yayımlandığı Düstur : Tertip : 5 Cilt : 50
BİRİNCİ KISIM
Genel Hükümler
BİRİNCİ BÖLÜM
Borç İlişkisinin Kaynakları
BİRİNCİ AYIRIM
Sözleşmeden Doğan Borç İlişkileri
A. Sözleşmenin kurulması
I. İrade açıklaması

  1. Genel olarak
    MADDE 1- Sözleşme, tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun olarak
    açıklamalarıyla kurulur.
    İrade açıklaması, açık veya örtülü olabilir.
  2. İkinci derecedeki noktalar
    MADDE 2- Taraflar sözleşmenin esaslı noktalarında uyuşmuşlarsa, ikinci derecedeki
    noktalar üzerinde durulmamış olsa bile, sözleşme kurulmuş sayılır.
    İkinci derecedeki noktalarda uyuşulamazsa hâkim, uyuşmazlığı işin özelliğine bakarak
    karara bağlar.
    Sözleşmelerin şekline ilişkin hükümler saklıdır.
    II. Öneri ve kabul
  3. Süreli öneri
    MADDE 3- Kabul için süre belirleyerek bir sözleşme yapılmasını öneren, bu sürenin
    sona ermesine kadar önerisiyle bağlıdır.
    Kabul bu süre içinde kendisine ulaşmazsa; öneren, önerisiyle bağlılıktan kurtulur.
  4. Süresiz öneri
    a. Hazır olanlar arasında
    MADDE 4- Kabul için süre belirlenmeksizin hazır olan bir kişiye yapılan öneri hemen
    kabul edilmezse; öneren, önerisiyle bağlılıktan kurtulur.
    Telefon, bilgisayar gibi iletişim sağlayabilen araçlarla doğrudan iletişim sırasında
    yapılan öneri, hazır olanlar arasında yapılmış sayılır.
    b. Hazır olmayanlar arasında
    MADDE 5- Kabul için süre belirlenmeksizin hazır olmayan bir kişiye yapılan öneri,
    zamanında ve usulüne uygun olarak gönderilmiş bir yanıtın ulaşmasının beklenebileceği ana
    kadar, önereni bağlar.
    Öneren, önerisini zamanında ulaşmış sayabilir.
    Zamanında gönderilen kabul, önerene geç ulaşır ve öneren onunla bağlı olmak
    istemezse, durumu hemen kabul edene bildirmek zorundadır.
  5. Örtülü kabul
    MADDE 6- Öneren, kanun veya işin özelliği ya da durumun gereği açık bir kabulü
    beklemek zorunda değilse, öneri uygun bir sürede reddedilmediği takdirde, sözleşme kurulmuş
    sayılır.
  6. Ismarlanmayan şeyin gönderilmesi
    MADDE 7- Ismarlanmamış bir şeyin gönderilmesi öneri sayılmaz. Bu şeyi alan kişi,
    onu geri göndermek veya saklamakla yükümlü değildir.
  7. Bağlayıcı olmayan öneri ve herkese açık öneri
    MADDE 8- Öneren, önerisi ile bağlı olmama hakkının saklı olduğunu açıkça belirtirse
    veya işin özelliğinden ya da durumun gereğinden bağlanma niyetinde olmadığı anlaşılırsa,
    önerisi kendisini bağlamaz.
    Fiyatını göstererek mal sergilenmesi veya tarife, fiyat listesi ya da benzerlerinin
    gönderilmesi, aksi açıkça ve kolaylıkla anlaşılmadıkça öneri sayılır.
  8. İlan yoluyla ödül sözü verme
    MADDE 9- Bir sonucun gerçekleşmesi karşılığında ödül vereceğini ilan yoluyla
    duyuran kimse, sözünü yerine getirmekle yükümlüdür.
    Ödül sözü veren, sonucun gerçekleşmesinden önce sözünden cayarsa veya sonucun
    gerçekleşmesini engellerse, dürüstlük kurallarına uygun olarak yapılan giderleri ödemekle
    yükümlüdür. Ancak, bir ya da birden çok kişiye ödenecek giderlerin toplamı, ödülün değerini
    aşamaz.
    Ödül sözü veren, giderlerinin ödenmesini isteyenlerin beklenen sonucu
    gerçekleştiremeyeceklerini ispat ederse, giderleri ödeme yükümlülüğünden kurtulur.
  9. Önerinin ve kabulün geri alınması
    MADDE 10- Geri alma açıklaması, diğer tarafa öneriden önce veya aynı anda ulaşmış
    ya da daha sonra ulaşmakla birlikte diğer tarafça öneriden önce öğrenilmiş olursa, öneri
    yapılmamış sayılır.
    Bu kural, kabulün geri alınmasında da uygulanır.
    III. Hazır olmayanlar arasında kurulan sözleşmenin hüküm anı
    MADDE 11- Hazır olmayanlar arasında kurulan sözleşmeler, kabulün gönderildiği
    andan başlayarak hüküm doğurur.
    Açık bir kabulün gerekli olmadığı durumlarda, sözleşme önerinin ulaşma anından
    başlayarak hüküm doğurur.
    B. Sözleşmelerin şekli
    I. Genel kural
    MADDE 12- Sözleşmelerin geçerliliği, kanunda aksi öngörülmedikçe, hiçbir şekle
    bağlı değildir.
    Kanunda sözleşmeler için öngörülen şekil, kural olarak geçerlilik şeklidir. Öngörülen
    şekle uyulmaksızın kurulan sözleşmeler hüküm doğurmaz.
    II. Yazılı şekil
  10. Yasal şekil
    a. Kapsamı
    MADDE 13- Kanunda yazılı şekilde yapılması öngörülen bir sözleşmenin
    değiştirilmesinde de yazılı şekle uyulması zorunludur. Ancak, sözleşme metniyle çelişmeyen
    tamamlayıcı yan hükümler bu kuralın dışındadır.
    Bu kural, yazılı şekil dışındaki geçerlilik şekilleri hakkında da uygulanır.
    b. Unsurları
    MADDE 14- Yazılı şekilde yapılması öngörülen sözleşmelerde borç altına girenlerin
    imzalarının bulunması zorunludur.
    Kanunda aksi öngörülmedikçe, imzalı bir mektup, asılları borç altına girenlerce
    imzalanmış telgraf, teyit edilmiş olmaları kaydıyla faks veya buna benzer iletişim araçları ya
    da güvenli elektronik imza ile gönderilip saklanabilen metinler de yazılı şekil yerine geçer.
    c. İmza
    MADDE 15- İmzanın, borç altına girenin el yazısıyla atılması zorunludur. Güvenli
    elektronik imza da, el yazısıyla atılmış imzanın bütün hukuki sonuçlarını doğurur.
    İmzanın el yazısı dışında bir araçla atılması, ancak örf ve âdetçe kabul edilen
    durumlarda ve özellikle çok sayıda çıkarılan kıymetli evrakın imzalanmasında yeterli sayılır.
    (Değişik fıkra: 13/2/2011-6111/213 md.) Görme engellilerin talepleri halinde
    imzalarında şahit aranır. Aksi takdirde görme engellilerin imzalarını el yazısı ile atmaları
    yeterlidir.
    d. İmza yerine geçen işaretler
    MADDE 16- İmza atamayanlar, imza yerine usulüne göre onaylanmış olması
    koşuluyla, parmak izi, el ile yapılmış bir işaret ya da mühür kullanabilirler.
    Kambiyo senetlerine ilişkin hükümler saklıdır.
  11. İradi şekil
    MADDE 17- Kanunda şekle bağlanmamış bir sözleşmenin taraflarca belirli bir şekilde
    yapılması kararlaştırılmışsa, belirlenen şekilde yapılmayan sözleşme tarafları bağlamaz.
    Herhangi bir belirleme olmaksızın yazılı şekil kararlaştırılmışsa, yasal yazılı şekle
    ilişkin hükümler uygulanır.
    C. Borç tanıması
    MADDE 18- Borcun sebebini içermemiş olsa bile borç tanıması geçerlidir.
    D. Sözleşmelerin yorumu, muvazaalı işlemler
    MADDE 19- Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında,
    tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın,
    gerçek ve ortak iradeleri esas alınır.
    Borçlu, yazılı bir borç tanımasına güvenerek alacağı kazanmış olan üçüncü kişiye
    karşı, bu işlemin muvazaalı olduğu savunmasında bulunamaz.
    E. Genel işlem koşulları
    I. Genel olarak
    MADDE 20- Genel işlem koşulları, bir sözleşme yapılırken düzenleyenin, ileride çok
    sayıdaki benzer sözleşmede kullanmak amacıyla, önceden, tek başına hazırlayarak karşı tarafa
    sunduğu sözleşme hükümleridir. Bu koşulların, sözleşme metninde veya ekinde yer alması,
    kapsamı, yazı türü ve şekli, nitelendirmede önem taşımaz.
    Aynı amaçla düzenlenen sözleşmelerin metinlerinin özdeş olmaması, bu sözleşmelerin
    içerdiği hükümlerin, genel işlem koşulu sayılmasını engellemez.
    Genel işlem koşulları içeren sözleşmeye veya ayrı bir sözleşmeye konulan bu
    koşulların her birinin tartışılarak kabul edildiğine ilişkin kayıtlar, tek başına, onları genel
    işlem koşulu olmaktan çıkarmaz.
    Genel işlem koşullarıyla ilgili hükümler, sundukları hizmetleri kanun veya yetkili
    makamlar tarafından verilen izinle yürütmekte olan kişi ve kuruluşların hazırladıkları
    sözleşmelere de, niteliklerine bakılmaksızın uygulanır.
    II. Kapsamı
  12. Yazılmamış sayılma
    MADDE 21- Karşı tarafın menfaatine aykırı genel işlem koşullarının sözleşmenin
    kapsamına girmesi, sözleşmenin yapılması sırasında düzenleyenin karşı tarafa, bu koşulların
    varlığı hakkında açıkça bilgi verip, bunların içeriğini öğrenme imkânı sağlamasına ve karşı
    tarafın da bu koşulları kabul etmesine bağlıdır. Aksi takdirde, genel işlem koşulları
    yazılmamış sayılır.
    Sözleşmenin niteliğine ve işin özelliğine yabancı olan genel işlem koşulları da
    yazılmamış sayılır.
  13. Yazılmamış sayılmanın sözleşmeye etkisi
    MADDE 22- Sözleşmenin yazılmamış sayılan genel işlem koşulları dışındaki hükümleri
    geçerliliğini korur. Bu durumda düzenleyen, yazılmamış sayılan koşullar olmasaydı diğer
    hükümlerle sözleşmeyi yapmayacak olduğunu ileri süremez.
    III. Yorumlanması
    MADDE 23- Genel işlem koşullarında yer alan bir hüküm, açık ve anlaşılır değilse
    veya birden çok anlama geliyorsa, düzenleyenin aleyhine ve karşı tarafın lehine yorumlanır.
    IV. Değiştirme yasağı
    MADDE 24- Genel işlem koşullarının bulunduğu bir sözleşmede veya ayrı bir
    sözleşmede yer alan ve düzenleyene tek yanlı olarak karşı taraf aleyhine genel işlem koşulları
    içeren sözleşmenin bir hükmünü değiştirme ya da yeni düzenleme getirme yetkisi veren
    kayıtlar yazılmamış sayılır.
    V. İçerik denetimi
    MADDE 25- Genel işlem koşullarına, dürüstlük kurallarına aykırı olarak, karşı tarafın
    aleyhine veya onun durumunu ağırlaştırıcı nitelikte hükümler konulamaz.
    F. Sözleşmenin içeriği
    I. Sözleşme özgürlüğü
    MADDE 26- Taraflar, bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde
    özgürce belirleyebilirler.
    II. Kesin hükümsüzlük
    MADDE 27- Kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik
    haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür.
    Sözleşmenin içerdiği hükümlerden bir kısmının hükümsüz olması, diğerlerinin
    geçerliliğini etkilemez. Ancak, bu hükümler olmaksızın sözleşmenin yapılmayacağı açıkça
    anlaşılırsa, sözleşmenin tamamı kesin olarak hükümsüz olur.
    III. Aşırı yararlanma
    MADDE 28- Bir sözleşmede karşılıklı edimler arasında açık bir oransızlık varsa, bu
    oransızlık, zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da
    deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiği takdirde, zarar gören, durumun
    özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı olmadığını diğer tarafa bildirerek ediminin geri verilmesini
    ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteyebilir.
    Zarar gören bu hakkını, düşüncesizlik veya deneyimsizliğini öğrendiği; zor durumda
    kalmada ise, bu durumun ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde sözleşmenin
    kurulduğu tarihten başlayarak beş yıl içinde kullanabilir.
    IV. Önsözleşme
    MADDE 29- Bir sözleşmenin ileride kurulmasına ilişkin sözleşmeler geçerlidir.
    Kanunlarda öngörülen istisnalar dışında, önsözleşmenin geçerliliği, ileride kurulacak
    sözleşmenin şekline bağlıdır.
    G. İrade bozuklukları
    I. Yanılma
  14. Yanılmanın hükümleri
    MADDE 30- Sözleşme kurulurken esaslı yanılmaya düşen taraf, sözleşme ile bağlı
    olmaz.
  15. Yanılma hâlleri
    a. Açıklamada yanılma
    MADDE 31- Özellikle aşağıda sayılan yanılma hâlleri esaslıdır:
  16. Yanılan, kurulmasını istediği sözleşmeden başka bir sözleşme için iradesini açıklamışsa.
  17. Yanılan, istediğinden başka bir konu için iradesini açıklamışsa.
  18. Yanılan, sözleşme yapma iradesini, gerçekte sözleşme yapmak istediği kişiden
    başkasına açıklamışsa.
  19. Yanılan, sözleşmeyi yaparken belirli nitelikleri olan bir kişiyi dikkate almasına
    karşın başka bir kişi için iradesini açıklamışsa.
  20. Yanılan, gerçekte üstlenmek istediğinden önemli ölçüde fazla bir edim için veya
    gerçekte istediğinden önemli ölçüde az bir karşı edim için iradesini açıklamışsa.
    Basit hesap yanlışlıkları sözleşmenin geçerliliğini etkilemez; bunların düzeltilmesi ile
    yetinilir.
    b. Saikte yanılma
    MADDE 32- Saikte yanılma, esaslı yanılma sayılmaz. Yanılanın, yanıldığı saiki
    sözleşmenin temeli sayması ve bunun da iş ilişkilerinde geçerli dürüstlük kurallarına uygun
    olması hâlinde yanılma esaslı sayılır. Ancak bu durumun karşı tarafça da bilinebilir olması
    gerekir.
    c. İletmede yanılma
    MADDE 33- Sözleşmenin kurulmasına yönelik iradenin haberci veya çevirmen gibi bir
    aracı ya da bir araç tarafından yanlış iletilmiş olması hâlinde de yanılma hükümleri uygulanır.
  21. Yanılmada dürüstlük kuralları
    MADDE 34- Yanılan, yanıldığını dürüstlük kurallarına aykırı olarak ileri süremez.
    Özellikle diğer tarafın, sözleşmenin yanılanın kasdettiği anlamda kurulmasına razı
    olduğunu bildirmesi durumunda, sözleşme bu anlamda kurulmuş sayılır.
  22. Yanılmada kusur
    MADDE 35- Yanılan, yanılmasında kusurlu ise, sözleşmenin hükümsüzlüğünden
    doğan zararı gidermekle yükümlüdür. Ancak, diğer taraf yanılmayı biliyor veya bilmesi
    gerekiyorsa, tazminat istenemez.
    Hâkim, hakkaniyetin gerektirdiği durumlarda, ifadan beklenen yararı aşmamak
    kaydıyla, daha fazla tazminata hükmedebilir.
    II. Aldatma
    MADDE 36- Taraflardan biri, diğerinin aldatması sonucu bir sözleşme yapmışsa,
    yanılması esaslı olmasa bile, sözleşmeyle bağlı değildir.
    Üçüncü bir kişinin aldatması sonucu bir sözleşme yapan taraf, sözleşmenin yapıldığı
    sırada karşı tarafın aldatmayı bilmesi veya bilecek durumda olması hâlinde, sözleşmeyle bağlı
    değildir.
    III. Korkutma
  23. Hükmü
    MADDE 37- Taraflardan biri, diğerinin veya üçüncü bir kişinin korkutması sonucu bir
    sözleşme yapmışsa, sözleşmeyle bağlı değildir.
    Korkutan bir üçüncü kişi olup da diğer taraf korkutmayı bilmiyorsa veya bilecek
    durumda değilse, sözleşmeyle bağlı kalmak istemeyen korkutulan, hakkaniyet gerektiriyorsa,
    diğer tarafa tazminat ödemekle yükümlüdür.
  24. Koşulları
    MADDE 38- Korkutulan, içinde bulunduğu durum bakımından kendisinin veya
    yakınlarından birinin kişilik haklarına ya da malvarlığına yönelik ağır ve yakın bir zarar
    tehlikesinin doğduğuna inanmakta haklı ise, korkutma gerçekleşmiş sayılır.
    Bir hakkın veya kanundan doğan bir yetkinin kullanılacağı korkutmasıyla sözleşme
    yapıldığında, bu hakkı veya yetkiyi kullanacağını açıklayanın, diğer tarafın zor durumda
    kalmasından aşırı bir menfaat sağlamış olması hâlinde, korkutmanın varlığı kabul edilir.
    IV. İrade bozukluğunun giderilmesi
    MADDE 39- Yanılma veya aldatma sebebiyle ya da korkutulma sonucunda sözleşme
    yapan taraf, yanılma veya aldatmayı öğrendiği ya da korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı
    andan başlayarak bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri
    istemezse, sözleşmeyi onamış sayılır.
    Aldatma veya korkutmadan dolayı bağlayıcılığı olmayan bir sözleşmenin onanmış
    sayılması, tazminat hakkını ortadan kaldırmaz.
    H. Temsil
    I. Yetkili temsil
  25. Genel olarak
    a. Temsilin hükmü
    MADDE 40- Yetkili bir temsilci tarafından bir başkası adına ve hesabına yapılan
    hukuki işlemin sonuçları, doğrudan doğruya temsil olunanı bağlar.
    Temsilci, hukuki işlemi yaparken bu sıfatını bildirmezse, hukuki işlemin sonuçları
    kendisine ait olur. Ancak, karşı taraf bir temsil ilişkisinin varlığını durumdan çıkarıyor veya
    çıkarması gerekiyor ya da hukuki işlemi temsilci veya temsil olunandan biri ile yapması
    farksız ise, hukuki işlemin sonuçları doğrudan doğruya temsil olunana ait olur.
    Diğer durumlarda alacağın devri veya borcun üstlenilmesine ilişkin hükümler uygulanır.
    b. Temsil yetkisinin içeriği ve derecesi
    MADDE 41- Başkası adına ve hesabına temsil kamu hukukundan doğmuşsa, temsil
    yetkisinin içeriği ve derecesi bu konudaki yasal hükümlere; temsil hukuksal bir işlemden
    doğmuşsa, temsil yetkisinin içeriği ve derecesi o hukuksal işleme göre belirlenir.
    Temsil yetkisi üçüncü kişilere bildirilmişse temsil yetkisinin içeriği ve derecesi, bu
    bildirime göre belirlenir.
  26. Hukuki işlemden doğan yetki
    a. Yetkinin sınırlanması ve geri alınması
    MADDE 42- Temsil olunan, hukuki bir işlemden doğan temsil yetkisini her zaman
    sınırlayabilir veya geri alabilir. Ancak, taraflar arasındaki hizmet, vekâlet veya ortaklık
    sözleşmeleri gibi hukuki ilişkilerden doğabilecek haklar saklıdır.
    Temsil olunan, bu hakkından önceden feragat edemez.
    Temsil olunan verdiği yetkiyi üçüncü kişilere açıkça veya dolaylı biçimde bildirmişse,
    bu yetkiyi tamamen veya kısmen geri aldığını onlara bildirmediği takdirde, yetkinin geri
    alındığını iyiniyetli üçüncü kişilere karşı ileri süremez.
    b. Ölüm, ehliyetsizlik ve diğer durumlar
    MADDE 43- Hukuki işlemden doğan temsil yetkisi, aksi taraflarca kararlaştırılmadıkça
    veya işin özelliğinden anlaşılmadıkça, temsil olunanın veya temsilcinin ölümü, gaipliğine karar
    verilmesi, fiil ehliyetini kaybetmesi veya iflas etmesi durumlarında sona erer.
    Bu hüküm, bir tüzel kişiliğin sona ermesi durumunda da uygulanır.
    Tarafların karşılıklı kişisel hakları saklıdır.
    c. Yetki belgesinin geri verilmesi
    MADDE 44- Temsilciye yetki belgesi verilmişse, yetkinin sona ermesi durumunda
    temsilci, bu belgeyi temsil olunana geri vermekle veya hâkimin belirleyeceği yere bırakmakla
    yükümlüdür.
    Temsil olunan veya halefleri, temsilcinin belgeyi geri vermesi için gerekeni yapmazlarsa,
    bundan dolayı iyiniyetli üçüncü kişilerin zararını gidermekle yükümlüdürler.
    d. Yetkinin sona erdiğinin ileri sürülememesi
    MADDE 45- Temsilci, yetkisinin sona ermiş olduğunu bilmediği sürece, temsil
    olunan veya halefleri, temsilcinin yapmış olduğu hukuki işlemlerin sonuçlarıyla bağlıdırlar.
    Bu kural, üçüncü kişilerin yetkinin sona ermiş olduğunu bildikleri durumlarda
    uygulanmaz.
    II. Yetkisiz temsil
  27. Onama hâlinde
    MADDE 46- Bir kimse yetkisi olmadığı hâlde temsilci olarak bir hukuki işlem
    yaparsa, bu işlem ancak onadığı takdirde temsil olunanı bağlar.
    Yetkisiz temsilcinin kendisiyle işlem yaptığı diğer taraf, temsil olunandan, uygun bir
    süre içinde bu hukuki işlemi onayıp onamayacağını bildirmesini isteyebilir. Bu süre içinde
    işlemin onanmaması durumunda, diğer taraf bu işlemle bağlı olmaktan kurtulur.
  28. Onamama hâlinde
    MADDE 47- Temsil olunanın açık veya örtülü olarak hukuki işlemi onamaması
    hâlinde, bu işlemin geçersiz olmasından doğan zararın giderilmesi, yetkisiz temsilciden
    istenebilir. Ancak, yetkisiz temsilci, işlemin yapıldığı sırada karşı tarafın, kendisinin yetkisiz
    olduğunu bildiğini veya bilmesi gerektiğini ispat ederse, kendisinden zararın giderilmesi
    istenemez.
    Hakkaniyet gerektiriyorsa, kusurlu yetkisiz temsilciden diğer zararların giderilmesi de
    istenebilir.
    Sebepsiz zenginleşmeden doğan haklar saklıdır.
    III. Saklı hükümler
    MADDE 48- Ortaklık temsilcileri ile organlarının ve ticari vekillerin yetkisine ilişkin
    hükümler saklıdır.
    İKİNCİ AYIRIM
    Haksız Fiillerden Doğan Borç İlişkileri
    A. Sorumluluk
    I. Genel olarak
    MADDE 49- Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı
    gidermekle yükümlüdür.
    Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille
    başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.
    II. Zararın ve kusurun ispatı
    MADDE 50- Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır.
    Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan
    akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete
    uygun olarak belirler.
    III. Tazminat
  29. Belirlenmesi
    MADDE 51- Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve
    özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler.
    Tazminatın irat biçiminde ödenmesine hükmedilirse, borçlu güvence göstermekle
    yükümlüdür.
  30. İndirilmesi
    MADDE 52- Zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya
    da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise
    hâkim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir.
    Zarara hafif kusuruyla sebep olan tazminat yükümlüsü, tazminatı ödediğinde
    yoksulluğa düşecek olur ve hakkaniyet de gerektirirse hâkim, tazminatı indirebilir.
    IV. Özel durumlar
  31. Ölüm ve bedensel zarar
    a. Ölüm
    MADDE 53- Ölüm hâlinde uğranılan zararlar özellikle şunlardır:
  32. Cenaze giderleri.
  33. Ölüm hemen gerçekleşmemişse tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalmasından
    ya da yitirilmesinden doğan kayıplar.
  34. Ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar.
    b. Bedensel zarar
    MADDE 54- Bedensel zararlar özellikle şunlardır:
  35. Tedavi giderleri.
  36. Kazanç kaybı.
  37. Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar.
  38. Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar.
    c. Belirlenmesi
    MADDE 55- Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun
    hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu
    edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların
    belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez. Hesaplanan tazminat,
    miktar esas alınarak hakkaniyet düşüncesi ile artırılamaz veya azaltılamaz.
    Bu Kanun hükümleri, her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu
    diğer sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine ya da
    kişinin ölümüne bağlı zararlara ilişkin istem ve davalarda da uygulanır.
    d. Manevi tazminat
    MADDE 56- Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda,
    olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi
    tazminat olarak ödenmesine karar verebilir.
    Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da
    manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.
  39. Haksız rekabet
    MADDE 57- Gerçek olmayan haberlerin yayılması veya bu tür ilanların yapılması ya
    da dürüstlük kurallarına aykırı diğer davranışlarda bulunulması yüzünden müşterileri azalan
    veya onları kaybetme tehlikesiyle karşılaşan kişi, bu davranışlara son verilmesini ve kusurun
    varlığı hâlinde zararının giderilmesini isteyebilir.
    Ticari işlere ait haksız rekabet hakkında Türk Ticaret Kanunu hükümleri saklıdır.
  40. Kişilik hakkının zedelenmesi
    MADDE 58- Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara
    karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir.
    Hâkim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir giderim biçimi kararlaştırabilir veya
    bu tazminata ekleyebilir; özellikle saldırıyı kınayan bir karar verebilir ve bu kararın
    yayımlanmasına hükmedebilir.
  41. Ayırt etme gücünün geçici kaybı
    MADDE 59- Ayırt etme gücünü geçici olarak kaybeden kişi, bu sırada verdiği
    zararları gidermekle yükümlüdür. Ancak, ayırt etme gücünü kaybetmede kusuru olmadığını
    ispat ederse, sorumluluktan kurtulur.
    V. Sorumluluk sebeplerinin çokluğu
  42. Sebeplerin yarışması
    MADDE 60- Bir kişinin sorumluluğu, birden çok sebebe dayandırılabiliyorsa hâkim,
    zarar gören aksini istemiş olmadıkça veya kanunda aksi öngörülmedikçe, zarar görene en iyi
    giderim imkânı sağlayan sorumluluk sebebine göre karar verir.
  43. Müteselsil sorumluluk
    a. Dış ilişkide
    MADDE 61- Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı
    zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil
    sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır.
    b. İç ilişkide
    MADDE 62- Tazminatın aynı zarardan sorumlu müteselsil borçlular arasında
    paylaştırılmasında, bütün durum ve koşullar, özellikle onlardan her birine yüklenebilecek
    kusurun ağırlığı ve yarattıkları tehlikenin yoğunluğu göz önünde tutulur.
    Tazminatın kendi payına düşeninden fazlasını ödeyen kişi, bu fazla ödemesi için, diğer
    müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkına sahip ve zarar görenin haklarına halef olur.
    VI. Hukuka aykırılığı kaldıran hâller
  44. Genel olarak
    MADDE 63- Kanunun verdiği yetkiye dayanan ve bu yetkinin sınırları içinde kalan
    bir fiil, zarara yol açsa bile, hukuka aykırı sayılmaz.
    Zarar görenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar, zarar verenin
    davranışının haklı savunma niteliği taşıması, yetkili kamu makamlarının müdahalesinin
    zamanında sağlanamayacak olması durumunda kişinin hakkını kendi gücüyle koruması veya
    zorunluluk hâllerinde de fiil, hukuka aykırı sayılmaz.
  45. Sorumluluk
    MADDE 64- Haklı savunmada bulunan, saldıranın şahsına veya mallarına verdiği
    zarardan sorumlu tutulamaz.
    Kendisini veya başkasını açık ya da yakın bir zarar tehlikesinden korumak için diğer
    bir kişinin mallarına zarar verenin, bu zararı giderim yükümlülüğünü hâkim hakkaniyete göre
    belirler.
    Hakkını kendi gücüyle koruma durumunda kalan kişi, durum ve koşullara göre o
    sırada kolluk gücünün yardımını zamanında sağlayamayacak ise ve hakkının kayba
    uğramasını ya da kullanılmasının önemli ölçüde zorlaşmasını önleyecek başka bir yol da
    yoksa, verdiği zarardan sorumlu tutulamaz.
    B. Kusursuz sorumluluk
    I. Hakkaniyet sorumluluğu
    MADDE 65- Hakkaniyet gerektiriyorsa; hâkim, ayırt etme gücü bulunmayan kişinin
    verdiği zararın, tamamen veya kısmen giderilmesine karar verir.
    II. Özen sorumluluğu
  46. Adam çalıştıranın sorumluluğu
    MADDE 66- Adam çalıştıran, çalışanın, kendisine verilen işin yapılması sırasında
    başkalarına verdiği zararı gidermekle yükümlüdür.
    Adam çalıştıran, çalışanını seçerken, işiyle ilgili talimat verirken, gözetim ve
    denetimde bulunurken, zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini ispat
    ederse, sorumlu olmaz.
    Bir işletmede adam çalıştıran, işletmenin çalışma düzeninin zararın doğmasını
    önlemeye elverişli olduğunu ispat etmedikçe, o işletmenin faaliyetleri dolayısıyla sebep
    olunan zararı gidermekle yükümlüdür.
    Adam çalıştıran, ödediği tazminat için, zarar veren çalışana, ancak onun bizzat
    sorumlu olduğu ölçüde rücu hakkına sahiptir.
  47. Hayvan bulunduranın sorumluluğu
    a. Giderim yükümlülüğü
    MADDE 67- Bir hayvanın bakımını ve yönetimini sürekli veya geçici olarak üstlenen
    kişi, hayvanın verdiği zararı gidermekle yükümlüdür.
    Hayvan bulunduran, bu zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini
    ispat ederse sorumlu olmaz.
    Hayvan, bir başkası veya bir başkasına ait hayvan tarafından ürkütülmüş olursa,
    hayvanı bulunduranın, bu kişilere rücu hakkı saklıdır.
    b. Alıkoyma hakkı
    MADDE 68- Bir kişinin hayvanı, başkasının taşınmazı üzerinde bir zarar verdiği
    takdirde, taşınmazın zilyedi, o hayvanı yakalayabilir, zararı giderilinceye kadar alıkoyabilir;
    hatta durum ve koşullar haklı gösteriyorsa hayvanı diğer yollarla etkisiz hâle getirebilir.
    Bu durumda, taşınmazın zilyedi derhâl hayvan sahibine bilgi vermek ve sahibini
    bilmiyorsa, onun bulunması için gerekli girişimleri yapmak zorundadır.
  48. Yapı malikinin sorumluluğu
    a. Giderim yükümlülüğü
    MADDE 69- Bir binanın veya diğer yapı eserlerinin maliki, bunların yapımındaki
    bozukluklardan veya bakımındaki eksikliklerden doğan zararı gidermekle yükümlüdür.
    İntifa ve oturma hakkı sahipleri de, binanın bakımındaki eksikliklerden doğan
    zararlardan, malikle birlikte müteselsilen sorumludurlar.
    Sorumluların, bu sebeplerle kendilerine karşı sorumlu olan diğer kişilere rücu hakkı
    saklıdır.
    b. Zarar tehlikesini önleme
    MADDE 70- Bir başkasına ait bina veya diğer yapı eserlerinden zarar görme
    tehlikesiyle karşılaşan kişi, bu tehlikenin giderilmesi için gerekli önlemlerin alınmasını hak
    sahiplerinden isteyebilir.
    Kişilerin ve malların korunması hakkındaki kamu hukuku kuralları saklıdır.
    III. Tehlike sorumluluğu ve denkleştirme
    MADDE 71- Önemli ölçüde tehlike arzeden bir işletmenin faaliyetinden zarar doğduğu
    takdirde, bu zarardan işletme sahibi ve varsa işleten müteselsilen sorumludur.
    Bir işletmenin, mahiyeti veya faaliyette kullanılan malzeme, araçlar ya da güçler göz
    önünde tutulduğunda, bu işlerde uzman bir kişiden beklenen tüm özenin gösterilmesi
    durumunda bile sıkça veya ağır zararlar doğurmaya elverişli olduğu sonucuna varılırsa, bunun
    önemli ölçüde tehlike arzeden bir işletme olduğu kabul edilir. Özellikle, herhangi bir kanunda
    benzeri tehlikeler arzeden işletmeler için özel bir tehlike sorumluluğu öngörülmüşse, bu
    işletme de önemli ölçüde tehlike arzeden işletme sayılır.
    Belirli bir tehlike hâli için öngörülen özel sorumluluk hükümleri saklıdır.
    Önemli ölçüde tehlike arzeden bir işletmenin bu tür faaliyetine hukuk düzenince izin
    verilmiş olsa bile, zarar görenler, bu işletmenin faaliyetinin sebep olduğu zararlarının uygun
    bir bedelle denkleştirilmesini isteyebilirler.
    C. Zamanaşımı
    I. Kural
    MADDE 72- Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü
    öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın
    geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir
    zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır.
    Haksız fiil dolayısıyla zarar gören bakımından bir borç doğmuşsa zarar gören, haksız
    fiilden doğan tazminat istemi zamanaşımına uğramış olsa bile, her zaman bu borcu ifadan
    kaçınabilir.
    II. Rücu isteminde
    MADDE 73- Rücu istemi, tazminatın tamamının ödendiği ve birlikte sorumlu kişinin
    öğrenildiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde tazminatın tamamının ödendiği tarihten
    başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.
    Tazminatın ödenmesi kendisinden istenilen kişi, durumu birlikte sorumlu olduğu
    kişilere bildirmek zorundadır. Aksi takdirde zamanaşımı, bu bildirimin dürüstlük kurallarına
    göre yapılabileceği tarihte işlemeye başlar.
    D. Yargılama
    I. Ceza hukuku ile ilişkisinde
    MADDE 74- Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün
    bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili
    hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı
    değildir.
    Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine
    ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.
    II. Tazminat hükmünün değiştirilmesi
    MADDE 75- Bedensel zararın kapsamı, karar verme sırasında tam olarak
    belirlenemiyorsa hâkim, kararın kesinleşmesinden başlayarak iki yıl içinde, tazminat
    hükmünü değiştirme yetkisini saklı tutabilir.
    III. Geçici ödemeler
    MADDE 76- Zarar gören, iddiasının haklılığını gösteren inandırıcı kanıtlar sunduğu
    ve ekonomik durumu da gerektirdiği takdirde hâkim, istem üzerine davalının zarar görene
    geçici ödeme yapmasına karar verebilir.
    Davalının yaptığı geçici ödemeler, hükmedilen tazminata mahsup edilir; tazminata
    hükmedilmezse hâkim, davacının aldığı geçici ödemeleri, yasal faizi ile birlikte geri
    vermesine karar verir.
    ÜÇÜNCÜ AYIRIM
    Sebepsiz Zenginleşmeden Doğan Borç İlişkileri
    A. Koşulları
    I. Genel olarak
    MADDE 77- Haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının malvarlığından veya
    emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür.
    Bu yükümlülük, özellikle zenginleşmenin geçerli olmayan veya gerçekleşmemiş ya da
    sona ermiş bir sebebe dayanması durumunda doğmuş olur.
    II. Borçlanılmamış edimin ifası
    MADDE 78- Borçlanmadığı edimi kendi isteğiyle yerine getiren kimse, bunu ancak,
    kendisini borçlu sanarak yerine getirdiğini ispat ederse geri isteyebilir.
    Zamanaşımına uğramış bir borcun ifasından veya ahlaki bir ödevin yerine getirilmiş
    olmasından kaynaklanan zenginleşmeler geri istenemez.
    Borç olmadığı hâlde ödenmiş olan edimin geri istenmesine ilişkin diğer kanun hükümleri
    saklıdır.
    B. Geri vermenin kapsamı
    I. Zenginleşenin yükümlülüğü
    MADDE 79- Sebepsiz zenginleşen, zenginleşmenin geri istenmesi sırasında elinden
    çıkmış olduğunu ispat ettiği kısmın dışında kalanı geri vermekle yükümlüdür.
    Zenginleşen, zenginleşmeyi iyiniyetli olmaksızın elden çıkarmışsa veya elden çıkarırken
    ileride geri vermek zorunda kalabileceğini hesaba katması gerekiyorsa, zenginleşmenin
    tamamını geri vermekle yükümlüdür.
    II. Giderleri isteme hakkı
    MADDE 80- Zenginleşen iyiniyetli ise, yaptığı zorunlu ve yararlı giderleri, geri verme
    isteminde bulunandan isteyebilir.
    Zenginleşen iyiniyetli değilse, zorunlu giderlerinin ve yararlı giderlerinden sadece geri
    verme zamanında mevcut olan değer artışının ödenmesini isteyebilir.
    Zenginleşen, iyiniyetli olup olmadığına bakılmaksızın, diğer giderlerinin ödenmesini
    isteyemez. Ancak, kendisine karşılık önerilmezse, o şey ile birleştirdiği ve zararsızca
    ayrılması mümkün bulunan eklemeleri geri vermeden önce ayırıp alabilir.
    C. Geri istenememe
    MADDE 81- Hukuka veya ahlaka aykırı bir sonucun gerçekleşmesi amacıyla verilen şey
    geri istenemez. Ancak, açılan davada hâkim, bu şeyin Devlete mal edilmesine karar verebilir.
    D. Zamanaşımı
    MADDE 82- Sebepsiz zenginleşmeden doğan istem hakkı, hak sahibinin geri isteme
    hakkı olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde zenginleşmenin
    gerçekleştiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.
    Zenginleşme, zenginleşenin bir alacak hakkı kazanması suretiyle gerçekleşmişse diğer
    taraf, istem hakkı zamanaşımına uğramış olsa bile, her zaman bu borcunu ifadan kaçınabilir.
    İKİNCİ BÖLÜM
    Borç İlişkisinin Hükümleri
    BİRİNCİ AYIRIM
    Borçların İfası
    A. Genel olarak
    I. Şahsen ifa zorunluluğunun olmaması
    MADDE 83- Borcun, bizzat borçlu tarafından ifa edilmesinde alacaklının menfaati
    bulunmadıkça borçlu, borcunu şahsen ifa etmekle yükümlü değildir.
    II. İfanın konusu
  49. Kısmen ifa
    MADDE 84- Borcun tamamı belli ve muaccel ise, alacaklı kısmen ifayı reddedebilir.
    Alacaklı kısmen ifayı kabul ederse borçlu, borcun kendisi tarafından ikrar olunan
    kısmını ifadan kaçınamaz.
  50. Bölünemeyen borç
    MADDE 85- Bölünemeyen bir borcun birden çok alacaklısı varsa, alacaklılardan her
    biri, borcun alacaklıların tamamına ifasını isteyebilir. Borçlu, edimini alacaklıların hepsine
    birden ifa etmek zorundadır.
    Bölünemeyen borcun birden çok borçlusu varsa, borçlulardan her biri borcun
    tamamını ifa etmekle yükümlüdür.
    Durumun gereğinden aksi anlaşılmadıkça, ifada bulunan borçlu, alacaklıya halef olur
    ve diğer borçlulardan payları oranında alacağını isteyebilir.
  51. Çeşit borcu
    MADDE 86- Çeşit borçlarında hukuki ilişkiden ve işin özelliğinden aksi anlaşılmadıkça,
    edimin seçimi borçluya aittir. Ancak borçlunun seçeceği edim, ortalama nitelikten daha düşük
    olamaz.
  52. Seçimlik borç
    MADDE 87- Seçimlik borçlarda, hukuki ilişkiden ve işin özelliğinden aksi
    anlaşılmadıkça, edimlerden birinin seçimi borçluya aittir.
  53. Faiz
    MADDE 88- Faiz ödeme borcunda uygulanacak yıllık faiz oranı, sözleşmede
    kararlaştırılmamışsa faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine
    göre belirlenir.
    Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık faiz oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık
    faiz oranının yüzde elli fazlasını aşamaz.
    B. İfa yeri
    MADDE 89- Borcun ifa yeri, tarafların açık veya örtülü iradelerine göre belirlenir.
    Aksine bir anlaşma yoksa, aşağıdaki hükümler uygulanır;
  54. Para borçları, alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde,
  55. Parça borçları, sözleşmenin kurulduğu sırada borç konusunun bulunduğu yerde,
  56. Bunların dışındaki bütün borçlar, doğumları sırasında borçlunun yerleşim yerinde,
    ifa edilir.
    Alacaklının yerleşim yerinde ifası gereken bir borcun doğumundan sonra alacaklının
    yerleşim yerini değiştirmesi sebebiyle ifa önemli ölçüde güçleşmişse borç, alacaklının önceki
    yerleşim yerinde ifa edilebilir.
    C. İfa zamanı
    I. Süreye bağlanmamış borç
    MADDE 90- İfa zamanı taraflarca kararlaştırılmadıkça veya hukuki ilişkinin
    özelliğinden anlaşılmadıkça her borç, doğumu anında muaccel olur.
    II. Süreye bağlı borç
  57. Aya ilişkin sürelerde vade
    MADDE 91- Borcun ifası için bir ayın başlangıcı veya sonu belirlenmişse, bundan ayın
    birinci ve sonuncu günü; ayın ortası belirlenmişse, bundan da ayın onbeşinci günü anlaşılır.
    Borcun ifası için gün belirtilmeksizin sadece ay belirlenmişse, bundan o ayın son günü
    anlaşılır.
  58. Diğer sürelerde vade
    MADDE 92- Bir borcun veya taraflardan birine düşen herhangi bir yükümlülüğün
    sözleşmenin kurulmasından başlayarak belli bir sürenin sonunda ifası gerekiyorsa, ifa zamanı
    aşağıdaki biçimde belirlenir:
  59. Gün olarak belirlenmiş süre, sözleşmenin kurulduğu gün sayılmaksızın, bu sürenin
    son günü dolmuş olur. Sekiz veya onbeş gün olarak belirlenmiş süre ise, bir veya iki haftayı
    değil, tam sekiz veya onbeş günü ifade eder.
  60. Hafta olarak belirlenmiş süre, son haftanın sözleşmenin kurulduğu güne ismen uyan
    gününde dolmuş olur.
  61. Ay olarak veya yıl, yarıyıl ve yılın dörtte biri gibi birden çok ayı içeren bir zaman
    olarak belirlenmiş süre, sözleşmenin kurulduğu gün ayın kaçıncı günü ise, son ayın bunu
    karşılayan gününde dolmuş olur. Son ayda bunu karşılayan gün yoksa süre, bu ayın son günü
    dolmuş sayılır.
  62. Yarım aydan onbeş günlük süre anlaşılır. Bir veya birden çok ay ve yarım ay olarak
    belirlenmiş sürenin dolduğu gün, son aya onbeş gün eklenerek belirlenir.
    Bu kurallar, sürenin sözleşmenin kurulmasından başka bir andan işlemeye başladığı
    durumlarda da uygulanır.
    Borçlu, belirli bir süre içinde yerine getirilmesi gereken bir borcu, bu sürenin
    dolmasından önce ifa etmekle yükümlüdür.
  63. Tatil günleri
    MADDE 93- İfa zamanı veya sürenin son günü, kanunlarda tatil olarak kabul edilen
    bir güne rastlarsa, kendiliğinden bu günü izleyen ve tatil olmayan ilk güne geçer.
    Aksine anlaşma geçerlidir.
    III. İş saatlerinde ifa
    MADDE 94- Borç, alışılmış iş saatlerinde ifa ve kabul edilir.
    IV. Sürenin uzatılması
    MADDE 95- Süre uzatılmış ise yeni süre, aksi kararlaştırılmış olmadıkça, önceki
    sürenin sona ermesini izleyen birinci günden başlar.
    V. Erken ifa
    MADDE 96- Sözleşmenin hükümlerinden veya özelliğinden ya da durumun
    gereğinden tarafların aksini kastettikleri anlaşılmadıkça borçlu, edimini sürenin sona
    ermesinden önce ifa edebilir. Ancak, kanun veya sözleşme ya da âdet gereği olmadıkça
    borçlu, erken ifada bulunması sebebiyle indirim yapamaz.
    VI. Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde
  64. İfada sıra
    MADDE 97- Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın,
    sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi
    borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.
  65. İfa güçsüzlüğü
    MADDE 98- Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmede, taraflardan birinin borcunu
    ifada güçsüzlüğe düşmesi ve özellikle iflas etmesi ya da hakkındaki haciz işleminin sonuçsuz
    kalması sebebiyle diğer tarafın hakkı tehlikeye düşerse bu taraf, karşı edimin ifası güvence
    altına alınıncaya kadar kendi ediminin ifasından kaçınabilir.
    Hakkı tehlikeye düşen taraf, ayrıca uygun bir sürede istediği güvence verilmezse
    sözleşmeden dönebilir.
    D. Ödeme
    I. Ülke parası ile
    MADDE 99- Konusu para olan borç Ülke parasıyla ödenir.
    Ülke parası dışında başka bir para birimiyle ödeme yapılması kararlaştırılmışsa,
    sözleşmede aynen ödeme veya bu anlama gelen bir ifade bulunmadıkça borç, ödeme
    günündeki rayiç üzerinden Ülke parasıyla da ödenebilir.
    Ülke parası dışında başka bir para birimiyle belirlenmiş ve sözleşmede aynen ödeme
    ya da bu anlama gelen bir ifade de bulunmadıkça, borcun ödeme gününde ödenmemesi
    üzerine alacaklı, bu alacağının aynen veya vade ya da fiilî ödeme günündeki rayiç üzerinden
    Ülke parası ile ödenmesini isteyebilir.
    II. Mahsup
  66. Kısmen ödemede
    MADDE 100- Borçlu, faiz veya giderleri ödemede gecikmemiş ise, kısmen yaptığı
    ödemeyi ana borçtan düşme hakkına sahiptir. Aksine anlaşma yapılamaz.
    Alacaklı, alacağın bir kısmı için kefalet, rehin veya başka bir güvence almış ise, borçlu
    kısmen yaptığı ödemeyi, güvence altına alınan veya güvencesi daha iyi olan kısma mahsup
    etme hakkına sahip değildir.
  67. Birden çok borçta
    a. Borçlu ve alacaklının bildirimine göre
    MADDE 101- Birden çok borcu bulunan borçlu, ödeme gününde bu borçlardan
    hangisini ödemek istediğini alacaklıya bildirebilir.
    Borçlu bildirimde bulunmazsa, yapılan ödeme, kendisi tarafından derhâl itiraz edilmiş
    olmadıkça, alacaklının makbuzda gösterdiği borç için yapılmış sayılır.
    b. Kanuna göre
    MADDE 102- Kanunen geçerli bir açıklama yapılmadığı veya makbuzda bir açıklık
    bulunmadığı durumda ödeme, muaccel borç için yapılmış sayılır. Birden çok borç muaccel ise
    ödemenin, borçluya karşı ilk olarak takip edilen borç için yapılmış olduğu kabul edilir. Takip
    yapılmamış ise ödeme, vadesi ilk önce gelmiş olan borç için yapılmış olur.
    Birden çok borcun vadesi aynı zamanda gelmişse, mahsup orantılı olarak; borçlardan
    hiçbirinin vadesi gelmemişse ödeme, güvencesi en az olan borç için yapılmış sayılır.
    III. Makbuz ve senetlerin geri verilmesi
  68. Borçlunun hakkı
    MADDE 103- Borcu ödeyen borçlu, bir makbuz ve borcun tamamı ödenmişse, buna
    ilişkin borç senedinin geri verilmesini veya iptalini isteyebilir.
    Borcun tamamı ödenmemiş veya borç senedi alacaklıya başkaca haklar da vermekte
    ise borçlu, ancak makbuz verilmesini ve ödemenin borç senedine işlenmesini isteyebilir.
  69. Hükümleri
    MADDE 104- Faiz veya kira bedeli gibi dönemsel edimlerden biri için, alacaklı
    tarafından çekince belirtilmeksizin makbuz verilmişse, önceki dönemlere ait edimler de ifa
    edilmiş sayılır.
    Alacaklı anaparanın tamamı için makbuz vermişse, faizlerini de almış olduğu kabul
    edilir.
    Borç senedi borçluya geri verilmişse, borç sona ermiş sayılır.
  70. Senedin geri verilememesi
    MADDE 105- Alacaklı, borç senedini kaybettiğini iddia ederse, borçlunun istemi
    üzerine, borcu ödeme sırasında, kendisine borç senedinin iptalini ve borcun sona ermiş
    olduğunu gösteren resmen düzenlenmiş veya usulüne göre onaylanmış bir belge vermek
    zorundadır.
    Kıymetli evrakın iptaline ilişkin hükümler saklıdır.
    E. Alacaklının temerrüdü
    I. Koşulları
    MADDE 106- Yapma veya verme edimi gereği gibi kendisine önerilen alacaklı,
    haklı bir sebep olmaksızın onu kabulden veya borçlunun borcunu ifa edebilmesi için kendisi
    tarafından yapılması gereken hazırlık fiillerini yapmaktan kaçınırsa, temerrüde düşmüş olur.
    Alacaklı, müteselsil borçlulardan birine karşı temerrüde düşerse, diğerlerine karşı da
    temerrüde düşmüş olur.
    II. Hükümleri
  71. Bir şeyin teslimine ilişkin edimlerde
    a. Tevdi hakkı
    MADDE 107- Alacaklının temerrüde düşmesi durumunda borçlu, hasar ve giderleri
    alacaklıya ait olmak üzere, teslim edeceği şeyi tevdi ederek borcundan kurtulabilir.
    Tevdi yerini, ifa yerindeki hâkim belirler. Bununla birlikte ticari mallar, hâkim kararı
    olmadan da bir ardiyeye tevdi edilebilir.
    b. Satma hakkı
    MADDE 108- Sözleşmenin konusu olan şeyin niteliği veya işin özelliği tevdi
    edilmesine uygun düşmez veya teslim edilecek şey bozulabilir ya da bakımı, korunması veya
    tevdi edilmesi önemli bir gideri gerektirir ise, borçlu, alacaklıya önceden ihtarda bulunması
    koşuluyla, hâkimin izniyle onu açık artırma yoluyla sattırıp bedelini tevdi edebilir.
    Teslim edilecek şey, borsada kayıtlıysa veya piyasa fiyatı varsa ya da yapılacak gidere
    oranla değeri az ise, satışın açık artırma yoluyla yapılması zorunlu olmadığı gibi, hâkim,
    önceden ihtarda bulunma koşulunu aramaksızın satışa izin verebilir.
    c. Tevdi konusunu geri alma
    MADDE 109- Alacaklı, tevdi edilen şeyi kabul ettiğini açıklamış veya tevdi bir rehnin
    ortadan kaldırılması sonucunu doğurmuş olmadıkça borçlu, tevdi edilen şeyi geri alabilir.
    Tevdi edilen şey geri alındığı anda alacak, bütün yan haklarıyla birlikte varlığını sürdürür.
  72. Diğer edimlerde
    MADDE 110- Borcun konusu bir şeyin teslimini gerektirmiyorsa, alacaklının temerrüdü
    hâlinde borçlu, borçlunun temerrüdüne ilişkin hükümlere göre sözleşmeden dönebilir.
    F. Diğer ifa engelleri
    MADDE 111- Borçlunun kusuru olmaksızın, alacağın kime ait olduğunda veya
    alacaklının kimliğinde duraksama sebebiyle ya da alacaklıdan kaynaklanan diğer kişisel bir
    sebeple borç, alacaklıya veya temsilcisine ifa edilemezse borçlu, alacaklının temerrüdünde
    olduğu gibi, tevdi ya da sözleşmeden dönme hakkını kullanabilir.
    İKİNCİ AYIRIM
    Borçların İfa Edilmemesinin Sonuçları
    A. Borcun ifa edilmemesi
    I. Giderim borcu
  73. Genel olarak
    MADDE 112- Borç hiç veya gereği gibi ifa edilmezse borçlu, kendisine hiçbir kusurun
    yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alacaklının bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür.
  74. Yapma ve yapmama borçlarında
    MADDE 113- Yapma borcu, borçlu tarafından ifa edilmediği takdirde alacaklı,
    masrafı borçluya ait olmak üzere edimin kendisi veya başkası tarafından ifasına izin
    verilmesini isteyebilir; her türlü giderim isteme hakkı saklıdır.
    Yapmama borcuna aykırı davranan borçlu, bu aykırı davranışının doğurduğu zararı
    gidermekle yükümlüdür.
    Alacaklı, ayrıca borca aykırı durumun ortadan kaldırılmasını veya bu konuda masrafı
    borçluya ait olmak üzere kendisinin yetkili kılınmasını isteyebilir.
    II. Sorumluluğun ve giderim borcunun kapsamı
  75. Genel olarak
    MADDE 114- Borçlu, genel olarak her türlü kusurdan sorumludur. Borçlunun
    sorumluluğunun kapsamı, işin özel niteliğine göre belirlenir. İş özellikle borçlu için bir yarar
    sağlamıyorsa, sorumluluk daha hafif olarak değerlendirilir.
    Haksız fiil sorumluluğuna ilişkin hükümler, kıyas yoluyla sözleşmeye aykırılık
    hâllerine de uygulanır.
  76. Sorumsuzluk anlaşması
    MADDE 115- Borçlunun ağır kusurundan sorumlu olmayacağına ilişkin önceden
    yapılan anlaşma kesin olarak hükümsüzdür.
    Borçlunun alacaklı ile hizmet sözleşmesinden kaynaklanan herhangi bir borç sebebiyle
    sorumlu olmayacağına ilişkin olarak önceden yaptığı her türlü anlaşma kesin olarak
    hükümsüzdür.
    Uzmanlığı gerektiren bir hizmet, meslek veya sanat, ancak kanun ya da yetkili
    makamlar tarafından verilen izinle yürütülebiliyorsa, borçlunun hafif kusurundan sorumlu
    olmayacağına ilişkin önceden yapılan anlaşma kesin olarak hükümsüzdür.
  77. Yardımcı kişilerin fiillerinden sorumluluk
    MADDE 116- Borçlu, borcun ifasını veya bir borç ilişkisinden doğan hakkın
    kullanılmasını, birlikte yaşadığı kişiler ya da yanında çalışanlar gibi yardımcılarına kanuna
    uygun surette bırakmış olsa bile, onların işi yürüttükleri sırada diğer tarafa verdikleri zararı
    gidermekle yükümlüdür.
    Yardımcı kişilerin fiilinden doğan sorumluluk, önceden yapılan bir anlaşmayla
    tamamen veya kısmen kaldırılabilir.
    Uzmanlığı gerektiren bir hizmet, meslek veya sanat, ancak kanun veya yetkili
    makamlar tarafından verilen izinle yürütülebiliyorsa, borçlunun yardımcı kişilerin fiillerinden
    sorumlu olmayacağına ilişkin anlaşma kesin olarak hükümsüzdür.
    B. Borçlunun temerrüdü
    I. Koşulları
    MADDE 117- Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer.
    Borcun ifa edileceği gün, birlikte belirlenmiş veya sözleşmede saklı tutulan bir hakka
    dayanarak taraflardan biri usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle belirlemişse, bu
    günün geçmesiyle; haksız fiilde fiilin işlendiği, sebepsiz zenginleşmede ise zenginleşmenin
    gerçekleştiği tarihte borçlu temerrüde düşmüş olur. Ancak sebepsiz zenginleşenin iyiniyetli
    olduğu hâllerde temerrüt için bildirim şarttır.
    II. Hükümleri
  78. Genel olarak
    a. Gecikme tazminatı
    MADDE 118- Temerrüde düşen borçlu, temerrüde düşmekte kusuru olmadığını ispat
    etmedikçe, borcun geç ifasından dolayı alacaklının uğradığı zararı gidermekle yükümlüdür.
    b. Beklenmedik hâlden sorumluluk
    MADDE 119- Temerrüde düşen borçlu, beklenmedik hâl sebebiyle doğacak zarardan
    sorumludur.
    Borçlu, temerrüde düşmekte kusuru olmadığını veya borcunu zamanında ifa etmiş
    olsaydı bile beklenmedik hâlin ifa konusu şeye zarar vereceğini ispat ederek bu sorumluluktan
    kurtulabilir.
  79. Temerrüt faizi
    a. Genel olarak
    MADDE 120- Uygulanacak yıllık temerrüt faizi oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa,
    faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir.
    Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık temerrüt faizi oranı, birinci fıkra uyarınca
    belirlenen yıllık faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamaz.
    Akdî faiz oranı kararlaştırılmakla birlikte sözleşmede temerrüt faizi kararlaştırılmamışsa
    ve yıllık akdî faiz oranı da birinci fıkrada belirtilen faiz oranından fazla ise, temerrüt faizi oranı
    hakkında akdî faiz oranı geçerli olur.
    b. Faizlerde, iratlarda ve bağışlamada temerrüt faizi
    MADDE 121- Faiz veya irat borcunu ya da bağışladığı bir miktar parayı ödemekte
    temerrüde düşen borçlu, icra takibine girişildiği veya dava açıldığı günden başlayarak,
    temerrüt faizi ödemekle yükümlüdür.
    Buna aykırı olarak yapılan anlaşmalar, ceza koşulu hükümlerine tabi olur.
    Temerrüt faizine, ayrıca temerrüt faizi yürütülemez.
  80. Aşkın zarar
    MADDE 122- Alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu
    kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür.
    Temerrüt faizini aşan zarar miktarı görülmekte olan davada belirlenebiliyorsa, davacının
    istemi üzerine hâkim, esas hakkında karar verirken bu zararın miktarına da hükmeder.
  81. Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde
    a. Süre verilmesi
    MADDE 123- Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, taraflardan biri temerrüde
    düştüğü takdirde diğeri, borcun ifa edilmesi için uygun bir süre verebilir veya uygun bir süre
    verilmesini hâkimden isteyebilir.
    b. Süre verilmesini gerektirmeyen durumlar
    MADDE 124- Aşağıdaki durumlarda süre verilmesine gerek yoktur:
  82. Borçlunun içinde bulunduğu durumdan veya tutumundan süre verilmesinin etkisiz
    olacağı anlaşılıyorsa.
  83. Borçlunun temerrüdü sonucunda borcun ifası alacaklı için yararsız kalmışsa.
  84. Borcun ifasının, belirli bir zamanda veya belirli bir süre içinde gerçekleşmemesi
    üzerine, ifanın artık kabul edilmeyeceği sözleşmeden anlaşılıyorsa.
    c. Seçimlik haklar
    MADDE 125- Temerrüde düşen borçlu, verilen süre içinde, borcunu ifa etmemişse
    veya süre verilmesini gerektirmeyen bir durum söz konusu ise alacaklı, her zaman borcun
    ifasını ve gecikme sebebiyle tazminat isteme hakkına sahiptir.
    Alacaklı, ayrıca borcun ifasından ve gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçtiğini
    hemen bildirerek, borcun ifa edilmemesinden doğan zararın giderilmesini isteyebilir veya
    sözleşmeden dönebilir.
    Sözleşmeden dönme hâlinde taraflar, karşılıklı olarak ifa yükümlülüğünden kurtulurlar
    ve daha önce ifa ettikleri edimleri geri isteyebilirler. Bu durumda borçlu, temerrüde düşmekte
    kusuru olmadığını ispat edemezse alacaklı, sözleşmenin hükümsüz kalması sebebiyle uğradığı
    zararın giderilmesini de isteyebilir.
    d. Sürekli edimli sözleşmelerde
    MADDE 126- İfasına başlanmış sürekli edimli sözleşmelerde, borçlunun temerrüdü
    hâlinde alacaklı, ifa ve gecikme tazminatı isteyebileceği gibi, sözleşmeyi feshederek,
    sözleşmenin süresinden önce sona ermesi yüzünden uğradığı zararın giderilmesini de isteyebilir.
    ÜÇÜNCÜ AYIRIM
    Borç İlişkilerinin Üçüncü Kişilere Etkisi
    A. Alacaklıya halef olma
    MADDE 127- Alacaklıya ifada bulunan üçüncü kişi, aşağıdaki hâllerde ifası
    ölçüsünde alacaklının haklarına halef olur:
  85. Başkasının borcu için rehnedilen bir şeyi rehinden kurtardığı ve bu şey üzerinde
    mülkiyet veya başka bir ayni hakkı bulunduğu takdirde.
  86. Alacaklıya ifada bulunan üçüncü kişinin ona halef olacağı, borçlu tarafından ifadan
    önce alacaklıya bildirildiği takdirde.
    Diğer halefiyet hâllerine ilişkin kanun hükümleri saklıdır.
    B. Üçüncü kişinin fiilini üstlenme
    MADDE 128- Üçüncü bir kişinin fiilini başkasına karşı üstlenen, bu fiilin
    gerçekleşmemesinden doğan zararı gidermekle yükümlüdür.
    Belirli bir süre için yapılan üstlenmede, sürenin bitimine kadar üstlenene edimini ifa
    etmesi için yazılı olarak başvurulmaması hâlinde, üstlenenin sorumluluğunun sona ereceği
    kararlaştırılabilir.
    C. Üçüncü kişi yararına sözleşme
    I. Genel olarak
    MADDE 129- Kendi adına sözleşme yapan kişi, sözleşmeye üçüncü kişi yararına bir
    edim yükümlülüğü koydurmuşsa, edimin üçüncü kişiye ifa edilmesini isteyebilir.
    Üçüncü kişi veya üçüncü kişiye halef olanlar da, tarafların amacına veya örf ve âdete
    uygun düştüğü takdirde edimin ifasını isteyebilirler. Bu durumda, üçüncü kişi veya ona halef
    olanlar bu hakkı kullanmak istediklerini borçluya bildirdikten sonra, alacaklı borçluyu ibra
    edemeyeceği gibi, borcun nitelik ve kapsamını da değiştiremez.
    II. Sorumluluk sigortalarında
    MADDE 130- Başkasını çalıştıran kişi, çalıştırdığı kişiye karşı hukuki sorumluluğunu
    güvence altına almak üzere sigorta yaptırmışsa, sigortadan doğan haklar doğrudan doğruya
    çalışana ait olur.
    Ancak, çalışana ödenecek sigorta tazminatı, genel hükümlere göre ödenecek tazminattan
    indirilir.
    Diğer hukuki sorumluluk sigortalarına ilişkin kanun hükümleri saklıdır.
    ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
    Borçların ve Borç İlişkilerinin Sona Ermesi, Zamanaşımı
    BİRİNCİ AYIRIM
    Sona Erme Hâlleri
    A. Asıl borca bağlı hak ve borçların sona ermesi
    MADDE 131- Asıl borç ifa ya da diğer bir sebeple sona erdiği takdirde, rehin, kefalet,
    faiz ve ceza koşulu gibi buna bağlı hak ve borçlar da sona ermiş olur.
    İşlemiş faizin ve ceza koşulunun ifasını isteme hakkı sözleşmeyle veya ifa anına kadar
    yapılacak bir bildirimle saklı tutulmuş ise ya da durum ve koşullardan saklı tutulduğu
    anlaşılmaktaysa, bu faizler ve ceza koşulu istenebilir.
    Taşınmaz rehnine, kıymetli evraka ve konkordatoya ilişkin özel hükümler saklıdır.
    B. İbra
    MADDE 132- Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı
    tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle
    tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir.
    C. Yenileme
    I. Genel olarak
    MADDE 133- Yeni bir borçla mevcut bir borcun sona erdirilmesi, ancak tarafların bu
    yöndeki açık iradesi ile olur.
    Özellikle mevcut borç için kambiyo taahhüdünde bulunulması veya yeni bir alacak
    senedi ya da yeni bir kefalet senedi düzenlenmesi, tarafların açık yenileme iradeleri olmadıkça
    yenileme sayılmaz.
    II. Cari hesaplarda
    MADDE 134- Çeşitli kalemlerin bir cari hesaba sadece kaydedilmiş olması, borcun
    yenilenmiş olduğu anlamına gelmez.
    Ancak, hesabın kesilmiş ve hesap sonucu diğer tarafça kabul edilmiş olması durumunda,
    borç yenilenmiş olur.
    Kalemlerden birinin güvencesi varsa, aksi kararlaştırılmadıkça, hesap kesilip sonucun
    kabul edilmiş olması, güvenceyi sona erdirmez.
    D. Birleşme
    MADDE 135- Alacaklı ve borçlu sıfatlarının aynı kişide birleşmesiyle borç sona erer.
    Ancak, üçüncü kişilerin alacak üzerinde önceden mevcut olan hakları birleşmeden etkilenmez.
    Birleşme geçmişe etkili olarak ortadan kalkarsa, borç varlığını sürdürür.
    Taşınmaz rehni ve kıymetli evraka ilişkin özel hükümler saklıdır.
    E. İfa imkânsızlığı
    I. Genel olarak
    MADDE 136- Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşırsa,
    borç sona erer.
    Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde imkânsızlık sebebiyle borçtan kurtulan borçlu,
    karşı taraftan almış olduğu edimi sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri vermekle
    yükümlü olup, henüz kendisine ifa edilmemiş olan edimi isteme hakkını kaybeder. Kanun veya
    sözleşmeyle borcun ifasından önce doğan hasarın alacaklıya yükletilmiş olduğu durumlar, bu
    hükmün dışındadır.
    Borçlu ifanın imkânsızlaştığını alacaklıya gecikmeksizin bildirmez ve zararın
    artmaması için gerekli önlemleri almazsa, bundan doğan zararları gidermekle yükümlüdür.
    II. Kısmi ifa imkânsızlığı
    MADDE 137- Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle kısmen
    imkânsızlaşırsa borçlu, borcunun sadece imkânsızlaşan kısmından kurtulur. Ancak, bu kısmi
    ifa imkânsızlığı önceden öngörülseydi taraflarca böyle bir sözleşmenin yapılmayacağı açıkça
    anlaşılırsa, borcun tamamı sona erer.
    Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, bir tarafın borcu kısmen imkânsızlaşır ve
    alacaklı kısmi ifaya razı olursa, karşı edim de o oranda ifa edilir. Alacaklının böyle bir ifaya
    razı olmaması veya karşı edimin bölünemeyen nitelikte olması durumunda, tam imkânsızlık
    hükümleri uygulanır.
    III. Aşırı ifa güçlüğü
    MADDE 138- Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi
    de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve
    sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük
    kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa
    etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa
    borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı
    takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural
    olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır.
    Bu madde hükmü yabancı para borçlarında da uygulanır.
    F. Takas
    I. Koşulları
  87. Genel olarak
    MADDE 139- İki kişi, karşılıklı olarak bir miktar para veya özdeş diğer edimleri
    birbirine borçlu oldukları takdirde, her iki borç muaccel ise her biri alacağını borcuyla takas
    edebilir.
    Alacaklardan biri çekişmeli olsa bile takas ileri sürülebilir.
    Zamanaşımına uğramış bir alacağın takası, ancak takas edilebileceği anda henüz
    zamanaşımına uğramamış olması koşuluyla ileri sürülebilir.
  88. Kefalet hâlinde
    MADDE 140- Asıl borçlunun takası ileri sürme hakkı bulundukça, kefili de alacaklıya
    ifada bulunmaktan kaçınabilir.
  89. Üçüncü kişi yararına sözleşme hâlinde
    MADDE 141- Üçüncü kişi yararına borçlanan kişi, bu borcu ile sözleşmenin diğer
    tarafından olan alacağını takas edemez.
  90. Borçlunun iflası hâlinde
    MADDE 142- Borçlunun iflası hâlinde alacaklılar, muaccel olmasalar bile, alacaklarını,
    müflise olan borçları ile takas edebilirler.
    II. Hükümleri
    MADDE 143- Takas, ancak borçlunun takas iradesini alacaklıya bildirmesiyle
    gerçekleşir. Bu durumda her iki borç, takas edilebilecekleri anda daha az olan borç tutarınca
    sona erer.
    Cari hesapla ilgili ticarete ilişkin özel teamüller saklıdır.
    III. Alacaklının rızasıyla takas edilebilir alacaklar
    MADDE 144- Aşağıdaki alacaklar takas haklarının doğumundan sonra, ancak
    alacaklıların rızasıyla takas edilebilir:
  91. Tevdi edilmiş eşyanın geri verilmesine veya bedeline ilişkin alacaklar.
  92. Haksız olarak alınmış veya aldatma sonucunda alıkonulmuş eşyanın geri
    verilmesine veya bedeline ilişkin alacaklar.
  93. Nafaka ve işçi ücreti gibi, borçlunun ve ailesinin bakımı için zorunlu olup, özel
    niteliği gereği, doğrudan alacaklıya verilmesi gereken alacaklar.
    IV. Takastan feragat
    MADDE 145- Borçlu, takas hakkından önceden de feragat edebilir.
    İKİNCİ AYIRIM
    Zamanaşımı
    A. Süreler
    I. On yıllık zamanaşımı
    MADDE 146- Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık
    zamanaşımına tabidir.
    II. Beş yıllık zamanaşımı
    MADDE 147- Aşağıdaki alacaklar için beş yıllık zamanaşımı uygulanır:
  94. Kira bedelleri, anapara faizleri ve ücret gibi diğer dönemsel edimler.
  95. Otel, motel, pansiyon ve tatil köyü gibi yerlerdeki konaklama bedelleri ile lokanta
    ve benzeri yerlerdeki yeme içme bedelleri.
  96. Küçük sanat işlerinden ve küçük çapta perakende satışlardan doğan alacaklar.
  97. Bir ortaklıkta, ortaklık sözleşmesinden doğan ve ortakların birbirleri veya kendileri
    ile ortaklık arasındaki; bir ortaklığın müdürleri, temsilcileri, denetçileri ile ortaklık veya
    ortaklar arasındaki alacaklar.
  98. Vekâlet, komisyon ve acentalık sözleşmelerinden, ticari simsarlık ücreti alacağı
    dışında, simsarlık sözleşmesinden doğan alacaklar.
  99. Yüklenicinin yükümlülüklerini ağır kusuruyla hiç ya da gereği gibi ifa etmemesi
    dışında, eser sözleşmesinden doğan alacaklar.
    III. Sürelerin kesinliği
    MADDE 148- Bu ayırımda belirlenen zamanaşımı süreleri, sözleşmeyle değiştirilemez.
    IV. Zamanaşımının başlangıcı
  100. Genel olarak
    MADDE 149- Zamanaşımı, alacağın muaccel olmasıyla işlemeye başlar.
    Alacağın muaccel olmasının bir bildirime bağlı olduğu hâllerde, zamanaşımı bu
    bildirimin yapılabileceği günden işlemeye başlar.
  101. Dönemsel edimlerde
    MADDE 150- Ömür boyunca gelir ve benzeri dönemsel edimlerde, alacağın tamamı
    için zamanaşımı, ifa edilmemiş ilk dönemsel edimin muaccel olduğu günde işlemeye başlar.
    Alacağın tamamı zamanaşımına uğramışsa, ifa edilmemiş dönemsel edimler de
    zamanaşımına uğramış olur.
    V. Sürelerin hesaplanması
    MADDE 151- Süreler hesaplanırken zamanaşımının başladığı gün sayılmaz ve
    zamanaşımı ancak sürenin son günü de hak kullanılmaksızın geçince gerçekleşmiş olur.
    Zamanaşımı sürelerinin hesaplanmasında da, borçların ifasındaki sürelerin hesaplanmasına
    ilişkin hükümler uygulanır.
    B. Bağlı alacaklarda zamanaşımı
    MADDE 152- Asıl alacak zamanaşımına uğrayınca, ona bağlı faiz ve diğer alacaklar
    da zamanaşımına uğramış olur.
    C. Zamanaşımının durması
    MADDE 153- Aşağıdaki durumlarda zamanaşımı işlemeye başlamaz, başlamışsa durur:
  102. Velayet süresince, çocukların ana ve babalarından olan alacakları için.
  103. Vesayet süresince, vesayet altında bulunanların vasiden veya vesayet işlemleri
    sebebiyle Devletten olan alacakları için.
  104. Evlilik devam ettiği sürece, eşlerin diğerinden olan alacakları için.
  105. Hizmet ilişkisi süresince, ev hizmetlilerinin onları çalıştıranlardan olan alacakları için.
  106. Borçlu, alacak üzerinde intifa hakkına sahip olduğu sürece.
  107. Alacağı, Türk mahkemelerinde ileri sürme imkânının bulunmadığı sürece.
  108. Alacaklı ve borçlu sıfatının aynı kişide birleşmesinde, birleşmenin ileride geçmişe
    etkili olarak ortadan kalkması durumunda, bu durumun ortaya çıkmasına kadar geçecek sürece.
    Zamanaşımını durduran sebeplerin ortadan kalktığı günün bitiminde zamanaşımı
    işlemeye başlar veya durmadan önce başlamış olan işlemesini sürdürür.
    D. Zamanaşımının kesilmesi
    I. Sebepleri
    MADDE 154- Aşağıdaki durumlarda zamanaşımı kesilir:
  109. Borçlu borcu ikrar etmişse, özellikle faiz ödemiş veya kısmen ifada bulunmuşsa ya
    da rehin vermiş veya kefil göstermişse.
  110. Alacaklı, dava veya def’i yoluyla mahkemeye veya hakeme başvurmuşsa, icra
    takibinde bulunmuşsa ya da iflas masasına başvurmuşsa.
    II. Birlikte borçlulara etkisi
    MADDE 155- Zamanaşımı müteselsil borçlulardan veya bölünemeyen borcun
    borçlularından birine karşı kesilince, diğerlerine karşı da kesilmiş olur.
    Zamanaşımı asıl borçluya karşı kesilince, kefile karşı da kesilmiş olur.
    Zamanaşımı kefile karşı kesilince, asıl borçluya karşı kesilmiş olmaz.
    III. Yeni sürenin başlaması
  111. Borcun ikrar edilmesi veya karara bağlanması hâlinde
    MADDE 156- Zamanaşımının kesilmesiyle, yeni bir süre işlemeye başlar.
    Borç bir senetle ikrar edilmiş veya bir mahkeme ya da hakem kararına bağlanmış ise,
    yeni süre her zaman on yıldır.
  112. Alacaklının fiili hâlinde
    MADDE 157- Bir dava veya def’i yoluyla kesilmiş olan zamanaşımı, dava süresince
    tarafların yargılamaya ilişkin her işleminden veya hâkimin her kararından sonra yeniden
    işlemeye başlar.
    Zamanaşımı, icra takibiyle kesilmişse, alacağın takibine ilişkin her işlemden sonra
    yeniden işlemeye başlar.
    Zamanaşımı, iflas masasına başvurma sebebiyle kesilmişse, iflasa ilişkin hükümlere
    göre alacağın yeniden istenmesi imkânının doğumundan itibaren yeniden işlemeye başlar.
    E. Davanın reddinde ek süre
    MADDE 158- Dava veya def’i; mahkemenin yetkili veya görevli olmaması ya da
    düzeltilebilecek bir yanlışlık yapılması yahut vaktinden önce açılmış olması nedeniyle
    reddedilmiş olup da o arada zamanaşımı veya hak düşürücü süre dolmuşsa, alacaklı altmış
    günlük ek süre içinde haklarını kullanabilir.
    F. Taşınır rehni ile güvenceye bağlanmış alacakta
    MADDE 159- Alacağın bir taşınır rehniyle güvenceye bağlanmış olması, bu alacak
    için zamanaşımının işlemesine engel olmaz; bununla birlikte alacaklının, hakkını rehinden
    alma yetkisi devam eder.
    G. Zamanaşımından feragat
    MADDE 160- Zamanaşımından önceden feragat edilemez.
    Müteselsil borçlulardan birinin feragat etmiş olması, diğerlerine karşı ileri sürülemez.
    Bölünemez bir borcun borçlularından birinin feragat etmiş olması durumunda da aynı
    hüküm uygulanır.
    Asıl borçlunun feragati de kefile karşı ileri sürülemez.
    H. İleri sürülmesi
    MADDE 161- Zamanaşımı ileri sürülmedikçe, hâkim bunu kendiliğinden göz önüne
    alamaz.
    DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
    Borç İlişkilerinde Özel Durumlar
    BİRİNCİ AYIRIM
    Teselsül
    A. Müteselsil borçluluk
    I. Doğuşu
    MADDE 162- Birden çok borçludan her biri, alacaklıya karşı borcun tamamından
    sorumlu olmayı kabul ettiğini bildirirse, müteselsil borçluluk doğar.
    Böyle bir bildirim yoksa, müteselsil borçluluk ancak kanunda öngörülen hâllerde
    doğar.
    II. Dış ilişki
  113. Hükümleri
    a. Borçluların sorumluluğu
    MADDE 163- Alacaklı, borcun tamamının veya bir kısmının ifasını, dilerse
    borçluların hepsinden, dilerse yalnız birinden isteyebilir.
    Borçluların sorumluluğu, borcun tamamı ödeninceye kadar devam eder.
    b. Borçluların savunmaları
    MADDE 164- Müteselsil borçlulardan biri, alacaklıya karşı, ancak onunla kendi
    arasındaki kişisel ilişkilerden veya müteselsil borcun sebep ya da konusundan doğan def’i ve
    itirazları ileri sürebilir.
    Müteselsil borçlulardan biri ortak def’i ve itirazları ileri sürmezse, diğerlerine karşı
    sorumlu olur.
    c. Borçluların bireysel davranışı
    MADDE 165- Kanun veya sözleşme ile aksi belirlenmedikçe, borçlulardan biri kendi
    davranışıyla diğer borçluların durumunu ağırlaştıramaz.
  114. Borcun sona ermesi
    MADDE 166- Borçlulardan biri, ifa veya takasla borcun tamamını veya bir kısmını
    sona erdirmişse, bu oranda diğer borçluları da borçtan kurtarmış olur.
    Borçlulardan biri, alacaklıya ifada bulunmaksızın borçtan kurtulmuşsa, diğer borçlular
    bundan, ancak durumun veya borcun niteliğinin elverdiği ölçüde yararlanabilirler.
    Alacaklının borçlulardan biriyle yaptığı ibra sözleşmesi, diğer borçluları da ibra edilen
    borçlunun iç ilişkideki borca katılma payı oranında borçtan kurtarır.
    III. İç ilişki
  115. Paylaşım
    MADDE 167- Aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin
    niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı
    eşit paylarla sorumludurlar.
    Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer
    borçlulardan isteme hakkı vardır. Bu durumda borçlu, her bir borçluya ancak payı oranında
    rücu edebilir.
    Borçlulardan birinden alınamayan miktarı, diğer borçlular eşit olarak üstlenmekle
    yükümlüdürler.
  116. Alacaklıya halef olma
    MADDE 168- Diğerlerine rücu hakkına sahip olan borçlulardan her biri, ifa ettiği
    miktar oranında alacaklının haklarına halef olur.
    Alacaklı diğerlerinin zararına olarak borçlulardan birinin durumunu iyileştirirse,
    bunun sonuçlarına katlanır.
    B. Müteselsil alacaklılık
    MADDE 169- Müteselsil alacaklılık, borçlunun, alacaklılardan her birine borcun
    tamamını isteme hakkını tanıdığı veya kanunun belirlediği durumlarda doğar.
    Borçlu, alacaklılardan birine yaptığı ifayla, bütün alacaklılara karşı borcundan kurtulmuş
    olur.
    Alacaklılardan birinin icraya veya mahkemeye başvurmuş olduğu kendisine
    bildirilmedikçe, borçlu onlardan dilediği birine ifada bulunabilir.
    Aksi kararlaştırılmadıkça veya alacaklılar arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden
    anlaşılmadıkça, alacaklılardan her birinin edim üzerindeki hakları eşittir.
    Kendisine düşen paydan fazlasını elde eden alacaklı, bu fazlalığı payını alamamış olan
    diğer alacaklılara ödemekle yükümlüdür.
    İKİNCİ AYIRIM
    Koşullar
    A. Geciktirici koşul
    I. Genel olarak
    MADDE 170- Bir sözleşmenin hüküm ifade etmesi, gerçekleşip gerçekleşmeyeceği
    bilinmeyen bir olguya bırakılmışsa, sözleşme geciktirici koşula bağlanmış olur.
    Aksi kararlaştırılmamışsa, geciktirici koşula bağlı sözleşme, ancak koşulun gerçekleştiği
    andan başlayarak hüküm ifade eder.
    II. Koşulun askıda olduğu sıradaki durum
    MADDE 171- Koşul gerçekleşinceye kadar borçlu, borcun gereği gibi ifasını
    engelleyecek her türlü davranıştan kaçınmakla yükümlüdür.
    Koşula bağlı hakkı tehlikeye düşürülen alacaklı, alacağı koşula bağlı olmayan
    alacaklıların haklarını korumak üzere başvurabilecekleri önlemleri alabilir.
    Koşulun gerçekleşmesinden önce yapılan tasarruflar, koşulun hükümlerini zedelediği
    oranda geçersiz olur.
    III. Koşul gerçekleşinceye kadar elde edilen yararlar
    MADDE 172- Borcun konusunu oluşturan şey, koşulun gerçekleşmesinden önce
    kendisine verilen alacaklı, koşul gerçekleşirse, koşulun gerçekleşmesine kadar elde ettiği
    yararların sahibi olur.
    Koşul gerçekleşmezse alacaklı, elde ettiği yararları geri vermekle yükümlüdür.
    B. Bozucu koşul
    MADDE 173- Sona ermesi önceden gerçekleşip gerçekleşmeyeceği bilinmeyen bir
    olguya bırakılan sözleşme, bozucu koşula bağlanmış olur.
    Bozucu koşula bağlanmış sözleşmenin hükümleri, koşulun gerçekleştiği anda ortadan
    kalkar.
    Aksi kararlaştırılmadıkça veya işin niteliğinden anlaşılmadıkça sona erme, geçmişe
    etkili olmaz.
    C. Ortak hükümler
    I. Koşulun gerçekleşmesi
    MADDE 174- Koşul, taraflardan birinin bizzat yerine getirmesi gerekli bir davranış
    değilse, o tarafın ölümü hâlinde mirasçısı onun yerine geçebilir.
    II. Dürüstlük kurallarına aykırı engelleme
    MADDE 175- Taraflardan biri, koşulun gerçekleşmesine dürüstlük kurallarına
    aykırı olarak engel olursa, koşul gerçekleşmiş sayılır.
    Taraflardan biri, koşulun gerçekleşmesini dürüstlük kurallarına aykırı biçimde sağlarsa,
    koşul gerçekleşmemiş sayılır.
    III. Yasak koşullar
    MADDE 176- Bir koşul, hukuka veya ahlaka aykırı bir yapma veya yapmama fiilini
    sağlamak amacıyla konulmuşsa, bu koşula bağlı hukuki işlem kesin olarak hükümsüzdür.
    ÜÇÜNCÜ AYIRIM
    Bağlanma Parası, Cayma Parası ve Ceza Koşulu
    A. Bağlanma parası
    MADDE 177- Sözleşme yapılırken bir kimsenin vermiş olduğu bir miktar para, cayma
    parası olarak değil sözleşmenin yapıldığına kanıt olarak verilmiş sayılır.
    Aksine sözleşme veya yerel âdet olmadıkça, bağlanma parası esas alacaktan düşülür.
    B. Cayma parası
    MADDE 178- Cayma parası kararlaştırılmışsa, taraflardan her biri sözleşmeden
    caymaya yetkili sayılır; bu durumda parayı vermiş olan cayarsa verdiğini bırakır; almış olan
    cayarsa aldığının iki katını geri verir.
    C. Ceza koşulu
    I. Alacaklının hakları
  117. Cezanın sözleşmenin ifası ile ilişkisi
    MADDE 179- Bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir
    ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da cezanın
    ifasını isteyebilir.
    Ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa
    alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl
    borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir.
    Borçlunun, kararlaştırılan cezayı ifa ederek sözleşmeyi, dönme veya fesih suretiyle
    sona erdirmeye yetkili olduğunu ispat etme hakkı saklıdır.
  118. Ceza ile zarar arasındaki ilişki
    MADDE 180- Alacaklı hiçbir zarara uğramamış olsa bile, kararlaştırılan cezanın ifası
    gerekir.
    Alacaklının uğradığı zarar kararlaştırılan ceza tutarını aşıyorsa alacaklı, borçlunun
    kusuru bulunduğunu ispat etmedikçe aşan miktarı isteyemez.
  119. Kısmi ifanın yanması
    MADDE 181- Ceza koşuluna ilişkin hükümler, dönme durumunda ifa edilmiş olan
    kısmın alacaklıya kalacağını öngören sözleşmelere de uygulanır.
    Taksitle satışa ilişkin hükümler saklıdır.
    II. Cezanın miktarı, geçersizliği ve indirilmesi
    MADDE 182- Taraflar, cezanın miktarını serbestçe belirleyebilirler.
    Asıl borç herhangi bir sebeple geçersiz ise veya aksi kararlaştırılmadıkça sonradan
    borçlunun sorumlu tutulamayacağı bir sebeple imkânsız hâle gelmişse, cezanın ifası
    istenemez. Ceza koşulunun geçersiz olması veya borçlunun sorumlu tutulamayacağı bir
    sebeple sonradan imkânsız hâle gelmesi, asıl borcun geçerliliğini etkilemez.
    Hâkim, aşırı gördüğü ceza koşulunu kendiliğinden indirir.
    BEŞİNCİ BÖLÜM
    Borç İlişkilerinde Taraf Değişiklikleri
    BİRİNCİ AYIRIM
    Alacağın Devri
    A. Koşulları
    I. İradi devir
  120. Genel olarak
    MADDE 183- Kanun, sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça alacaklı, borçlunun
    rızasını aramaksızın alacağını üçüncü bir kişiye devredebilir.
    Borçlu, devir yasağı içermeyen yazılı bir borç tanımasına güvenerek alacağı devralmış
    olan üçüncü kişiye karşı, alacağın devredilemeyeceğinin kararlaştırılmış bulunduğu savunmasını
    ileri süremez.
  121. Şekli
    MADDE 184- Alacağın devrinin geçerliliği, yazılı şekilde yapılmış olmasına bağlıdır.
    Alacağın devri sözü verme, şekle bağlı değildir.
    II. Yasal veya yargısal devir ve etkisi
    MADDE 185- Alacağın devri kanun veya mahkeme kararı gereğince gerçekleşmişse,
    bu devir özel bir şekle ve önceki alacaklının rızasını açıklamasına gerek olmaksızın, üçüncü
    kişilere karşı ileri sürülebilir.
    B. Devrin hükümleri
    I. Borçlunun durumu
  122. İyiniyetle yapılan ifa
    MADDE 186– Borçlu, alacağın devredildiği, devreden veya devralan tarafından
    kendisine bildirilmemişse, önceki alacaklıya; alacak birkaç kez devredilmişse, son devralan
    yerine önceki devralanlardan birine iyiniyetle ifada bulunarak borcundan kurtulur.
  123. İfadan kaçınma ve tevdi
    MADDE 187- Kime ait olduğu çekişmeli bulunan bir alacağın borçlusu, ifadan
    kaçınabilir ve alacağın konusunu hâkim tarafından belirlenen yere tevdi etmekle borçtan kurtulur.
    Borçlu, alacağın çekişmeli olduğunu bildiği hâlde ifada bulunursa, bundan doğacak
    sonuçlardan sorumlu olur.
    Dava konusu olan çekişme mahkemece henüz sonuca bağlanmamış ve borç da muaccel
    ise, taraflardan her biri borçluyu, edimi tevdi etmeye zorlayabilir.
  124. Borçluya ait savunmalar
    MADDE 188- Borçlu, devri öğrendiği sırada devredene karşı sahip olduğu savunmaları,
    devralana karşı da ileri sürebilir.
    Borçlu, devri öğrendiği anda muaccel olmayan alacağını, devredilen alacaktan önce
    veya onunla aynı anda muaccel olması koşuluyla borcu ile takas edebilir.
    II. Öncelik hakları ve bağlı hakların geçişi
    MADDE 189- Alacağın devri ile devredenin kişiliğine özgü olanlar dışındaki öncelik
    hakları ve bağlı haklar da devralana geçer.
    Asıl alacakla birlikte işlemiş faizler de devredilmiş sayılır.
    III. Senet ve belgelerin teslimi ve bilgi verilmesi
    MADDE 190- Devreden, devralana alacak senedi ile elinde bulunan ispatla ilgili diğer
    belgeleri teslim etmek ve alacağını ileri sürebilmesi için gerekli bilgileri vermekle yükümlüdür.
    IV. Garanti
  125. Genel olarak
    MADDE 191- Alacak, bir edim karşılığında devredilmişse devreden, devir sırasında
    alacağın varlığını ve borçlunun ödeme gücüne sahip olduğunu garanti etmiş olur.
    Alacak bir edim karşılığı olmaksızın devredilmiş ya da kanun gereğince başkasına
    geçmişse, devreden veya önceki alacaklı, alacağın varlığından ve borçlunun ödeme gücünden
    sorumlu değildir.
  126. İfaya yönelik devir
    MADDE 192- Alacaklı, alacağını borcu ifaya yönelik olarak devretmekle birlikte
    borca mahsup edilecek miktarı belirlememişse devralan, ancak borçludan aldığı veya gereken
    özeni gösterseydi alabilecek olduğu miktarı, kendi alacağına mahsup etmek zorundadır.
  127. Sorumluluğun kapsamı
    MADDE 193- Devralan garanti ile yükümlü olan devredenden aşağıdaki istemlerde
    bulunabilir:
  128. İfa ettiği karşı edimin faizi ile birlikte geri verilmesini.
  129. Devrin sebep olduğu giderleri.
  130. Borçluya karşı devraldığı alacağı elde etmek için yaptığı ve sonuçsuz girişimlerin
    yol açtığı giderleri.
  131. Devreden kusursuzluğunu ispat etmedikçe uğradığı diğer zararlarını.
    C. Özel hükümlerin saklılığı
    MADDE 194- Bazı hakların devrine özgü olarak kanunla konulmuş bulunan hükümler
    saklıdır.
    İKİNCİ AYIRIM
    Borcun Üstlenilmesi
    A. İç üstlenme sözleşmesi
    MADDE 195- Borçlu ile iç üstlenme sözleşmesi yapan kişi, borcu bizzat ifa ederek veya
    alacaklının rızasıyla borcu üstlenerek, borçluyu borcundan kurtarma yükümlülüğü altına girmiş olur.
    Borçlu, iç üstlenme sözleşmesinden doğan borçlarını ifa etmedikçe, diğer taraftan
    yükümlülüğünü yerine getirmesini isteyemez.
    Borçlu, borcundan kurtarılmamışsa, diğer taraftan güvence isteyebilir.
    B. Dış üstlenme sözleşmesi
    I. Öneri ve kabul
    MADDE 196- Borçlunun yerine yenisinin geçmesi ve borcundan kurtarılması, borcu
    üstlenen ile alacaklı arasında yapılacak sözleşmeyle olur.
    İç üstlenme sözleşmesinin, üstlenen veya onun izni ile borçlu tarafından alacaklıya
    bildirilmesi, dış üstlenme sözleşmesinin yapılmasına ilişkin öneri anlamına gelir.
    Alacaklının kabulü açık veya örtülü olabilir. Alacaklı, çekince ileri sürmeksizin
    üstlenenin ifasını kabul eder veya onun borçlu sıfatı ile yaptığı diğer herhangi bir işleme rıza
    gösterirse, borcun üstlenilmesini kabul etmiş sayılır.
    II. Önerinin bağlayıcılığı
    MADDE 197- Borcun üstlenilmesine ilişkin öneri alacaklı tarafından her zaman kabul
    edilebilir. Ancak, üstlenen veya önceki borçlu, kabul için bir süre koyabilir. Alacaklı bu
    sürenin bitimine kadar susarsa, öneri reddedilmiş sayılır.
    Önerinin alacaklı tarafından kabul edilmesinden önce yeni bir iç üstlenme sözleşmesi
    yapılır ve bu ikinci üstlenmeye ilişkin olarak alacaklıya öneride bulunulursa, ilk öneride
    bulunan, önerisi ile bağlı olmaktan kurtulur.
    C. Borçlunun değişmesinin sonuçları
    I. Bağlı hak ve borçlar
    MADDE 198- Borçlu değişmiş olsa bile, alacaklının borçlunun kişiliğine özgü olanlar
    dışındaki bağlı hakları saklı kalır.
    Bununla birlikte borcun güvencesi olarak rehin veren üçüncü kişinin ve kefilin
    sorumlulukları, ancak onların borcun üstlenilmesine yazılı olarak rıza göstermeleri hâlinde
    devam eder.
    II. Savunmalar
    MADDE 199- Üstlenilen borca ilişkin savunmaları ileri sürme hakkı, yeni borçluya geçer.
    Dış üstlenme sözleşmesinden aksi anlaşılmadıkça yeni borçlu, alacaklıya karşı önceki
    borçlunun ileri sürebileceği kişisel savunmalarda bulunamaz.
    Yeni borçlu, iç üstlenme sözleşmesinden kaynaklanan savunmaları alacaklıya karşı
    ileri süremez.
    D. Sözleşmenin hükümsüzlüğü
    MADDE 200- Dış üstlenme sözleşmesi hükümsüz hâle gelirse, iyiniyetli üçüncü
    kişilerin hakları saklı kalmak üzere, eski borç bütün bağlı borçlarıyla birlikte varlığını sürdürür.
    Bundan başka, borcu üstlenen üstlenme sözleşmesinin hükümsüz hâle gelmesinde ve
    alacaklının zarara uğramasında kendisine bir kusur yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe
    alacaklı, önceden sağlanmış güvenceyi yitirmesi yüzünden veya başka herhangi bir sebeple
    uğradığı zararın giderilmesini üstlenenden isteyebilir.
    E. Borca katılma
    MADDE 201- Borca katılma, mevcut bir borca borçlunun yanında yer almak üzere,
    katılan ile alacaklı arasında yapılan ve katılanın, borçlu ile birlikte borçtan sorumlu olması
    sonucunu doğuran bir sözleşmedir.
    Borca katılan ile borçlu, alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olurlar.
    F. Malvarlığının veya işletmenin devralınması
    MADDE 202- Bir malvarlığını veya bir işletmeyi aktif ve pasifleri ile birlikte
    devralan, bunu alacaklılara bildirdiği veya ticari işletmeler için Ticaret Sicili Gazetesinde,
    diğerleri için Türkiye genelinde dağıtımı yapılan gazetelerden birinde yayımlanacak ilanla
    duyurduğu tarihten başlayarak, onlara karşı malvarlığındaki veya işletmedeki borçlardan
    sorumlu olur.
    Bununla birlikte, iki yıl süreyle önceki borçlu da devralanla birlikte müteselsil borçlu
    olarak sorumlu kalır. Bu süre, muaccel borçlar için, bildirme veya duyuru tarihinden; daha
    sonra muaccel olacak borçlar için ise, muacceliyet tarihinden işlemeye başlar.
    Borçların bu yoldan üstlenilmesinin sonuçları, dış üstlenme sözleşmesinden doğan
    sonuçlarla özdeştir.
    Bildirme veya ilanla duyurma yükümlülüğü devralan tarafından yerine getirilmedikçe,
    ikinci fıkrada öngörülen iki yıllık süre işlemeye başlamaz.
    G. İşletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi
    MADDE 203- Bir işletme, başka bir işletme ile aktif ve pasiflerin karşılıklı olarak
    devralınması ya da birinin diğerine katılması yoluyla birleştirilirse, her iki işletmenin
    alacaklıları, bir malvarlığının devralınmasından doğan haklara sahip olup, bütün alacaklarını
    yeni işletmeden alabilirler.
    Bir tek kişiye ait olup da, kollektif veya komandit ortaklık hâline dönüştürülen bir
    işletmenin borçları hakkında da aynı hüküm uygulanır.
    H. Özel hükümlerin saklılığı
    MADDE 204- Mirasın paylaşılması ve rehinli taşınmazların devri konusundaki borcun
    üstlenilmesine ilişkin özel hükümler saklıdır.
    ÜÇÜNCÜ AYIRIM
    Sözleşmenin Devri ve Sözleşmeye Katılma
    A. Sözleşmenin devri
    MADDE 205- Sözleşmenin devri, sözleşmeyi devralan ile devreden ve sözleşmede
    kalan taraf arasında yapılan ve devredenin bu sözleşmeden doğan taraf olma sıfatı ile birlikte
    bütün hak ve borçlarını devralana geçiren bir anlaşmadır.
    Sözleşmeyi devralan ile devreden arasında yapılan ve sözleşmede kalan diğer tarafça
    önceden verilen izne dayanan veya sonradan onaylanan anlaşma da, sözleşmenin devri
    hükümlerine tabidir.
    Sözleşmenin devrinin geçerliliği, devredilen sözleşmenin şekline bağlıdır.
    Kanundan doğan halefiyet hâlleri ile diğer özel hükümler saklıdır.
    B. Sözleşmeye katılma
    MADDE 206- Sözleşmeye katılma, mevcut bir sözleşmeye taraflardan birinin yanında
    yer almak üzere, katılan ile bu sözleşmenin tarafları arasında yapılan ve katılanın, yanında yer
    aldığı tarafla birlikte, onun hak ve borçlarına sahip olması sonucunu doğuran bir anlaşmadır.
    Anlaşmada aksi kararlaştırılmamışsa, sözleşmeye katılan ile yanında yer aldığı taraf,
    sözleşmenin diğer tarafına karşı müteselsilen alacaklı ve borçlu olurlar.
    Sözleşmeye katılmanın geçerliliği, katılma konusu sözleşmenin şekline bağlıdır.
    İKİNCİ KISIM
    Özel Borç İlişkileri
    BİRİNCİ BÖLÜM
    Satış Sözleşmesi
    BİRİNCİ AYIRIM
    Genel Hükümler
    A. Tanımı ve hükümleri
    MADDE 207- Satış sözleşmesi, satıcının, satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya
    devretme, alıcının ise buna karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlendiği sözleşmedir.
    Sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça veya aksine bir âdet bulunmadıkça, satıcı ve
    alıcı borçlarını aynı anda ifa etmekle yükümlüdürler.
    Durum ve koşullara göre belirlenmesi mümkün olan bedel, kararlaştırılmış bedel
    hükmündedir.
    B. Yarar ve hasar
    MADDE 208- Kanundan, durumun gereğinden veya sözleşmede öngörülen özel
    koşullardan doğan ayrık hâller dışında, satılanın yarar ve hasarı; taşınır satışlarında zilyetliğin
    devri, taşınmaz satışlarında ise tescil anına kadar satıcıya aittir.
    Taşınır satışlarında, alıcının satılanın zilyetliğini devralmada temerrüde düşmesi
    durumunda zilyetliğin devri gerçekleşmişçesine satılanın yarar ve hasarı alıcıya geçer.
    Satıcı alıcının isteği üzerine satılanı ifa yerinden başka bir yere gönderirse, yarar ve
    hasar, satılanın taşıyıcıya teslim edildiği anda alıcıya geçer.
    İKİNCİ AYIRIM
    Taşınır Satışı
    A. Konusu
    MADDE 209- Taşınır satışı, Türk Medenî Kanunu uyarınca taşınmaz sayılanlar
    dışında kalan ve diğer kanunlarda taşınır olarak belirtilen şeylerin satışıdır.
    Ürünler, bir yapının yıkıntıları ve taş ocağından çıkarılacak taşlar gibi, taşınmazdan
    ayrıldıktan sonra mülkiyeti devredilecek bütünleyici parçaların satılması da taşınır satışıdır.
    B. Satıcının borçları
    I. Zilyetliğin devri
  132. Kural
    MADDE 210- Satıcı, satılanın mülkiyetini geçirmek amacıyla, zilyetliğini alıcıya
    devretmekle yükümlüdür.
  133. Devir ve taşıma giderleri
    MADDE 211- Aksine sözleşme veya âdet yoksa, ölçme ve tartma gibi devir giderleri
    satıcıya, satılanı devralmak üzere yapılan giderler ve satılanın ifa yerinden başka yere
    taşınması gerektiğinde, taşıma giderleri alıcıya aittir.
    Gidersiz devir kararlaştırılmışsa, satıcı taşıma giderlerini üstlenmiş sayılır.
    Liman ve gümrük giderleri olmaksızın devir kararlaştırılmışsa satıcı, dış satım, transit
    ve dış alım vergilerini üstlenmiş sayılır; ancak satılanın alıcı tarafından devralındığı sırada
    ödenmiş olan tüketim vergilerini üstlenmiş sayılmaz.
  134. Satıcının temerrüdü
    a. Kural ve ayrık durum
    MADDE 212- Satıcının temerrüdü hâlinde, borçlunun temerrüdüne ilişkin genel
    hükümler uygulanır.
    Zilyetliğin devri için belirli bir süre konulmuş olan ticari satışlarda, satıcı temerrüde
    düşerse alıcının, devir isteminden vazgeçerek borcun ifa edilmemesinden doğan zararının
    giderilmesini istediği kabul edilir.
    Alıcı, satılanın devredilmesini isteme niyetinde ise, belirlenen sürenin bitiminde bunu
    satıcıya hemen bildirmek zorundadır.
    b. Giderim borcu ve kapsamı
    MADDE 213- Borcunu ifa etmeyen satıcı, alıcının bu yüzden uğradığı zararı gidermekle
    yükümlüdür.
    Satıcı borcunu ifa etmezse alıcı, satış bedeli ile kendisine devredilmeyen satılanın
    yerine, bir başkasını satın almak için dürüstlük kurallarına uygun olarak ödediği bedel
    arasındaki farka göre hesaplanacak zararın giderilmesini isteyebilir.
    Satılan, borsada kayıtlı veya piyasa fiyatı bulunan mallardan ise alıcı, onun yerine bir
    başkasını satın alma zorunda olmaksızın, satış bedeli ile belirlenmiş ifa günündeki piyasa
    fiyatı arasındaki farka göre hesaplanacak zararın giderilmesini isteyebilir.
    II. Zapttan sorumluluk
  135. Konusu
    MADDE 214- Satış sözleşmesinin kurulduğu sırada var olan bir hak dolayısıyla,
    satılanın tamamı veya bir kısmı bir üçüncü kişi tarafından alıcının elinden alınırsa satıcı,
    bundan dolayı alıcıya karşı sorumlu olur.
    Alıcı, elinden alınma tehlikesini sözleşmenin kurulduğu sırada biliyor idiyse satıcı,
    ayrıca üstlenmiş olmadıkça bundan dolayı sorumlu olmaz.
    Satıcı, üçüncü kişinin hakkını gizlemişse, sorumluluğunu kaldırma veya sınırlama
    konusunda yapılmış olan anlaşma kesin olarak hükümsüzdür.
  136. Yargılama usulü
    a. Davanın bildirimi
    MADDE 215- Satılanın elinden alınması tehlikesi ile karşılaşan alıcı, kendisine karşı
    açılan davayı satıcıya bildirdiği zaman satıcı, durumun gereğine göre ve yargılama usulü
    uyarınca ya alıcının yanında davaya katılmak ya da alıcı yerine geçerek üçüncü kişiye karşı
    davayı takip etmek ve savunmak zorundadır.
    Bildirme, davaya katılmaya ve savunmaya elverişli bir zamanda yapılmışsa, alıcının
    aleyhinde verilen hüküm, onun ağır kusuru yüzünden verildiği ispat edilmedikçe, satıcı için
    de sonuç doğurur.
    Dava, kendisine yüklenilemeyen sebeplerden dolayı satıcıya bildirilmemişse satıcı,
    zamanında bildirilmiş olsaydı daha elverişli bir hüküm elde edilebileceğini ispatladığı ölçüde
    sorumluluktan kurtulur.
    b. Mahkeme kararı olmaksızın satılanı verme
    MADDE 216- Satıcının zapttan sorumluluğu aşağıdaki hâllerde devam eder:
  137. Alıcı, bir mahkeme kararı beklemeksizin üçüncü kişinin hakkını dürüstlük kurallarına
    uygun olarak tanımış ve satılanı ona vermişse.
  138. Alıcı, üçüncü kişinin kendisine karşı dava açmasını beklemeden, satıcıyı satılan
    üzerindeki hak iddiasına ilişkin uyuşmazlığı dava yoluyla çözümlemesi, aksi takdirde tahkim
    yoluna başvuracağı konusunda gecikmeksizin uyarmış ve bundan sonuç alamadığı için tahkim
    yoluna başvurmuşsa.
    Satıcının sorumluluğu, alıcının satılanı üçüncü kişiye vermekle yükümlü olduğunu
    ispat etmesi durumunda da devam eder.
  139. Alıcının hakları
    a. Tam zapt hâlinde
    MADDE 217- Satılanın tamamı alıcının elinden alınmışsa, satış sözleşmesi
    kendiliğinden sona ermiş sayılır ve alıcı satıcıdan aşağıdaki istemlerde bulunabilir:
  140. Satılandan elde ettiği veya elde etmeyi ihmal eylediği ürünlerin değeri indirilerek,
    ödemiş olduğu satış bedelinin faizi ile birlikte geri verilmesini.
  141. Satılanı elinden alan üçüncü kişiden isteyemeyeceği giderleri.
  142. Davayı satıcıya bildirmekle kaçınılabilecek olanlar dışında kalan bütün yargılama
    giderleri ile yargılama dışındaki giderleri.
  143. Satılanın tamamen elinden alınması yüzünden doğrudan doğruya uğradığı diğer
    zararları.
    Satıcı, kendisine hiçbir kusur yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alıcının satılanın
    elinden alınması yüzünden uğramış olduğu diğer zararları da gidermekle yükümlüdür.
    b. Kısmi zapt hâlinde
    MADDE 218- Satılanın bir kısmı elinden alınmış veya satılan sınırlı ayni bir hakla
    yüklenmişse alıcı, sadece bu yüzden uğradığı zararın giderilmesini isteyebilir.
    Ancak alıcının, satılandaki bu durumu bilseydi onu satın almayacağı durum ve
    koşullardan anlaşılıyorsa, alıcı hâkimden sözleşmenin sona ermesine karar vermesini
    isteyebilir. Bu durumda alıcı, satılanın elinde kalmış olan kısmını o zamana kadar elde etmiş
    olduğu yararlarla birlikte, satıcıya geri vermekle yükümlüdür.
    III. Ayıptan sorumluluk
  144. Konusu
    a. Genel olarak
    MADDE 219- Satıcı, alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda
    bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı
    olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan
    kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından
    da sorumlu olur.
    Satıcı, bu ayıpların varlığını bilmese bile onlardan sorumludur.
    b. Hayvan satışında
    MADDE 220- Hayvan satışında satıcı, yazılı olarak üstlenmedikçe veya ağır kusuru
    olmadıkça ayıptan sorumlu olmaz.
  145. Sorumsuzluk anlaşması
    MADDE 221- Satıcı satılanı ayıplı olarak devretmekte ağır kusurlu ise, ayıptan
    sorumluluğunu kaldıran veya sınırlayan her anlaşma kesin olarak hükümsüzdür.
  146. Alıcının bildiği ayıplar
    MADDE 222- Satıcı, satış sözleşmesinin kurulduğu sırada alıcı tarafından bilinen
    ayıplardan sorumlu değildir.
    Satıcı, alıcının satılanı yeterince gözden geçirmekle görebileceği ayıplardan da, ancak
    böyle bir ayıbın bulunmadığını ayrıca üstlenmişse sorumlu olur.
  147. Gözden geçirme ve satıcıya bildirme
    a. Genel olarak
    MADDE 223- Alıcı, devraldığı satılanın durumunu işlerin olağan akışına göre imkân
    bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp
    görürse, bunu uygun bir süre içinde ona bildirmek zorundadır.
    Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş
    sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp
    bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa,
    hemen satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır.
    b. Hayvan satışında
    MADDE 224- Hayvan satışında satıcının sorumlu olacağı süre yazılı olarak
    belirlenmemiş ve ayıp da hayvanın gebeliğine ilişkin değilse satıcı, ancak ayıbın devrin
    yapıldığı veya alıcının devralmada temerrüdünün gerçekleştiği günden başlayarak dokuz gün
    içinde kendisine bildirilmesi ve ayrıca, hayvanın bilirkişilerce gözden geçirilmesinin aynı süre
    içinde yetkili makamdan istenmesi hâlinde sorumlu olur.
  148. Satıcının ağır kusurunun sonuçları
    MADDE 225- Ağır kusurlu olan satıcı, satılandaki ayıbın kendisine süresinde
    bildirilmemiş olduğunu ileri sürerek sorumluluktan kısmen de olsa kurtulamaz.
    Satıcılığı meslek edinmiş kişilerin bilmesi gereken ayıplar bakımından da aynı hüküm
    geçerlidir.
  149. Satılanın başka yerden gönderilmesi
    MADDE 226- Başka yerden gönderilen satılanın ayıplı olduğunu ileri süren alıcı,
    bulunduğu yerde satıcının temsilcisi yoksa, satılanın korunması için gerekli önlemleri geçici
    olarak almakla yükümlüdür. Alıcı, ayıplı olduğunu ileri sürdüğü satılanın korunması için
    gerekli önlemleri almaksızın onu satıcıya geri gönderemez.
    Alıcı, satılanın durumunu gecikmeksizin usulüne göre tespit ettirmekle yükümlüdür.
    Bunu yaptırmazsa, ileri sürdüğü ayıbın, satılanın kendisine ulaştığı zamanda var olduğunu
    ispat yükü alıcıya düşer.
    Satılanın kısa zamanda bozulma tehlikesi varsa, alıcı onu bulunduğu yerdeki mahkeme
    aracılığıyla sattırmaya yetkili, hatta satıcının yararı gerektiriyorsa sattırmakla yükümlüdür.
    Alıcı, durumu satıcıya en kısa zamanda bildirmezse, bundan doğan zarardan sorumlu olur.
  150. Alıcının seçimlik hakları
    a. Genel olarak
    MADDE 227- Satıcının satılanın ayıplarından sorumlu olduğu hâllerde alıcı, aşağıdaki
    seçimlik haklardan birini kullanabilir:
  151. Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme.
  152. Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinde indirim isteme.
  153. Aşırı bir masrafı gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere
    satılanın ücretsiz onarılmasını isteme.
  154. İmkân varsa, satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini isteme.
    Alıcının genel hükümlere göre tazminat isteme hakkı saklıdır.
    Satıcı, alıcıya aynı malın ayıpsız bir benzerini hemen vererek ve uğradığı zararın
    tamamını gidererek seçimlik haklarını kullanmasını önleyebilir.
    Alıcının, sözleşmeden dönme hakkını kullanması hâlinde, durum bunu haklı
    göstermiyorsa hâkim, satılanın onarılmasına veya satış bedelinin indirilmesine karar verebilir.
    Satılanın değerindeki eksiklik satış bedeline çok yakın ise alıcı, ancak sözleşmeden dönme
    veya satılanın ayıpsız bir benzeriyle değiştirilmesini isteme haklarından birini kullanabilir.
    b. Satılanın yok olması veya ağır biçimde zarara uğraması
    MADDE 228- Alıcıya ayıplı olarak devredilmiş olan satılanın ayıptan, beklenmedik
    hâlden veya mücbir sebepten dolayı yok olması veya ağır biçimde zarara uğraması, alıcının
    sözleşmeden dönme hakkını kullanmasını engellemez. Bu durumda alıcı, satılandan elinde ne
    kalmışsa onu geri vermekle yükümlüdür.
    Satılan alıcıya yüklenebilen bir sebep yüzünden yok olmuşsa veya alıcı onu başkasına
    devretmişse ya da biçimini değiştirmişse alıcı, ancak değerindeki eksiklik karşılığının satış
    bedelinden indirilmesini isteyebilir.
  155. Dönmenin sonuçları
    a. Genel olarak
    MADDE 229- Satış sözleşmesinden dönen alıcı, satılanı, ondan elde ettiği yararları ile
    birlikte satıcıya geri vermekle yükümlüdür. Buna karşılık alıcı da, satıcıdan aşağıdaki
    istemlerde bulunabilir:
  156. Ödemiş olduğu satış bedelinin, faiziyle birlikte geri verilmesi.
  157. Satılanın tamamen zaptında olduğu gibi, yargılama giderleri ile satılan için yapmış
    olduğu giderlerin ödenmesi.
  158. Ayıplı maldan doğan doğrudan zararının giderilmesi.
    Satıcı, kendisine hiçbir kusur yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alıcının diğer
    zararlarını da gidermekle yükümlüdür.
    b. Birden çok mal satışında
    MADDE 230- Birden çok mal veya birden çok parçadan oluşan bir mal, birlikte
    satılmış olup da bunlardan bazıları ayıplı çıkarsa, dönme hakkı bunlardan ancak ayıplı
    çıkanlar için kullanılabilir. Ancak, alıcıya veya satıcıya önemli bir zarar vermeksizin ayıplı
    parçanın diğerinden ayrılmasına imkân yoksa, dönme hakkının satılanın tamamını kapsaması
    zorunludur.
    Satılanın aslı için satıştan dönülmesi, ayrı satış bedeli gösterilerek satılmış olsalar bile,
    eklentilerini de kapsar; fakat eklentiler için dönme, satılanın aslını kapsamaz.
  159. Zamanaşımı
    MADDE 231- Satıcı daha uzun bir süre için üstlenmiş olmadıkça, satılanın ayıbından
    doğan sorumluluğa ilişkin her türlü dava, satılandaki ayıp daha sonra ortaya çıksa bile,
    satılanın alıcıya devrinden başlayarak iki yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Alıcının satılanın
    kendisine devrinden başlayarak iki yıl içinde bildirdiği ayıptan doğan def’i hakkı, bu sürenin
    geçmiş olmasıyla ortadan kalkmaz.
    Satıcı, satılanı ayıplı olarak devretmekte ağır kusurlu ise, iki yıllık zamanaşımı
    süresinden yararlanamaz.
    C. Alıcının borçları
    I. Satış bedelinin ödenmesi ve satılanın devralınması
    MADDE 232- Alıcı, satış sözleşmesinde kararlaştırılmış olduğu biçimde satış bedelini
    ödemek ve kendisine sunulan satılanı devralmakla yükümlüdür.
    Aksine yerel âdet veya anlaşma yoksa, satılanın hemen devralınması gereklidir.
    II. Satış bedelinin belirlenmesi
    MADDE 233- Alıcı, satış bedelini belirtmeksizin, malı alacağını kesin olarak bildirmişse
    satış, ifa yeri ve zamanındaki ortalama piyasa fiyatı üzerinden yapılmış sayılır.
    Satış bedeli, satılanın ağırlığına göre hesaplanıyorsa, darası indirilir.
    Bazı ticari malların satışında, daralı ağırlıktan miktar olarak ya da yüzde hesabıyla bir
    indirim yapılmasına veya bedelin, daralı ağırlık üzerinden belirlenmesine ilişkin ticari
    teamüller saklıdır.
    III. Satış bedelinin muacceliyeti ve faizi
    MADDE 234- Aksine sözleşme yoksa, satılan alıcının zilyetliğine girince satış bedeli
    muaccel olur.
    Faiz istenebileceği konusunda bir teamül varsa veya alıcı maldan ürün ya da diğer
    verimler elde etme imkânına sahip ise ya da belirli günün geçmesiyle temerrüdün
    gerçekleşmesi durumunda, ayrıca bir ihtara gerek olmaksızın satış bedeline faiz istenebilir.
    IV. Alıcının temerrüdü
  160. Satıcının dönme hakkı
    MADDE 235- Satılanın, ancak satış bedeli ödendikten sonra veya ödenme anında
    devredilmesi gereken durumlarda alıcı temerrüde düşerse satıcı, herhangi bir işlem
    gerekmeksizin satıştan dönebilir.
    Bu hakkını kullanmak isteyen satıcı, durumu gecikmeksizin alıcıya bildirmek zorundadır.
    Satılanın zilyetliği satış bedeli ödenmeden alıcıya devredilmişse, alıcının temerrüdü
    sebebiyle satıcının dönme hakkını kullanarak satılanı geri alması, bu hakkın sözleşmede
    açıkça saklı tutulmasına bağlıdır.
  161. Zararın hesaplanması ve giderimi
    MADDE 236- Borcunu ifa etmeyen alıcı, satıcının bu yüzden uğradığı zararı
    gidermekle yükümlüdür.
    Satıcı, satış bedelini ödemede temerrüde düşmüş olan alıcıdan, bu bedel ile satılanın
    başkasına dürüstlük kurallarına uygun olarak satışından elde ettiği bedel arasındaki farka göre
    hesaplanacak zararın giderilmesini isteyebilir.
    Satılan, borsada kayıtlı veya piyasa fiyatı bulunan mallardan ise satıcı, böyle bir satışa
    gerek kalmaksızın alıcıdan, satış bedeli ile malın belirlenmiş ödeme günündeki fiyatı
    arasındaki farka göre hesaplanacak zararın giderilmesini isteyebilir.
    ÜÇÜNCÜ AYIRIM
    Taşınmaz Satışı ve Satış İlişkisi Doğuran Haklar
    A. Şekil
    MADDE 237- Taşınmaz satışının geçerli olabilmesi için, sözleşmenin resmî şekilde
    düzenlenmesi şarttır.
    Taşınmaz satışı vaadi, geri alım ve alım sözleşmeleri, resmî şekilde düzenlenmedikçe
    geçerli olmaz.
    Önalım sözleşmesinin geçerliliği, yazılı şekilde yapılmış olmasına bağlıdır.
    B. Satış ilişkisi doğuran haklar
    I. Süresi ve şerhi
    MADDE 238- Önalım, geri alım ve alım hakları en çok on yıllık süre için
    kararlaştırılabilir ve kanunlarda belirlenen süreyle tapu siciline şerh edilebilir.
    II. Devredilmesi ve miras yoluyla geçmesi
    MADDE 239- Aksine anlaşma olmadıkça, sözleşmeden doğan önalım, alım ve geri
    alım hakları devredilemez, ancak miras yoluyla geçer.
    Bu hakların devredilebileceği sözleşmeyle kararlaştırılmışsa, devir işlemi hakkın
    kurulması için öngörülen şekilde yapılmadıkça geçerli olmaz.
    III. Önalım hakkı
  162. İleri sürülmesi
    MADDE 240- Önalım hakkı, taşınmazın satışı ya da ekonomik bakımdan satışa
    eşdeğer her türlü işlemin yapılması hâllerinde kullanılabilir.
    Taşınmazın, mirasın paylaşımında mirasçılardan birine özgülenmesi, cebrî artırma
    yoluyla satışı ve kamu hizmetlerinin yerine getirilmesi ve bunlara benzer amaçlarla edinilmesi
    hâllerinde önalım hakkı kullanılamaz.
  163. Koşulları ve hükümleri
    MADDE 241- Satıcı veya alıcı, satış sözleşmesinin yapıldığını ve içeriğini önalım
    hakkı sahibine noter aracılığıyla bildirmek zorundadır.
    Önalım hakkı kullanıldıktan sonra satış sözleşmesi ortadan kaldırılırsa ya da alıcının
    şahsından kaynaklanan sebeplerle onaylanmazsa, bu durum önalım hakkı sahibine karşı ileri
    sürülemez.
    Önalım hakkını kuran sözleşmede aksi öngörülmemişse, önalım hakkı sahibi
    taşınmazı, satıcının üçüncü kişiyle kararlaştırdığı satışa ilişkin koşullarla kazanır.
    Ekonomik bakımdan satışa eşdeğer işlemlerde de yukarıdaki hükümler uygulanır.
  164. Kullanılması ve hükümleri
    MADDE 242- Sözleşmeden doğan önalım hakkını kullanmak isteyen hak sahibi, bu
    hak şerhedilmiş ve taşınmazın mülkiyeti alıcı adına tescil edilmişse alıcıya; aksi takdirde
    satıcıya karşı, satışın veya ekonomik bakımdan satışa eşdeğer başka bir işlemin kendisine
    bildirildiği tarihten başlayarak üç ay ve her hâlde satışın yapılmasından başlayarak iki yıl
    içinde dava açmak zorundadır.
    C. Taşınmaz satışı
    I. Koşullu satış ve mülkiyetin saklı tutulması
    MADDE 243- Bir taşınmazın koşula bağlı satışında, koşul gerçekleşmedikçe tapu
    siciline tescil yapılamaz.
    Taşınmaz satışında mülkiyeti saklı tutma koşulu da tescil edilemez.
    II. Sorumluluk
    MADDE 244- Aksine sözleşme olmadıkça, satılan taşınmaz, satış sözleşmesinde yazılı
    yüzölçümü tutarını kapsamıyorsa satıcı, eksiği için alıcıya tazminat ödemekle yükümlüdür.
    Satılan taşınmaz, resmî bir ölçüme dayanılarak tapu siciline yazılmış olan yüzölçümü
    tutarını içermiyorsa satıcı, özellikle üstlenmiş olmadıkça tazminat ile yükümlü değildir.
    Bir yapının ayıplı olmasından doğan davalar, mülkiyetin geçmesinden başlayarak beş
    yılın ve satıcının ağır kusuru varsa yirmi yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.
    III. Yarar ve hasar
    MADDE 245- Satılanın tescilden sonraki bir zamanda alıcı tarafından teslim alınması
    için sözleşmeyle bir süre belirlenmişse, onun yarar ve hasarı, alıcıya teslimle geçer. Bu
    hüküm, alıcının satılanı teslim almada temerrüde düşmesi durumunda da uygulanır.
    Bu sözleşmenin geçerliliği, yazılı şekilde yapılmış olmasına bağlıdır.
    IV. Taşınır satışına ilişkin kuralların uygulanması
    MADDE 246- Taşınır satışına ilişkin kurallar, kıyas yoluyla taşınmaz satışında da
    uygulanır.
    DÖRDÜNCÜ AYIRIM
    Bazı Satış Türleri
    A. Örnek üzerine satış
    I. Tanımı
    MADDE 247- Örnek üzerine satış, tarafların sözleşmenin konusu olan malın alıcıya
    veya üçüncü bir kişiye bırakılan bir örneğe ya da tespit ettikleri bir mala uygun olması
    üzerinde anlaşmalarıyla yapılan satıştır.
    II. İspat yükü
    MADDE 248- Örnek üzerine satışta kendisine örnek verilen taraf, elindeki örneğin
    kendisine verilmiş örnek olduğunu ispat yükü altında olmayıp, örneğin biçimi değişmiş olsa
    bile, bu değişiklik gözden geçirmenin zorunlu bir sonucu ise, alıcının iddiası doğru sayılır.
    Ancak, karşı tarafın her hâlde bunun aksini ispat hakkı vardır.
    Örnek, alıcının elindeyken bozulmuş veya yok olmuşsa, kusuru olmasa bile, satılanın
    örneğe uygun olmadığını ispat yükü alıcıya düşer.
    B. Beğenme koşuluyla satış
    I. Tanımı
    MADDE 249- Beğenme koşuluyla satış, alıcının satılanı deneyerek veya gözden
    geçirerek beğenmesi koşuluyla yapılan satıştır.
    II. Hükümleri
    MADDE 250- Beğenme koşuluyla satışta alıcı, satılanı kabul etmekte veya hiçbir
    sebep göstermeksizin geri vermekte serbesttir.
    Satılan, alıcının zilyetliğine geçmiş olsa bile, satılanın mülkiyeti, beğenme koşulunun
    gerçekleştiği ana kadar satıcıda kalır.
    III. Deneme veya gözden geçirme
  165. Satıcının yanında
    MADDE 251- Deneme veya gözden geçirme satıcının yanında yapılmak gerekip de
    alıcı, satılanı sözleşme veya âdete göre gerekli süre içinde kabul edip etmediğini açıklamazsa,
    satıcı sözleşmeyle bağlılıktan kurtulur.
    Böyle bir süre belirlenmemişse, satıcı uygun bir süre geçtikten sonra, satılanı kabul
    edip etmediğini bildirmesi için alıcıya ihtarda bulunabilir; bu ihtara hemen cevap verilmezse
    satıcı, sözleşmeyle bağlılıktan kurtulur.
  166. Alıcının yanında
    MADDE 252- Satılan, denenmeksizin veya gözden geçirilmeksizin alıcıya verilmişse,
    sözleşme veya âdete göre gereken süre içinde veya böyle bir süre yoksa, satıcının ihtarı
    üzerine alıcı, satılanı beğenmediğini hemen bildirmez veya onu geri vermezse, beğenme
    koşulu gerçekleşmiş olur.
    Alıcının, herhangi bir çekince belirtmeksizin satış bedelinin tamamını veya bir kısmını
    ödemesiyle ya da satılanı deneme veya gözden geçirme amacını aşacak biçimde kullanmasıyla
    da beğenme koşulu gerçekleşmiş olur.
    C. Kısmi ödemeli satışlar
    I. Taksitle satış
  167. Tanımı, şekli ve içeriği
    MADDE 253- Taksitle satış, satıcının, satılan taşınırı alıcıya satış bedelinin
    ödenmesinden önce teslim etmeyi, alıcının da satış bedelini kısım kısım ödemeyi üstlendikleri
    satıştır.
    Taksitle satış sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça geçerli olmaz.
    Malın satıcının ticari faaliyeti kapsamında satılması hâlinde, sözleşmede aşağıdaki
    hususlar belirtilir:
  168. Tarafların adı ve yerleşim yeri.
  169. Satışın konusu.
  170. Satılanın peşin satış bedeli.
  171. Taksitle ödeme sebebiyle belirtilecek ilave bedel.
  172. Toplam satış bedeli.
  173. Alıcının nakden veya aynen üstlendiği diğer bütün edimler.
  174. Peşinat ve taksitlerin tutarı ile vadesi ve ikiden az olmamak üzere taksit sayısı.
  175. Alıcının yedi gün içinde sözleşme yapılması konusundaki irade açıklamasını geri
    alma hakkı.
  176. Öngörülmüşse, mülkiyetin saklı tutulmasına veya satış bedeli alacağının devrine
    ilişkin anlaşma kayıtları.
  177. Temerrüt veya vadenin ertelenmesi durumunda, yasal faiz oranının yüzde otuz
    fazlasını geçmemek üzere ödenecek faiz.
  178. Sözleşmenin kurulduğu yer ve tarih.
  179. Yasal temsilcinin rızası
    MADDE 254- Ayırt etme gücüne sahip bir küçük veya kısıtlı tarafından yapılmış olan
    taksitle satış sözleşmesinin geçerliliği, yasal temsilcinin yazılı rızasına bağlıdır. Bu durumda
    rızanın, en geç sözleşmenin kurulduğu anda verilmiş olması gerekir.
  180. Sözleşmenin hüküm ve sonuçlarını doğurması ve geri alma açıklaması
    MADDE 255- Taksitle satış sözleşmesi, alıcı bakımından, taraflarca imzalanmış
    sözleşmenin bir nüshasının eline geçmesinden yedi gün sonra hüküm ve sonuçlarını doğurur.
    Alıcı, bu süre içinde irade açıklamasını geri aldığını satıcıya yazılı olarak bildirebilir. Bu
    haktan önceden feragat edilemez. Geri alma bildiriminin sürenin son gününde postaya
    verilmiş olması, sonuç doğurması için yeterlidir.
    Satıcı geri alma süresi içinde malı alıcıya devretmişse alıcı, malı ancak olağan bir
    gözden geçirmenin gerektirdiği ölçüde kullanabilir; aksi takdirde sözleşme hüküm ve
    sonuçlarını doğurmuş olur.
    Alıcının geri alma hakkını kullanması hâlinde, kendisinden cayma parası istenemez.
  181. Tarafların hak ve borçları
    a. Peşinatı ödeme borcu ve sözleşmenin süresi
    MADDE 256- Alıcı, peşin satış bedelinin en az onda birini en geç teslim anında peşin
    olarak, satış bedelinin geri kalan kısmını da sözleşmenin kurulmasını izleyen üç yıl içinde
    ödemekle yükümlüdür.
    Cumhurbaşkanı, satılanın türüne göre peşinat miktarı ile yasal ödeme sürelerini yarıya
    kadar indirebileceği gibi, iki katına kadar çıkartabilir.1
    Kanunda belirlenen asgari peşinatı tamamen almaksızın, satılanı alıcıya devreden
    satıcı, peşinatın ödenmeyen kısmı üzerinde istem hakkını kaybeder.
    Peşinattan vazgeçilmesi karşılığında, satış bedelinde yapılacak artırma hükümsüzdür.
    b. Alıcının def’ileri
    MADDE 257- Alıcı, satıcının taksitle satıştan doğan alacağı ile kendisinin satıcıdan
    olan alacağını takas etme hakkından önceden feragat edemez.
    Alacağın devredilmesi durumunda alıcının, satış bedeli alacağına ilişkin def’ileri
    sınırlanamaz ve ortadan kaldırılamaz.
    1 2/7/2018 tarihli ve 700 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 190 ıncı maddesiyle bu fıkrada yer
    alan “Bakanlar Kurulu” ibaresi “Cumhurbaşkanı” şeklinde değiştirilmiştir.
    c. Satış bedelinin tamamen ödenmesi
    MADDE 258- Taksit borcu kambiyo senedine bağlanmış olmadıkça, alıcı satış
    bedelinin kalan kısmını her zaman bir defada ödeyerek borcundan kurtulabilir. Bu durumda,
    peşin satış bedeline ilave edilen bedelin ödenmemiş taksitlere isabet eden kısmı, yarısından az
    olmamak üzere ödeme süresinin kısaltılmasına uygun olarak indirilir.
  182. Alıcının temerrüdü
    a. Satıcının seçimlik hakkı
    MADDE 259- Alıcı peşinatı ödemede temerrüde düşerse satıcı, sadece peşinatı
    isteyebilir veya sözleşmeden dönebilir.
    Alıcı taksitleri ödemede temerrüde düşerse satıcı, muaccel olmuş taksitlerin veya geri
    kalan satış bedelinin tamamının bir defada ödenmesini isteyebilir ya da sözleşmeden
    dönebilir. Satıcının geri kalan satış bedelinin tamamını isteyebilmesi veya sözleşmeden
    dönebilmesi, ancak bu hakkı açık biçimde saklı tutmuş olmasına ve alıcının kararlaştırılan
    satış bedelinin en az onda birini oluşturan ve birbirini izleyen en az iki taksidi veya en az
    dörtte birini oluşturan bir taksidi ya da en son taksidi ödemede temerrüde düşmüş olmasına
    bağlıdır. Ancak, satıcının dönme dolayısıyla isteyebileceği miktar, ödenmiş olan taksitler
    tutarına eşit veya daha fazla ise satıcı sözleşmeden dönemez.
    Satıcı, satış bedelinin geri kalan kısmının tamamen ödenmesini isteme veya
    sözleşmeden dönme haklarını kullanmadan önce, alıcıya en az onbeş günlük bir süre tanımak
    zorundadır.
    b. Sözleşmeden dönme
    MADDE 260- Satıcı, alıcının taksitleri ödemede temerrüde düşmesi sebebiyle
    satılanın alıcıya devrinden sonra sözleşmeden dönerse, her iki taraf aldığını geri vermekle
    yükümlüdür. Satıcı, ayrıca hakkaniyete uygun bir kullanım bedeli ve satılanın olağandışı
    kullanılması sebebiyle değerinin azalması hâlinde tazminat da isteyebilir. Ancak satıcı,
    sözleşme zamanında ifa edilmiş olsaydı elde edecek olduğundan fazlasını isteyemez.
    Satıcı, alıcının peşinatı ödemede temerrüde düşmesi yüzünden satılanın devrinden
    önce sözleşmeden dönerse, alıcıdan sadece ödenmeyen peşinat üzerinden, sözleşmeden
    döndüğü tarihe kadar işleyecek yasal faiz ile sözleşmenin kurulmasından sonra, satılanın
    uğramış olduğu değer kaybı sebebiyle tazminat isteyebilir. Ceza koşulu kararlaştırılmışsa,
    peşin satış bedelinin yüzde onunu aşamaz.
    c. Hâkimin müdahalesi
    MADDE 261- Hâkim, temerrüde düşen alıcının borçlarını ödeyeceği konusunda
    güvence vermesi ve satıcının da bu yeni düzenleme dolayısıyla herhangi bir zararının söz
    konusu olmaması koşuluyla, alıcıya ödeme kolaylıkları sağlayabilir ve satıcının satılanı geri
    almasını yasaklayabilir.
  183. Yetkili mahkeme ve tahkim
    MADDE 262- Yerleşim yeri Türkiye’de olan alıcı, tarafı olduğu taksitle satış
    sözleşmesinden doğacak uyuşmazlıklar konusunda, yerleşim yerindeki mahkemenin yetkisinden
    önceden feragat edemeyeceği gibi, tahkim sözleşmesi de yapamaz.
  184. Uygulama alanı
    MADDE 263- Taksitle satışa ilişkin hükümler, aynı ekonomik amaçla yapılan
    işlemlere de uygulanır.
    Bir taşınırı edinme amacıyla yapılan ödünç sözleşmelerinde satıcının, mülkiyeti saklı
    tutma kaydı ile birlikte veya bundan bağımsız olarak satış bedeli alacağını ödünç verene
    devretmesi veya satıcı ile ödünç verenin başka surette anlaşarak, alıcının satış bedelini daha
    sonra taksitler hâlinde ödemek üzere malın teslimini sağlamaları durumunda, taksitle satışa
    ilişkin hükümler kıyas yoluyla uygulanır. Ödünç sözleşmesinde, taksitle satış sözleşmelerine
    konulması zorunlu olan hususların yer alması şarttır. Ancak, bunlardan peşin satış bedeli ile
    toplam satış bedeli yerine, ödünç alınan miktar ile ödünç verene ödenecek toplam ödünç
    miktarı gösterilir.
    Peşin satışla bağlantılı taksitle ödünç sözleşmelerinde, ödünç verene, yasal asgari
    peşinatın ödenmiş ve peşin satış bedelinin ödünç sözleşmesinin yapılması sırasında herhangi
    bir ilave yapılmaksızın tamamen karşılanmış olması hâlinde, taksitle satışa ilişkin hükümler
    uygulanmaz.
    Alıcının tacir sıfatıyla hareket ettiği veya malın bir ticari işletmenin ihtiyacı için ya da
    meslekî amaçlarla satın alınması durumunda, taksitle satışa ilişkin hükümlerden sadece 259
    uncu maddenin ikinci fıkrası, 260 ıncı maddenin birinci fıkrası ve 261 inci maddesi hükümleri
    uygulanır.
    II. Ön ödemeli taksitle satış
  185. Tanımı, şekli ve içeriği
    MADDE 264- Ön ödemeli taksitle satış, alıcının taşınır bir malın satış bedelini
    önceden kısım kısım ödemeyi, satıcının da bedelin tamamen ödenmesinden sonra satılanı
    alıcıya devretmeyi üstlendikleri satıştır.
    Ön ödemeli taksitle satış sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça geçerli olmaz.
    Sözleşmede aşağıdaki hususlar belirtilir:
  186. Tarafların adı ve yerleşim yeri.
  187. Satışın konusu.
  188. Toplam satış bedeli.
  189. Taksitlerin sayısı, tutarı, vadesi ve sözleşmenin süresi.
  190. Taksitleri kabule yetkili banka.
  191. Alıcıya karşı üstlenilen faiz miktarı.
  192. Alıcının yedi gün içinde sözleşme yapılması konusundaki irade açıklamasını geri
    alma hakkı.
  193. Alıcının sözleşmeden cayma hakkı ve bu sebeple ödeyeceği cayma parası.
  194. Sözleşmenin kurulduğu yer ve tarih.
  195. Tarafların hak ve borçları
    a. Ödemelerin güvenceye bağlanması
    MADDE 265- Ödeme süresi bir yıldan daha uzun veya belirsiz olan sözleşmelerde
    alıcı, ödemeleri sözleşmede belirtilen bir bankada kendi adına açılacak gelir getiren bir
    tasarruf veya yatırım hesabına yatırmakla yükümlüdür.
    Banka, her iki tarafın çıkarlarını gözetmek zorundadır. Açılan hesaptan her iki tarafın
    rızasıyla ödeme yapılabilir. Bu rıza önceden verilemez.
    Ödeme süresi bir yıldan daha uzun veya belirsiz olan sözleşmelerde alıcı, satılanın
    devrine kadar 269 uncu madde uyarınca sözleşmeden cayarsa satıcı, bu hesap üzerindeki
    bütün haklarını kaybeder.
    b. Alıcının malın devrini isteme hakkı
    MADDE 266- Alıcı satış bedelinin tamamını ödedikten sonra, her zaman malın
    kendisine devredilmesini isteyebilir. Ancak, satıcı malı başkasından sağlayarak devredecek
    ise alıcı, bunun için kendisine uygun bir süre tanımak zorundadır.
    Satıcının malı alıcıya devredebilmesi için, taksitle satışa ilişkin koşullara uyulması gerekir.
    Alıcı birden çok şey satın almış veya seçim hakkını saklı tutmuş ise, satılanın kısım
    kısım devredilmesini, ancak 256 ncı maddede öngörülen asgari peşinatı ödedikten sonra
    isteyebilir. Satılanın eşya topluluğu oluşturduğu hâllerde bu istemde bulunulamaz. Satış
    bedelinin tamamen ödenmemesi hâlinde, satıcıdan satılanı kısmen devretmesi, ancak geri
    kalan kısmın yüzde onunun kendisine güvence olarak bırakılması koşuluyla istenebilir.
    c. Satış bedelinin ödenmesi
    MADDE 267- Ödeme süresi bir yıldan daha uzun veya belirsiz olan sözleşmelerde satış
    bedelinin, satılanın devri anında tamamen ödenmiş olması gerekir. Satılanın devredilmesini
    isteyen alıcı, hesabındaki bakiyeden, satış bedelinin en çok üçte birlik kısmını satıcı lehine
    serbest bırakabilir. Ancak, sözleşmenin kuruluşu sırasında buna ilişkin taahhütte bulunulamaz.
    d. Satış bedelinin belirlenmesi
    MADDE 268- Satıcının sözleşmenin kurulduğu sırada belirlenen toplam satış bedeline
    ek bir bedel isteme hakkını saklı tutan bütün kayıtlar geçersizdir.
    Ödenecek toplam satış bedeli sözleşmede belirlenmiş olmakla birlikte, devredilecek
    eşya önceden belirlenmemiş ve satıcı tarafından bu eşyayı seçme hakkı alıcıya tanınmış ise
    satıcı, peşin satıştaki olağan bedelleri göz önünde tutmak suretiyle alıcının yapacağı seçime
    tam olarak uymakla yükümlüdür.
    Buna aykırı anlaşmalar, ancak alıcının yararına olduğu ölçüde geçerlidir.
  196. Sözleşmenin sona ermesi
    a. Cayma hakkı
    MADDE 269- Ödeme süresi bir yıldan daha uzun veya belirsiz olan sözleşmelerde
    alıcı, malın devrine kadar her zaman sözleşmeden cayabilir.
    Sözleşmeden cayma hâlinde alıcı tarafından ödenmesi öngörülen cayma parası,
    durumun özelliğine ve sözleşmenin kurulması ile cayma arasında geçen süreye bakılarak
    belirlenir. Ancak, bu miktar satıcının toplam alacağının yüzde ikisinden az ve yüzde beşinden
    fazla olamaz. Alıcı, yapmış olduğu ödemelerin cayma parasını aşan kısmının, getirileri ile
    birlikte kendisine geri verilmesini isteyebilir.
    Alıcının ölmesi veya kazanç elde etmekten sürekli olarak yoksun kalması sebebiyle ön
    ödemeleri yapamayacak duruma düşmesi ya da sözleşmenin yerine olağan koşullarla
    yapılacak bir taksitle satış sözleşmesinin konulmasına ilişkin önerisinin satıcı tarafından kabul
    edilmemesi yüzünden sözleşmeden cayılmış olursa, cayma parası istenemez.
    b. Sözleşmenin süresi
    MADDE 270- Ön ödemeleri ifa borcu, beş yılın geçmesiyle sona erer.
    Ödeme süresi bir yıldan daha uzun veya belirsiz olan sözleşmelerde alıcı, sekiz yıl
    geçtiği hâlde satılanın devri isteminde bulunmazsa, satıcı kendisini uyararak üç aylık süre
    tanır. Alıcı bu süre içinde kayıtsız kalırsa satıcı, alıcıya sözleşmeden cayma hâlinde tanınan
    haklara sahip olur.
    c. Alıcının temerrüdü
    MADDE 271- Alıcı bir veya daha çok ön ödemede temerrüde düşerse satıcı, ancak
    vadesi gelmiş olan ödemeleri isteyebilir. Bununla birlikte, toplam alacağın en az onda birini
    oluşturan ve birbirini izleyen iki ön ödemenin veya toplam alacağın en az dörtte birini
    oluşturan bir tek ön ödemenin ya da sonuncu ön ödemenin vadesi gelmişse satıcı, ayrıca
    alıcıya tanıyacağı bir aylık ödeme süresinin geçmesinden sonra sözleşmeden dönme hakkına
    sahip olur.
    Satıcı, ödeme süresi bir yıl veya daha az olan sözleşmeden dönerse, 260 ıncı maddenin
    ikinci fıkrası hükmü kıyas yoluyla uygulanır. Süresi bir yılı aşan sözleşmelerde satıcı, ancak
    269 uncu maddenin ikinci fıkrasında öngörülen cayma parasını ve alıcıya ödenmesi gereken
    ortalama banka mevduat faizini aşan zararlarının giderilmesini isteyebilir.
    Bir yıldan daha uzun süreli sözleşmelerde temerrüde düşmüş olan alıcının malın
    devrini istemesi hâlinde satıcı, yasal anapara faizi ile birlikte, devir isteminden sonra malın
    değerinde oluşacak eksilmelerin giderilmesini isteyebilir. Ceza koşulu öngörülmüşse miktarı,
    satış bedelinin yüzde onunu geçemez.
    Satılanın devredilmiş olduğu hâllerde, dönme konusunda 260 ıncı maddenin birinci
    fıkrası hükmü uygulanır.
  197. Uygulama alanının sınırlanması
    MADDE 272- Alıcının tacir sıfatıyla hareket etmesi veya malın bir ticari işletmenin
    ihtiyacı için ya da meslekî amaçlarla satın alınması durumunda, 264 ilâ 271 inci maddeler
    uygulanmaz.
    III. Ortak hükümler
    MADDE 273- Taksitle satışa ilişkin hükümlerden yasal temsilcinin rızasına,
    sözleşmenin hüküm ve sonuçlarını doğurmasına ve geri alma açıklamasına, alıcının
    def’ilerine, satıcının alacağının devrine, hâkim tarafından sağlanan ödeme kolaylıklarına ve
    yetkili mahkeme ile tahkime ilişkin olanlar, ön ödemeli taksitle satışa da uygulanır.
    Satılanı devir süresi bir yıldan daha uzun veya belirsiz olan taksitle satışta alıcı,
    satılanın devrinden önce ödemeleri yapmakla yükümlü ise, ön ödemeli taksitle satışa ilişkin
    hükümler kıyas yoluyla uygulanır.
    D. Açık artırma yoluyla satış
    I. Tanımı
    MADDE 274- Açık artırma yoluyla satış; yeri, zamanı ve koşulları önceden
    belirlenerek, hazır olanlar arasından en yüksek bedeli öneren ile yapılan satıştır.
    II. Kurulması
    MADDE 275- Satıcı artırma koşullarında aksi yönde bir irade açıklamasında
    bulunmamışsa, herkesin katılabileceği isteğe bağlı açık artırmalarda satış sözleşmesi,
    artırmayı yönetenin en yüksek bedeli öneren kişiye ihale etmesiyle kurulmuş olur.
    Cebrî artırma yoluyla satış, artırmayı yöneten memurun en yüksek bedeli öneren
    kişiye ihale etmesiyle kurulmuş olur.
    III. Hükümleri
  198. Artırmaya katılanın bağlandığı an
    a. Genel olarak
    MADDE 276- Artırmaya katılan kişi, satış için konulmuş olan koşullar çerçevesinde
    önerisiyle bağlıdır.
    Aksine bir koşul yoksa, öneride bulunanın bağlılığı, kendisinden daha yüksek bir öneri
    yapılmasıyla sona erer veya daha yüksek öneri olup olmadığının sorulması üzerine böyle bir
    önerinin olmadığının anlaşılması hâlinde, önerisinin hemen kabul edilmemesiyle ortadan kalkar.
    b. Taşınmazın açık artırma yoluyla satışında
    MADDE 277- Taşınmazın açık artırma yoluyla satışında, ihalenin veya reddinin
    artırmadan hemen sonra yapılması gerekir.
    Öneride bulunanın bağlılığının artırmadan sonra da devam edeceğini öngören koşul
    geçersizdir. Ancak, bu kural cebrî artırmalarda ve ihalenin bir kamu görevlisince onaylanması
    gerektiği durumlarda uygulanmaz.
  199. Ödemenin peşin olması gereği
    MADDE 278- Artırma koşullarında aksi kararlaştırılmamışsa, ihale bedelinin peşin
    ödenmesi gerekir.
    İhale bedeli peşin olarak veya artırma koşulları uyarınca ödenmezse satıcı, satıştan
    hemen dönebilir.
  200. Mülkiyetin geçmesi
    MADDE 279- Artırmada taşınır bir mal alan kişi, onun mülkiyetini ihale anında
    kazanır. Artırmadan alınan taşınmazın mülkiyeti, ancak tapu siciline tescille alıcıya geçer.
    Artırma görevlisi, satış tutanağında gösterilen taşınmazın alıcı adına tescilini hemen
    tapu idaresine bildirir.
    Cebrî artırma sonucunda yapılan ihalelerde mülkiyetin geçmesine ilişkin özel
    hükümler saklıdır.
    İsteğe bağlı özel artırmalarda mülkiyetin geçmesi genel hükümlere tabidir.
  201. Zapttan ve ayıptan sorumluluk
    MADDE 280- Cebrî artırmalarda zapttan ve ayıptan sorumluluğa ilişkin hükümler
    uygulanmaz.
    Artırmadan mal alan kişi, o mala, tapu siciline veya satış koşullarına ya da kanuna
    göre belirli olan durumu, hakları ve yükleri ile birlikte malik olur.
    İsteğe bağlı açık artırmalarda satıcı, satılanın zaptından ve ayıplarından sorumludur.
    Ancak, aldatma durumu dışında, artırma koşullarında açıkça belirtip duyurmak suretiyle bu
    sorumluluktan kurtulabilir.
    IV. Artırmanın iptali
    MADDE 281- Hukuka veya ahlaka aykırı yollara başvurularak ihalenin gerçekleştirilmesi
    sağlanmışsa her ilgili, iptal sebebini öğrendiği günden başlayarak on gün ve her hâlde ihale
    tarihini izleyen bir yıl içinde ihalenin iptalini mahkemeden isteyebilir.
    Cebrî artırmalar hakkında özel hükümler saklıdır.
    İKİNCİ BÖLÜM
    Mal Değişim Sözleşmesi
    A. Tanımı
    MADDE 282- Mal değişim sözleşmesi, taraflardan birinin diğer tarafa bir veya birden
    çok şeyin zilyetlik ve mülkiyetini, diğer tarafın da karşı edim olarak başka bir veya birden çok
    şeyin zilyetlik ve mülkiyetini devretmeyi üstlendiği sözleşmedir.
    B. Tabi olduğu hükümler
    MADDE 283- Satış sözleşmesine ilişkin hükümler, mal değişim sözleşmesine de
    uygulanır; buna göre taraflardan her biri, vermeyi üstlendiği şey bakımından satıcı, kendisine
    verilmesi üstlenilen şey bakımından alıcı durumundadır.
    C. Zapttan ve ayıptan sorumluluk
    MADDE 284- Satış sözleşmesinin zapttan ve ayıptan sorumluluğa ilişkin hükümleri
    uygun düştüğü ölçüde, mal değişim sözleşmesine de uygulanır.
    ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
    Bağışlama Sözleşmesi
    A. Tanımı
    MADDE 285- Bağışlama sözleşmesi, bağışlayanın sağlararası sonuç doğurmak üzere,
    malvarlığından bağışlanana karşılıksız olarak bir kazandırma yapmayı üstlendiği sözleşmedir.
    Henüz edinilmemiş olan bir haktan feragat etmek veya bir mirası reddetmek, bağışlama
    değildir.
    Ahlaki bir ödevin yerine getirilmesi de bağışlama sayılmaz.
    B. Bağışlama ehliyeti
    I. Bağışlayan için
    MADDE 286- Fiil ehliyetine sahip olan herkes, eşler arasındaki mal rejiminden veya
    miras hukukundan doğan sınırlamalar saklı kalmak üzere, bağışlama yapabilir.
    Bağışlamayı izleyen bir yıl içinde başlatılmış bir yargılama sonucunda bağışlayanın,
    savurganlığı yüzünden kısıtlanmasına karar verilirse, o bağışlama mahkemece iptal edilebilir.
    II. Bağışlanan için
    MADDE 287- Fiil ehliyeti bulunmayan kişi ayırt etme gücüne sahipse, bağışlamayı
    kabul edebilir. Ancak, bağışlananın yasal temsilcisi bu kişinin bağışlamayı kabulünü yasaklar
    veya bağışlanılan şeyin geri verilmesini emrederse, bağışlama ortadan kalkar.
    C. Kurulması
    I. Bağışlama sözü verme
    MADDE 288- Bağışlama sözü vermenin geçerliliği, bu sözleşmenin yazılı şekilde
    yapılmasına bağlıdır.
    Bir taşınmazın veya taşınmaz üzerindeki ayni bir hakkın bağışlanması sözü vermenin
    geçerliliği, ancak resmî şekilde yapılmış olmasına bağlıdır.
    Şekle uyulmaması sebebiyle geçersiz olan bağışlama sözü verme, bağışlayan
    tarafından yerine getirildiğinde, elden bağışlama hükmündedir. Ancak, geçerliliği resmî şekle
    bağlanmış olan bağışlamalarda bu hüküm uygulanmaz.
    II. Elden bağışlama
    MADDE 289- Elden bağışlama, bağışlayanın bir taşınırını bağışlanana teslim
    etmesiyle kurulmuş olur.
    III. Koşullu bağışlama
    MADDE 290- Bağışlama, bir koşula bağlanarak yapılabilir.
    Yerine getirilmesi bağışlayanın ölümüne bağlı olan bağışlamada, vasiyete ilişkin hükümler
    uygulanır.
    IV. Yüklemeli bağışlama
    MADDE 291- Bağışlayan bağışlamasına yüklemeler koyabilir.
    Bağışlayan, sözleşme gereğince bağışlanan tarafından kabul edilmiş olan yüklemelerin
    yerine getirilmesini isteyebilir.
    Kamu yararına olarak bağışlamaya konulmuş olan bir yüklemenin yerine getirilmesini
    isteme yetkisi, bağışlayanın ölümünden sonra, ilgili kamu kurumuna geçer.
    Bağışlama konusunun değeri, yüklemenin yerine getirilmesi masraflarını karşılamaz
    ve aşan kısım kendisine ödenmezse bağışlanan, yüklemeyi yerine getirmekten kaçınabilir.
    V. Bağışlayana dönme koşullu bağışlama
    MADDE 292- Bağışlayan, bağışlananın kendisinden önce ölmesi durumunda,
    bağışlama konusunun kendisine dönmesi koşulunu koyabilir.
    Bağışlama konusu, taşınmaza veya taşınmaz üzerindeki bir ayni hakka ilişkin ise,
    bağışlayana dönme koşulu tapu siciline şerh verilebilir.
    VI. Bağışlama önerisinin geri alınması
    MADDE 293- Bir kimse başkasına bağışlamayı önerdiği bir malı, başka mallarından
    fiilen ayırmış olsa bile, bağışlananın kabulüne kadar, bağışlama önerisini geri alabilir.
    D. Bağışlayanın sorumluluğu
    MADDE 294- Bağışlayan, bağışlamadan doğan zarardan bu zarara ağır kusuruyla
    sebep olmadıkça, bağışlanana karşı sorumlu değildir.
    Bağışlayan, bağışlanılan şey veya alacak hakkında ayrıca garanti sözü vermişse, bununla
    sorumlu olur.
    E. Bağışlamanın ortadan kalkması
    I. Bağışlamanın geri alınması
    MADDE 295- Bağışlayan, aşağıdaki durumlardan biri gerçekleşmişse, elden
    bağışlamayı veya yerine getirdiği bağışlama sözünü geri alabilir ve bağışlananın istem
    tarihindeki zenginleşmesi ölçüsünde, bağışlama konusunun geri verilmesini isteyebilir:
  202. Bağışlanan, bağışlayana veya yakınlarından birine karşı ağır bir suç işlemişse.
  203. Bağışlanan, bağışlayana veya onun ailesinden bir kimseye karşı kanundan doğan
    yükümlülüklerine önemli ölçüde aykırı davranmışsa.
  204. Bağışlanan, yüklemeli bağışlamada haklı bir sebep olmaksızın yüklemeyi yerine
    getirmemişse.
    II. Bağışlama sözü vermenin geri alınması ve ifadan kaçınma
    MADDE 296- Bağışlama sözü veren, aşağıdaki durumlarda sözünü geri alabilir ve
    onu ifadan kaçınabilir:
  205. Elden bağışlanılan bir malın geri verilmesini isteyebileceği sebeplerden biri varsa.
  206. Mali durumu, sonradan sözün yerine getirilmesini kendisi için olağanüstü ağır
    kılacak ölçüde değişmişse.
  207. Bağışlama sözü verdikten sonra, kendisi için yeni aile yükümlülükleri doğmuş veya
    bu yükümlülükleri önemli ölçüde ağırlaşmışsa.
    Bağışlama sözü verenin borcunu ödeme güçsüzlüğü belirlenir veya iflasına karar
    verilirse, ifa yükümlülüğü ortadan kalkar.
    III. Geri alma hakkının süresi ve mirasçılara geçmesi
    MADDE 297- Bağışlayan, geri alma sebebini öğrendiği günden başlayarak bir yıl
    içinde bağışlamayı geri alabilir.
    Bağışlayan bir yıllık süre dolmadan ölürse, geri alma hakkı mirasçılarına geçer ve
    mirasçıları bu sürenin sona ermesine kadar bu hakkı kullanabilirler.
    Bağışlayan, sağlığında geri alma sebebini öğrenememişse, mirasçıları, ölümünden
    başlayarak bir yıl içinde bağışlamayı geri alma hakkını kullanabilirler.
    Bağışlanan, bağışlayanı kasten ve hukuka aykırı olarak öldürür veya onun geri alma
    hakkını kullanmasını engellerse, mirasçıları bağışlamayı geri alabilirler.
    IV. Bağışlayanın ölümü
    MADDE 298- Aksi kararlaştırılmamışsa, dönemsel edimleri içeren bağışlama,
    bağışlayanın ölümüyle sona erer.
    DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
    Kira Sözleşmesi
    BİRİNCİ AYIRIM
    Genel Hükümler
    A. Tanımı
    MADDE 299- Kira sözleşmesi, kiraya verenin bir şeyin kullanılmasını veya
    kullanmayla birlikte ondan yararlanılmasını kiracıya bırakmayı, kiracının da buna karşılık
    kararlaştırılan kira bedelini ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.
    B. Kira süresi
    MADDE 300- Kira sözleşmesi, belirli ve belirli olmayan bir süre için yapılabilir.
    Kararlaştırılan sürenin geçmesiyle herhangi bir bildirim olmaksızın sona erecek kira
    sözleşmesi belirli sürelidir; diğer kira sözleşmeleri belirli olmayan bir süre için yapılmış sayılır.
    C. Kiraya verenin borçları
    I. Teslim borcu
    MADDE 301- Kiraya veren, kiralananı kararlaştırılan tarihte, sözleşmede amaçlanan
    kullanıma elverişli bir durumda teslim etmek ve sözleşme süresince bu durumda
    bulundurmakla yükümlüdür. Bu hüküm, konut ve çatılı işyeri kiralarında kiracı aleyhine
    değiştirilemez; diğer kira sözleşmelerinde ise, kiracı aleyhine genel işlem koşulları yoluyla bu
    hükme aykırı düzenleme yapılamaz.
    II. Vergi ve benzeri yükümlülüklere katlanma borcu
    MADDE 302- Kiralananla ilgili zorunlu sigorta, vergi ve benzeri yükümlülüklere, aksi
    kararlaştırılmamış veya kanunda öngörülmemiş ise, kiraya veren katlanır.
    III. Yan giderlere katlanma borcu
    MADDE 303- Kiraya veren, kiralananın kullanımıyla ilgili olmak üzere, kendisi veya
    üçüncü kişi tarafından yapılan yan giderlere katlanmakla yükümlüdür.
    IV. Kiraya verenin kiralananın ayıplarından sorumluluğu
  208. Kiralananın teslim anındaki ayıplarından sorumluluk
    MADDE 304- Kiralananın önemli ayıplarla teslimi hâlinde kiracı, borçlunun
    temerrüdüne veya kiraya verenin kiralananın sonradan ayıplı duruma gelmesinden doğan
    sorumluluğuna ilişkin hükümlere başvurabilir.
    Kiralananın önemli olmayan ayıplarla tesliminde ise kiracı, kiralananda sonradan
    ortaya çıkan ayıplardan dolayı kiraya verenin sorumluluğuna ilişkin hükümlere başvurabilir.
  209. Kiralananın sonradan ayıplı hâle gelmesinden sorumluluk
    a. Genel olarak
    MADDE 305- Kiralanan sonradan ayıplı duruma gelirse kiracı, kiraya verenden
    ayıpların giderilmesini veya kira bedelinden ayıpla orantılı bir indirim yapılmasını ya da
    zararının giderilmesini isteyebilir. Ancak, zararın giderilmesi istemi diğer seçimlik hakların
    kullanılmasını önlemez.
    Önemli ayıp durumunda kiracının sözleşmeyi fesih hakkı saklıdır.
    b. Ayıbın giderilmesini isteme ve fesih
    MADDE 306- Kiracı, kiraya verenden kiralanandaki ayıbın uygun bir sürede
    giderilmesini isteyebilir; bu sürede ayıp giderilmezse kiracı, ayıbı kiraya veren hesabına
    gidertebilir ve bundan doğan alacağını kira bedelinden indirebilir veya kiralananın ayıpsız bir
    benzeri ile değiştirilmesini isteyebilir.
    Ayıbın, kiralananın öngörülen kullanıma elverişliliğini ortadan kaldırması ya da önemli
    ölçüde engellemesi ve verilen sürede giderilmemesi hâlinde kiracı, sözleşmeyi feshedebilir.
    Kiraya veren, kiralanandaki ayıbı gidermek yerine, uygun bir süre içinde ayıpsız
    benzeriyle değiştirebilir.
    Kiraya veren, kiracıya aynı malın ayıpsız bir benzerini hemen vererek ve uğradığı
    zararın tamamını gidererek, onun seçimlik haklarını kullanmasını önleyebilir.
    c. Kira bedelinin indirilmesi
    MADDE 307- Kiracı, kiralananın kullanımını etkileyen ayıpların varlığı hâlinde, bu
    ayıpların kiraya veren tarafından öğrenilmesinden ayıbın giderilmesine kadar geçen süre için,
    kira bedelinden ayıpla orantılı bir indirim yapılmasını isteyebilir.
    d. Zararın giderimi
    MADDE 308- Kiraya veren, kusuru olmadığını ispat etmedikçe, kiralananın ayıplı
    olmasından doğan zararları kiracıya ödemekle yükümlüdür.
    V. Üçüncü kişinin ileri sürdüğü haklar sebebiyle sorumluluk
  210. Zapttan sorumluluk
    MADDE 309- Bir üçüncü kişinin kiralananda kiracının hakkıyla bağdaşmayan bir hak
    ileri sürmesi durumunda kiraya veren, kiracının bildirimi üzerine davayı üstlenmek ve
    kiracının uğradığı her türlü zararı gidermekle yükümlüdür.
  211. Üçüncü kişinin sözleşmenin kurulmasından sonra üstün hak sahibi olması
    a. Kiralananın el değiştirmesi
    MADDE 310- Sözleşmenin kurulmasından sonra kiralanan herhangi bir sebeple el
    değiştirirse, yeni malik kira sözleşmesinin tarafı olur.
    Kamulaştırmaya ilişkin hükümler saklıdır.
    b. Üçüncü kişinin sınırlı ayni hak sahibi olması
    MADDE 311- Sözleşmenin kurulmasından sonra üçüncü bir kişi, kiralanan üzerinde
    kiracının hakkını etkileyen bir ayni hak sahibi olursa, kiralananın el değiştirmesiyle ilgili
    hükümler kıyas yoluyla uygulanır.
    c. Tapu siciline şerh
    MADDE 312- Taşınmaz kiralarında, sözleşmeyle kiracının kiracılık hakkının tapu
    siciline şerhi kararlaştırılabilir.
    D. Kiracının borçları
    I. Kira bedelini ödeme borcu
  212. Genel olarak
    MADDE 313- Kiracı, kira bedelini ödemekle yükümlüdür.
  213. İfa zamanı
    MADDE 314- Kiracı, aksine sözleşme ve yerel âdet olmadıkça, kira bedelini ve
    gerekiyorsa yan giderleri, her ayın sonunda ve en geç kira süresinin bitiminde ödemekle
    yükümlüdür.
  214. Kiracının temerrüdü
    MADDE 315- Kiracı, kiralananın tesliminden sonra muaccel olan kira bedelini veya
    yan gideri ödeme borcunu ifa etmezse, kiraya veren kiracıya yazılı olarak bir süre verip, bu
    sürede de ifa etmeme durumunda, sözleşmeyi feshedeceğini bildirebilir.
    Kiracıya verilecek süre en az on gün, konut ve çatılı işyeri kiralarında ise en az otuz
    gündür. Bu süre, kiracıya yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden itibaren işlemeye
    başlar.
    II. Özenle kullanma ve komşulara saygı gösterme borcu
    MADDE 316- Kiracı, kiralananı, sözleşmeye uygun olarak özenle kullanmak ve
    kiralananın bulunduğu taşınmazda oturan kişiler ile komşulara gerekli saygıyı göstermekle
    yükümlüdür.
    Kiracının bu yükümlülüğüne aykırı davranması durumunda kiraya veren, konut ve
    çatılı işyeri kirasında, en az otuz gün süre vererek, aykırılığın giderilmesi, aksi takdirde
    sözleşmeyi feshedeceği konusunda yazılı bir ihtarda bulunur. Diğer kira ilişkilerinde ise,
    kiraya veren, kiracıya önceden bir ihtarda bulunmaksızın, yazılı bir bildirimle sözleşmeyi
    hemen feshedebilir.
    Konut ve çatılı işyeri kirasında, kiracının kiralanana kasten ağır bir zarar vermesi,
    kiracıya verilecek sürenin yararsız olacağının anlaşılması veya kiracının bu yükümlülüğe
    aykırı davranışının kiraya veren veya aynı taşınmazda oturan kişiler ile komşular bakımından
    çekilmez olması durumlarında kiraya veren, yazılı bir bildirimle sözleşmeyi hemen
    feshedebilir.
    III. Temizlik ve bakım giderlerini ödeme borcu
    MADDE 317- Kiracı, kiralananın olağan kullanımı için gerekli temizlik ve bakım
    giderlerini ödemekle yükümlüdür. Bu konuda yerel âdete de bakılır.
    IV. Ayıpları kiraya verene bildirme borcu
    MADDE 318- Kiracı, kendisinin gidermekle yükümlü olmadığı ayıpları kiraya verene
    gecikmeksizin bildirmekle yükümlüdür; aksi takdirde bundan doğan zarardan sorumludur.
    V. Ayıpların giderilmesine ve kiralananın gösterilmesine katlanma borcu
    MADDE 319- Kiracı, kiralananın ayıplarının giderilmesine ya da zararların önlenmesine
    yönelik çalışmalara katlanmakla yükümlüdür.
    Kiracı, bakım, satış ya da sonraki kiralama için zorunlu olduğu ölçüde, kiraya verenin
    ve onun belirlediği üçüncü kişinin kiralananı gezip görmesine izin vermekle yükümlüdür.
    Kiraya veren, çalışmaları ve kiralananın gezilip görüleceğini uygun bir süre önce
    kiracıya bildirmek ve bunların yapıldığı sırada kiracının yararlarını göz önünde tutmak
    zorundadır.
    Kiracının kira bedelinin indirilmesine ve zararının giderilmesine ilişkin hakları saklıdır.
    E. Özel durumlar
    I. Kiralananda yenilik ve değişiklik yapılması
  215. Kiraya veren tarafından
    MADDE 320- Kiraya veren, kiralananda, kira sözleşmesinin feshini gerektirmeyen ve
    kiracıdan katlanması beklenebilecek olan yenilik ve değişiklikler yapabilir.
    Bu yenilik ve değişikliklerin yapılması sırasında kiraya veren, kiracının menfaatlerini
    gözetmekle yükümlüdür. Kiracının, kira bedelinin indirilmesine ve zararının giderilmesine
    ilişkin hakları saklıdır.
  216. Kiracı tarafından
    MADDE 321- Kiracı, kiraya verenin yazılı rızasıyla kiralananda yenilik ve değişiklikler
    yapabilir.
    Yenilik ve değişikliklere rıza gösteren kiraya veren, yazılı olarak kararlaştırılmış
    olmadıkça, kiralananın eski durumuyla geri verilmesini isteyemez.
    Kiracı, aksine yazılı bir anlaşma yoksa, kiraya verenin rızasıyla yaptığı yenilik ve
    değişiklikler sebebiyle kiralananda ortaya çıkan değer artışının karşılığını isteyemez.
    II. Alt kira ve kullanım hakkının devri
    MADDE 322- Kiracı, kiraya verene zarar verecek bir değişikliğe yol açmamak
    koşuluyla, kiralananı tamamen veya kısmen başkasına kiraya verebileceği gibi, kullanım
    hakkını da başkasına devredebilir.
    Kiracı, konut ve çatılı işyeri kiralarında, kiraya verenin yazılı rızası olmadıkça,
    kiralananı başkasına kiralayamayacağı gibi, kullanım hakkını da devredemez.
    Alt kiracı, kiralananı kiracıya tanınandan başka biçimde kullandığı takdirde kiracı,
    kiraya verene karşı sorumlu olur. Bu durumda kiraya veren, kiracısına karşı sahip olduğu
    hakları alt kiracıya veya kullanım hakkını devralana karşı da kullanabilir.
    III. Kira ilişkisinin devri 2
    MADDE 323- Kiracı, kiraya verenin yazılı rızasını almadıkça, kira ilişkisini başkasına
    devredemez. Kiraya veren, işyeri kiralarında haklı sebep olmadıkça bu rızayı vermekten
    kaçınamaz.
    2 Bu madde 1/7/2012 tarihinden itibaren 8 yıl süreyle uygulanmaz. Bu halde, kira sözleşmelerinde bu
    maddelerde belirtilmiş olan konulara ilişkin olarak sözleşme serbestisi gereği kira sözleşmesi hükümleri
    tatbik olunur. Kira sözleşmelerinde hüküm olmayan hallerde mülga Borçlar Kanunu hükümleri
    uygulanır.
    Kiraya verenin yazılı rızasıyla kira ilişkisi kendisine devredilen kişi, kira sözleşmesinde
    kiracının yerine geçer ve devreden kiracı, kiraya verene karşı borçlarından kurtulur.
    İşyeri kiralarında devreden kiracı, kira sözleşmesinin bitimine kadar ve en fazla iki yıl
    süreyle devralanla birlikte müteselsilen sorumlu olur.
    IV. Kiralananın kullanılmaması
  217. Genel olarak
    MADDE 324- Kullanıma elverişli bulundurulduğu sürece kiralanan, kiracının
    kendisinden kaynaklanan bir sebeple kullanılmasa veya sınırlı olarak kullanılsa bile kiracı,
    kira bedelini ödemekle yükümlüdür. Bu durumda, kiraya verenin yapmaktan kurtulduğu
    giderler kira bedelinden indirilir.
  218. Kiralananın sözleşmenin bitiminden önce geri verilmesi2
    MADDE 325- Kiracı, sözleşme süresine veya fesih dönemine uymaksızın kiralananı
    geri verdiği takdirde, kira sözleşmesinden doğan borçları, kiralananın benzer koşullarla kiraya
    verilebileceği makul bir süre için devam eder. Kiracının bu sürenin geçmesinden önce kiraya
    verenden kabul etmesi beklenebilecek, ödeme gücüne sahip ve kira ilişkisini devralmaya hazır
    yeni bir kiracı bulması hâlinde, kiracının kira sözleşmesinden doğan borçları sona erer.
    Kiraya veren, yapmaktan kurtulduğu giderler ile kiralananı başka biçimde kullanmakla
    elde ettiği veya elde etmekten kasten kaçındığı yararları kira bedelinden indirmekle yükümlüdür.
    V. Takastan feragat yasağı
    MADDE 326- Kiracı ve kiraya veren, kira sözleşmesinden doğan alacaklarını takas
    etme hakkından önceden feragat edemezler.
    F. Sözleşmenin sona ermesi
    I. Sürenin geçmesi
    MADDE 327- Açık veya örtülü biçimde bir süre belirlenmişse, kira sözleşmesi bu
    sürenin sonunda kendiliğinden sona erer.
    Taraflar, bu durumda, açık bir anlaşma olmaksızın kira ilişkisini sürdürürlerse, kira
    sözleşmesi belirsiz süreli sözleşmeye dönüşür.
    II. Belirsiz süreli kira sözleşmelerinde fesih bildirimi
  219. Genel olarak
    MADDE 328- Belirsiz süreli kira sözleşmelerinde taraflardan her biri, daha uzun bir
    fesih bildirim süresi veya başka bir fesih dönemi kararlaştırılmış olmadıkça, yasal fesih
    dönemlerine ve fesih bildirim sürelerine uyarak sözleşmeyi feshedebilir. Fesih dönemlerinin
    hesabında, kira sözleşmesinin başlangıç tarihi esas alınır.
    Sözleşmede veya kanunda belirtilen fesih dönemine veya bildirim süresine uyulmamışsa,
    bildirim bir sonraki fesih dönemi için geçerli olur.
  220. Taşınmaz ve taşınır yapı kiralarında
    MADDE 329- Taraflardan her biri, bir taşınmaza veya taşınır bir yapıya ilişkin kira
    sözleşmesini yerel âdette belirlenen kira döneminin sonu için veya böyle bir âdetin
    bulunmaması durumunda, altı aylık kira döneminin sonu için, üç aylık fesih bildirim süresine
    uyarak feshedebilir.
  221. Taşınır kiralarında
    MADDE 330- Taraflardan her biri, bir taşınıra ilişkin kira sözleşmesini üç gün
    önceden yapılacak fesih bildirim süresine uyarak her zaman feshedebilir.
    Kiraya verenin meslekî faaliyeti gereği kiraya verdiği ve kiracının da özel kullanımına
    yarayan taşınır bir malın kiracısı, kira sözleşmesini, üç aylık kira dönemi sonu için en az bir
    ay önceden yapacağı bir fesih bildirimiyle sona erdirebilir. Bu durumda kiraya verenin,
    zararının giderilmesini isteme hakkı yoktur.
    III. Olağanüstü fesih
  222. Önemli sebepler2
    MADDE 331- Taraflardan her biri, kira ilişkisinin devamını kendisi için çekilmez hâle
    getiren önemli sebeplerin varlığı durumunda, sözleşmeyi yasal fesih bildirim süresine uyarak
    her zaman feshedebilir.
    Hâkim, durum ve koşulları göz önünde tutarak, olağanüstü fesih bildiriminin parasal
    sonuçlarını karara bağlar.
  223. Kiracının iflası
    MADDE 332- Kiracı, kiralananın tesliminden sonra iflas ederse kiraya veren,
    işleyecek kira bedelleri için güvence verilmesini isteyebilir.
    Kiraya veren, güvence verilmesi için kiracı ve iflas masasına yazılı olarak uygun bir
    süre verir. Bu süre içinde kendisine güvence verilmezse kiraya veren, sözleşmeyi herhangi bir
    fesih bildirim süresine uymaksızın hemen feshedebilir.
  224. Kiracının ölümü
    MADDE 333- Kiracının ölmesi durumunda mirasçıları, yasal fesih bildirim süresine
    uyarak en yakın fesih dönemi sonu için sözleşmeyi feshedebilirler.
    G. Kiralananın geri verilmesi
    I. Genel olarak
    MADDE 334- Kiracı kiralananı ne durumda teslim almışsa, kira sözleşmesinin
    bitiminde o durumda geri vermekle yükümlüdür. Ancak, kiracı sözleşmeye uygun kullanma
    dolayısıyla kiralananda meydana gelen eskimelerden ve bozulmalardan sorumlu değildir.
    Kiracının, sözleşmenin sona ermesi hâlinde, sözleşmeye aykırı kullanmadan doğacak
    zararları giderme dışında, başkaca bir tazminat ödeyeceğini önceden taahhüt etmesine ilişkin
    anlaşmalar geçersizdir.
    II. Kiralananın gözden geçirilmesi ve kiracıya bildirme
    MADDE 335- Kiraya veren, geri verme sırasında kiralananın durumunu gözden
    geçirmek ve kiracının sorumlu olduğu eksiklikleri ve ayıpları ona hemen yazılı olarak
    bildirmek zorundadır. Bu bildirim yapılmazsa, kiracı her türlü sorumluluktan kurtulur. Ancak,
    teslim alma sırasında olağan incelemeyle belirlenemeyecek olan eksikliklerin ve ayıpların
    varlığı hâlinde, kiracının sorumluluğu devam eder. Kiraya veren, bu tür eksiklikleri ve
    ayıpları belirlediğinde, kiracıya hemen yazılı olarak bildirmek zorundadır.
    H. Kiraya verenin hapis hakkı
    I. Konusu
    MADDE 336- Taşınmaz kiralarında kiraya veren, işlemiş bir yıllık ve işlemekte olan
    altı aylık kira bedelinin güvencesi olmak üzere, kiralananda bulunan ve kiralananın
    döşenmesine veya kullanılmasına yarayan taşınırlar üzerinde hapis hakkına sahiptir.
    Kiraya verenin hapis hakkı, alt kiracının asıl kiracıya olan kira borcunu aşmamak
    üzere, alt kiracının kiralanana getirdiği aynı nitelikteki taşınırları da kapsar.
    Hapis hakkı, kiracının haczedilemeyen malları üzerinde kullanılamaz.
    II. Üçüncü kişilere ait olan eşya
    MADDE 337- Üçüncü kişilerin, kiraya verenin kiracıya ait olmadığını bildiği veya
    bilmesi gerektiği eşya ile çalınmış, kaybolmuş veya başka bir biçimde malikinin elinden
    iradesi dışında çıkmış eşya üzerindeki hakları, kiraya verenin hapis hakkından önce gelir.
    Kiraya veren, kiracı tarafından kiralanana getirilmiş olan taşınırların kiracının
    mülkiyetinde olmadığını kira sözleşmesi devam ederken öğrendiği hâlde, sözleşmeyi en yakın
    fesih döneminin sonu için feshetmezse, bu eşya üzerindeki hapis hakkını kaybeder.
    III. Hakkın kullanılması
    MADDE 338- Kiracı, taşınmak veya kiralananda bulunan taşınırları başka bir yere
    taşımak istediği takdirde, kiraya veren, alacağını güvence altına almasını sağlayacak
    miktardaki taşınırı, sulh hâkiminin veya icra müdürünün kararıyla alıkoyabilir.
    Alıkoyma kararının konusu olan eşya, gizlice veya zorla götürülürse, götürülmelerinden
    başlayarak on gün içinde kolluk gücünün yardımıyla kiralanana geri getirilir.
    İKİNCİ AYIRIM
    Konut ve Çatılı İşyeri Kiraları
    A. Uygulama alanı
    MADDE 339- Konut ve çatılı işyeri kiralarına ilişkin hükümler, bunlarla birlikte kullanımı
    kiracıya bırakılan eşya hakkında da uygulanır. Ancak bu hükümler, niteliği gereği geçici kullanıma
    özgülenmiş taşınmazların altı ay ve daha kısa süreyle kiralanmalarında uygulanmaz.
    Kamu kurum ve kuruluşlarının, hangi usul ve esaslar içinde olursa olsun yaptıkları
    bütün kira sözleşmelerine de bu hükümler uygulanır.
    B. Bağlantılı sözleşme2
    MADDE 340- Konut ve çatılı işyeri kiralarında sözleşmenin kurulması ya da
    sürdürülmesi, kiracının yararı olmaksızın, kiralananın kullanımıyla doğrudan ilişkisi olmayan
    bir borç altına girmesine bağlanmışsa, kirayla bağlantılı sözleşme geçersizdir.
    C. Kullanma giderleri
    MADDE 341- Kiracı, konut ve çatılı işyeri kiralarında, sözleşmede aksi öngörülmemişse
    veya aksine yerel âdet yoksa, ısıtma, aydınlatma ve su gibi kullanma giderlerine katlanmakla
    yükümlüdür.
    Giderlere katlanan taraf, bu giderleri ispat edici belgelerin birer örneğini, istem üzerine
    diğer tarafa vermek zorundadır.
    D. Kiracının güvence vermesi2
    MADDE 342- Konut ve çatılı işyeri kiralarında sözleşmeyle kiracıya güvence verme
    borcu getirilmişse, bu güvence üç aylık kira bedelini aşamaz.
    Güvence olarak para veya kıymetli evrak verilmesi kararlaştırılmışsa kiracı, kiraya
    verenin onayı olmaksızın çekilmemek üzere, parayı vadeli bir tasarruf hesabına yatırır,
    kıymetli evrakı ise bir bankaya depo eder. Banka, güvenceleri ancak iki tarafın rızasıyla veya
    icra takibinin kesinleşmesiyle ya da kesinleşmiş mahkeme kararına dayanarak geri verebilir.
    Kiraya veren, kira sözleşmesinin sona ermesini izleyen üç ay içinde kiracıya karşı kira
    sözleşmesiyle ilgili bir dava açtığını veya icra ya da iflas yoluyla takibe giriştiğini bankaya yazılı
    olarak bildirmemişse banka, kiracının istemi üzerine güvenceyi geri vermekle yükümlüdür.
    E. Kira bedeli
    I. Genel olarak2
    MADDE 343- Kira sözleşmelerinde kira bedelinin belirlenmesi dışında, kiracı
    aleyhine değişiklik yapılamaz.
    II. Belirlenmesi234
    MADDE 344 – Tarafların yenilenen kira dönemlerinde uygulanacak kira bedeline
    ilişkin anlaşmaları, bir önceki kira yılında tüketici fiyat endeksindeki oniki aylık ortalamalara
    göre değişim oranını geçmemek koşuluyla geçerlidir. Bu kural, bir yıldan daha uzun süreli
    kira sözleşmelerinde de uygulanır.
    Taraflarca bu konuda bir anlaşma yapılmamışsa, kira bedeli, bir önceki kira yılının
    3 17/1/2019 tarihli ve 7161 sayılı Kanunun 56 ncı maddesiyle, bu maddenin birinci ve ikinci fıkrasında
    yer alan “üretici fiyat endeksindeki artış” ibareleri “tüketici fiyat endeksindeki oniki aylık
    ortalamalara göre değişim” şeklinde değiştirilmiştir.
    4 17/1/2019 tarihli ve 7161 sayılı Kanunun 56 ncı maddesiyle , bu maddenin üçüncü fıkrasında yer
    alan “üretici fiyat endeksindeki artış” ibaresi “tüketici fiyat endeksindeki oniki aylık ortalamalara
    göre değişim” şeklinde değiştirilmiş ve maddenin dördüncü fıkrasına “kararlaştırılmışsa,”
    ibaresinden sonra gelmek üzere “20/2/1930 tarihli ve 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma
    Hakkında Kanun hükümleri saklı kalmak şartıyla,” ibaresi eklenmiştir.
    tüketici fiyat endeksindeki oniki aylık ortalamalara göre değişim oranını geçmemek koşuluyla
    hâkim tarafından, kiralananın durumu göz önüne alınarak hakkaniyete göre belirlenir.
    Taraflarca bu konuda bir anlaşma yapılıp yapılmadığına bakılmaksızın, beş yıldan uzun
    süreli veya beş yıldan sonra yenilenen kira sözleşmelerinde ve bundan sonraki her beş yılın
    sonunda, yeni kira yılında uygulanacak kira bedeli, hâkim tarafından tüketici fiyat endeksindeki
    oniki aylık ortalamalara göre değişim oranı, kiralananın durumu ve emsal kira bedelleri göz
    önünde tutularak hakkaniyete uygun biçimde belirlenir. Her beş yıldan sonraki kira yılında bu
    biçimde belirlenen kira bedeli, önceki fıkralarda yer alan ilkelere göre değiştirilebilir.
    Sözleşmede kira bedeli yabancı para olarak kararlaştırılmışsa 20/2/1930 tarihli ve
    1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun hükümleri saklı kalmak
    şartıyla, beş yıl geçmedikçe kira bedelinde değişiklik yapılamaz. Ancak, bu Kanunun, “Aşırı
    ifa güçlüğü” başlıklı 138 inci maddesi hükmü saklıdır. Beş yıl geçtikten sonra kira bedelinin
    belirlenmesinde, yabancı paranın değerindeki değişiklikler de göz önünde tutularak üçüncü
    fıkra hükmü uygulanır.
    III. Dava açma süresi ve kararın etkisi
    MADDE 345- Kira bedelinin belirlenmesine ilişkin dava her zaman açılabilir.
    Ancak, bu dava, yeni dönemin başlangıcından en geç otuz gün önceki bir tarihte
    açıldığı ya da kiraya veren tarafından bu süre içinde kira bedelinin artırılacağına ilişkin olarak
    kiracıya yazılı bildirimde bulunulmuş olması koşuluyla, izleyen yeni kira dönemi sonuna
    kadar açıldığı takdirde, mahkemece belirlenecek kira bedeli, bu yeni kira döneminin
    başlangıcından itibaren kiracıyı bağlar.
    Sözleşmede yeni kira döneminde kira bedelinin artırılacağına ilişkin bir hüküm varsa,
    yeni kira döneminin sonuna kadar açılacak davada mahkemece belirlenecek kira bedeli de, bu
    yeni dönemin başlangıcından itibaren geçerli olur.
    IV. Kiracı aleyhine düzenleme yasağı2
    MADDE 346- Kiracıya, kira bedeli ve yan giderler dışında başka bir ödeme
    yükümlülüğü getirilemez. Özellikle, kira bedelinin zamanında ödenmemesi hâlinde ceza
    koşulu ödeneceğine veya sonraki kira bedellerinin muaccel olacağına ilişkin anlaşmalar
    geçersizdir.
    F. Konut ve çatılı işyeri kiralarında sözleşmenin sona ermesi
    I. Bildirim yoluyla
  225. Genel olarak
    MADDE 347- Konut ve çatılı işyeri kiralarında kiracı, belirli süreli sözleşmelerin
    süresinin bitiminden en az onbeş gün önce bildirimde bulunmadıkça, sözleşme aynı koşullarla
    bir yıl için uzatılmış sayılır. Kiraya veren, sözleşme süresinin bitimine dayanarak sözleşmeyi
    sona erdiremez. Ancak, on yıllık uzama süresi sonunda kiraya veren, bu süreyi izleyen her
    uzama yılının bitiminden en az üç ay önce bildirimde bulunmak koşuluyla, herhangi bir sebep
    göstermeksizin sözleşmeye son verebilir.
    Belirsiz süreli kira sözleşmelerinde, kiracı her zaman, kiraya veren ise kiranın
    başlangıcından on yıl geçtikten sonra, genel hükümlere göre fesih bildirimiyle sözleşmeyi
    sona erdirebilirler.
    Genel hükümlere göre fesih hakkının kullanılabileceği durumlarda, kiraya veren veya
    kiracı sözleşmeyi sona erdirebilir.
  226. Bildirimin geçerliliği
    a. Şekil
    MADDE 348- Konut ve çatılı işyeri kiralarında fesih bildiriminin geçerliliği, yazılı
    şekilde yapılmasına bağlıdır.
    b. Aile konutu
    MADDE 349- Aile konutu olarak kullanılmak üzere kiralanan taşınmazlarda kiracı,
    eşinin açık rızası olmadıkça kira sözleşmesini feshedemez.
    Bu rızanın alınması mümkün olmazsa veya eş haklı sebep olmaksızın rızasını
    vermekten kaçınırsa kiracı, hâkimden bu konuda bir karar vermesini isteyebilir.
    Kiracı olmayan eşin, kiraya verene bildirimde bulunarak kira sözleşmesinin tarafı
    sıfatını kazanması hâlinde kiraya veren, fesih bildirimi ile fesih ihtarına bağlı bir ödeme
    süresini kiracıya ve eşine ayrı ayrı bildirmek zorundadır.
    II. Dava yoluyla
  227. Kiraya verenden kaynaklanan sebeplerle
    a. Gereksinim, yeniden inşa ve imar
    MADDE 350- Kiraya veren, kira sözleşmesini;
  228. Kiralananı kendisi, eşi, altsoyu, üstsoyu veya kanun gereği bakmakla yükümlü
    olduğu diğer kişiler için konut ya da işyeri gereksinimi sebebiyle kullanma zorunluluğu varsa,
  229. Kiralananın yeniden inşası veya imarı amacıyla esaslı onarımı, genişletilmesi ya da
    değiştirilmesi gerekli ve bu işler sırasında kiralananın kullanımı imkânsız ise,
    belirli süreli sözleşmelerde sürenin sonunda, belirsiz süreli sözleşmelerde kiraya
    ilişkin genel hükümlere göre fesih dönemine ve fesih bildirimi için öngörülen sürelere
    uyularak belirlenecek tarihten başlayarak bir ay içinde açacağı dava ile sona erdirebilir.
    b. Yeni malikin gereksinimi
    MADDE 351- Kiralananı sonradan edinen kişi, onu kendisi, eşi, altsoyu, üstsoyu veya
    kanun gereği bakmakla yükümlü olduğu diğer kişiler için konut veya işyeri gereksinimi
    sebebiyle kullanma zorunluluğu varsa, edinme tarihinden başlayarak bir ay içinde durumu
    kiracıya yazılı olarak bildirmek koşuluyla, kira sözleşmesini altı ay sonra açacağı bir davayla
    sona erdirebilir.
    Kiralananı sonradan edinen kişi, dilerse gereksinim sebebiyle sözleşmeyi sona erdirme
    hakkını, sözleşme süresinin bitiminden başlayarak bir ay içinde açacağı dava yoluyla da
    kullanabilir.
  230. Kiracıdan kaynaklanan sebeplerle
    MADDE 352- Kiracı, kiralananın teslim edilmesinden sonra, kiraya verene karşı,
    kiralananı belli bir tarihte boşaltmayı yazılı olarak üstlendiği hâlde boşaltmamışsa kiraya
    veren, kira sözleşmesini bu tarihten başlayarak bir ay içinde icraya başvurmak veya dava
    açmak suretiyle sona erdirebilir.
    Kiracı, bir yıldan kısa süreli kira sözleşmelerinde kira süresi içinde; bir yıl ve daha
    uzun süreli kira sözleşmelerinde ise bir kira yılı veya bir kira yılını aşan süre içinde kira
    bedelini ödemediği için kendisine yazılı olarak iki haklı ihtarda bulunulmasına sebep olmuşsa
    kiraya veren, kira süresinin ve bir yıldan uzun süreli kiralarda ihtarların yapıldığı kira yılının
    bitiminden başlayarak bir ay içinde, dava yoluyla kira sözleşmesini sona erdirebilir.
    Kiracının veya birlikte yaşadığı eşinin aynı ilçe veya belde belediye sınırları içinde
    oturmaya elverişli bir konutu bulunması durumunda kiraya veren, kira sözleşmesinin
    kurulması sırasında bunu bilmiyorsa, sözleşmenin bitiminden başlayarak bir ay içinde
    sözleşmeyi dava yoluyla sona erdirebilir.
  231. Dava süresinin uzaması
    MADDE 353- Kiraya veren, en geç davanın açılması için öngörülen sürede dava
    açacağını kiracıya yazılı olarak bildirmişse, dava açma süresi bir kira yılı için uzamış sayılır.
  232. Dava sebeplerinin sınırlılığı2
    MADDE 354- Dava yoluyla kira sözleşmesinin sona erdirilmesine ilişkin hükümler,
    kiracı aleyhine değiştirilemez.
  233. Yeniden kiralama yasağı
    MADDE 355- Kiraya veren, gereksinim amacıyla kiralananın boşaltılmasını sağladığında,
    haklı sebep olmaksızın, kiralananı üç yıl geçmedikçe eski kiracısından başkasına kiralayamaz.
    Yeniden inşa ve imar amacıyla boşaltılması sağlanan taşınmazlar, eski hâli ile, haklı
    sebep olmaksızın üç yıl geçmedikçe başkasına kiralanamaz. Eski kiracının, yeniden inşa ve
    imarı gerçekleştirilen taşınmazları, yeni durumu ve yeni kira bedeli ile kiralama konusunda
    öncelik hakkı vardır. Bu hakkın, kiraya verenin yapacağı yazılı bildirimi izleyen bir ay içinde
    kullanılması gerekir; bu öncelik hakkı sona erdirilmedikçe, taşınmaz üç yıl geçmeden
    başkasına kiralanamaz.
    Kiraya veren, bu hükümlere aykırı davrandığı takdirde, eski kiracısına son kira yılında
    ödenmiş olan bir yıllık kira bedelinden az olmamak üzere tazminat ödemekle yükümlüdür.
  234. Kiracının ölümünde sözleşmenin sürdürülmesi
    MADDE 356- Ölen kiracının ortakları veya bu ortakların aynı meslek ve sanatı
    yürüten mirasçıları ve ölen kiracı ile birlikte aynı konutta oturanlar, sözleşmeye ve kanun
    hükümlerine uydukları sürece, taraf olarak kira sözleşmesini sürdürebilirler.
    ÜÇÜNCÜ AYIRIM
    Ürün Kirası
    A. Tanımı
    MADDE 357- Ürün kirası kiraya verenin, kiracıya, ürün veren bir şeyin veya hakkın
    kullanılmasını ve ürünlerin devşirilmesini bedel karşılığında bırakmayı üstlendiği
    sözleşmedir.
    Ürüne katılmalı kira, kira bedelinin devşirilecek ürünün belli bir oranı olarak
    kararlaştırıldığı ürün kirasıdır. Bu oran sözleşmeyle kararlaştırılmamışsa, yerel âdete göre
    belirlenir.
    B. Genel hükümlerin uygulanması
    MADDE 358- Bu ayırımda ürün kirasına ilişkin özel hüküm bulunmadıkça, kira
    sözleşmesine ilişkin genel hükümler uygulanır.
    C. Tutanak düzenleme
    MADDE 359- Kira sözleşmesi, araç ve gereçleri, hayvanları, devredilen eşyayı veya
    stoklanmış malları da içeriyorsa taraflar, bunların değerlerini birlikte takdir ederek iki nüsha
    düzenleyecekleri tutanağa geçirip imzalayarak, birbirlerine vermekle yükümlüdürler.
    D. Kiraya verenin borçları
    I. Teslim borcu
    MADDE 360- Kiraya veren, birlikte kiralanmış taşınır şeyler varsa bunlar da içinde
    olmak üzere, kiralananı, sözleşmenin amacına uygun biçimde kullanılmaya ve işletilmeye
    elverişli bir durumda kiracıya teslim etmek ve sözleşme süresince bu durumda bulundurmakla
    yükümlüdür.
    II. Esaslı onarımlar
    MADDE 361- Kiraya veren, kira süresi içinde yapılması zorunlu olan esaslı
    onarımları, kiracı tarafından bildirilir bildirilmez, gideri kendisine ait olmak üzere yapmakla
    yükümlüdür.
    E. Kiracının borçları
    I. Kira bedelini ve yan giderleri ödeme borcu
  235. Genel olarak
    MADDE 362- Kiracı, sözleşmede aksine bir hüküm veya yerel âdet olmadıkça, kira
    bedelini ve yan giderleri her kira yılının ve en geç kira süresinin sonunda ödemekle yükümlüdür.
    Kiracı, kiralananın tesliminden sonra vadesi gelmiş kira bedelini veya yan giderleri
    ödemezse kiraya veren, kiracıya yazılı olarak en az altmış günlük bir önel verip, bu önel
    içinde ödememesi durumunda sözleşmeyi feshedeceğini bildirebilir.
  236. Olağanüstü durumlarda kira bedelinden indirim
    MADDE 363- Tarımsal bir taşınmazın her zamanki verimi, olağanüstü felaket veya
    doğal olaylar yüzünden önemli ölçüde azalırsa kiracı, kira bedelinden orantılı bir miktarın
    indirilmesini isteyebilir.
    Bu haktan başlangıçta feragat, ancak kira bedelinin belirlenmesi sırasında bu gibi
    durumların meydana gelmesi olasılığı göz önünde tutulmuş veya doğan zarar bir sigorta ile
    karşılanmış ise, geçerli olur.
    II. Kiralananı kullanma ve işletme borcu
    MADDE 364- Kiracı, kiralananı özgülendiği amaca uygun ve iyi bir biçimde
    işletmekle, özellikle ürün vermeye elverişli bir durumda bulundurmakla yükümlüdür.
    Kiracı, kiraya verenin izni olmaksızın, kiralananın işletme usulünü, kira süresinin
    bitiminden sonra etkisi görülebilecek biçimde değiştiremez.
    III. Bakım borcu
    MADDE 365- Kiracı, kiralananın bakımını gereği gibi sağlamakla yükümlüdür.
    Kiracı, yerel âdete uygun olarak küçük onarımları yapmak, bozulan veya kullanılmayla
    yok olan düşük değerli araç ve gereçlerin yerine yenilerini koymak zorundadır.
    F. Alt kira ve kullanım hakkını devir yasağı
    MADDE 366- Kiracı, kiraya verenin rızası olmaksızın kiralananı başkasına kiraya
    veremeyeceği gibi, kullanım ve işletme hakkını da başkasına devredemez. Ancak kiracı,
    kiralananda bulunan bazı yerleri, kiraya veren için zarar doğuracak bir değişikliği gerektirmemek
    koşuluyla kiraya verebilir.
    Kiracının, başkasıyla yaptığı bu kira sözleşmelerine, alt kiraya ilişkin kurallar, kıyas
    yoluyla uygulanır.
    G. Sözleşmenin sona ermesi
    I. Sona erme sebepleri
  237. Sürenin geçmesi
    MADDE 367- Belirli süreli kira sözleşmesi, sürenin bitiminde kendiliğinden sona erer.
    Ancak, tarafların örtülü olarak sözleşmeyi sürdürmeleri hâlinde, aksi kararlaştırılmadıkça,
    kira sözleşmesi birer yıl için yenilenmiş sayılır.
    Yenilenen kira sözleşmesi yasal bildirim süresine uyularak, her kira yılının sonu için
    feshedilebilir.
  238. Fesih bildirimi
    MADDE 368- Belirsiz süreli sözleşmede, fesih bildirim süresi sözleşme veya yerel
    âdetle belirlenmemişse, en az altı aylık bir bildirim süresine uyulmak koşuluyla, taraflardan
    her biri sözleşmeyi feshedebilir.
    Aksine bir anlaşma yoksa, tarımsal taşınmazlara ilişkin ürün kiralarında yerel âdetçe
    uygulanan bahar veya güz mevsimleri için; diğer ürün kiralarında ise herhangi bir zaman için
    fesih bildirimi yapılabilir.
  239. Olağanüstü fesih
    a. Önemli sebepler
    MADDE 369- Taraflardan biri, kira ilişkisinin devamını kendisi için çekilmez hâle
    getiren önemli sebeplerin varlığı durumunda, sözleşmeyi yasal fesih bildirim süresine uyarak
    her zaman feshedebilir.
    Hâkim, durum ve koşulları göz önünde tutarak, olağanüstü fesih bildiriminin parasal
    sonuçlarını karara bağlar.
    b. Kiracının iflası
    MADDE 370- Kiracının iflası hâlinde sözleşme, iflasın açıldığı anda, kendiliğinden
    sona erer. Ancak, kiraya veren, işlemekte olan kira ve tutanağa geçirilen eşya için yeterli
    güvence verildiği takdirde, sözleşmeyi kira yılının sonuna kadar sürdürmekle yükümlüdür.
    c. Kiracının ölümü
    MADDE 371- Kiracının ölümü hâlinde, onun mirasçıları ve kiraya veren, altı aylık
    yasal fesih bildirim sürelerine uymak koşuluyla, sözleşmeyi feshedebilirler.
    II. Sona ermenin sonuçları
  240. Geri verme
    MADDE 372- Kira süresinin bitiminde kiracı, kiralananı, tutanağa geçirilmiş olan
    bütün eşyalarla birlikte ve bulundukları durumda geri vermekle yükümlüdür.
    Kiracı, iyi işletilme durumunda kaçınılabilecek olan değer eksiklikleri için tazminat
    ödemekle yükümlüdür.
    Kiracı, kiralanana göstermekle yükümlü olduğu özen çerçevesinde meydana gelen
    değer artışları için tazminat isteyemez.
  241. Tutanağa geçirilmiş eşya
    MADDE 373- Kiralanan teslim edilirken tutanağa geçirilmiş olan eşyalara değer
    biçilmişse kiracı, kira sözleşmesi sona erince, bunları özdeş tür ve değerde olmak üzere geri
    vermekle veya değer eksikliklerini gidermekle yükümlüdür.
    Kiracı, kiraya verenin kusurunu ya da mücbir sebebin varlığını ispat ederek geri
    vermekten veya tazminat ödemekten kurtulabilir.
    Kiracı, kendisinin yaptığı masraflardan veya emeğinden doğan değer artışı için
    tazminat isteyebilir.
  242. Ürün ve yetişme giderleri
    MADDE 374- Tarımsal bir taşınmazın kiracısı, kira sözleşmesinin sona erdiği anda
    henüz devşirilmemiş ürünler üzerinde bir hak ileri süremez.
    Ancak kiracı, ürünün yetişmesi için yapmış olduğu tarım giderlerinin hâkim tarafından
    belirlenecek miktarını, kiraya verenden tazminat olarak isteyebilir ve bu tazminat işlemiş
    kiralardan indirilir.
  243. Saman, gübre ve benzerleri
    MADDE 375- Kiralananı geri veren kiracı, düzenli bir işletmenin gerektirdiği oranda,
    son yılın samanlarını, hayvan yataklarını, kuru ot ve gübrelerini kiralananda bırakmakla
    yükümlüdür.
    Kiracı, almış olduğundan daha fazlasını bırakıyorsa, bıraktığı fazlalık için tazminat
    isteme hakkına sahiptir; aldığından daha az bırakıyorsa, eksikleri tamamlamak veya değer
    eksikliğini gidermekle yükümlüdür.
    H. Hayvan kirası
    I. Konusu
    MADDE 376- Tarımsal bir taşınmazın kirasıyla bağlantılı olmayan geviş getirici
    hayvanların kirasında, aksine anlaşma veya yerel âdet yoksa, kiralanan hayvanların kira süresi
    içindeki bütün ürünleri kiracının olur.
    Kiracı, kiralanan hayvanları beslemek, onlara iyi bakmak ve kiraya verene para veya
    hayvanlardan elde ettiği ürünün belli bir payını ödemekle yükümlüdür.
    II. Sorumluluk
    MADDE 377- Aksine anlaşma veya yerel âdet yoksa kiracı, kiralanan hayvanların
    uğradığı bir zarardan, bu zararın, korumada dikkat ve özen gösterildiği hâlde meydana gelmiş
    olduğunu ispat etmedikçe sorumludur.
    Kiracı, kendi kusuruyla sebebiyet vermediği olağanüstü koruma giderleri için kiraya
    verenden tazminat isteyebilir.
    Kiracı, önemli kazaları ya da hastalıkları gecikmeksizin kiraya verene bildirmekle
    yükümlüdür.
    III. Fesih
    MADDE 378- Aksine anlaşma veya yerel âdet yoksa, belirsiz bir süre için yapılan
    sözleşmeyi, taraflardan her biri, dilediği zaman feshedebilir.
    Ancak, fesih dürüstlük kurallarına aykırı ve uygun olmayan bir zamanda yapılamaz.
    BEŞİNCİ BÖLÜM
    Ödünç Sözleşmeleri
    BİRİNCİ AYIRIM
    Kullanım Ödüncü
    A. Tanımı
    MADDE 379- Kullanım ödüncü sözleşmesi, ödünç verenin bir şeyin karşılıksız olarak
    kullanılmasını ödünç alana bırakmayı ve ödünç alanın da o şeyi kullandıktan sonra geri
    vermeyi üstlendiği sözleşmedir.
    B. Hükümleri
    I. Ödünç alanın kullanım hakkı
    MADDE 380- Ödünç alan, ödünç konusunu ancak sözleşmede kararlaştırılan şekilde,
    sözleşmede hüküm yoksa niteliğine veya özgülendiği amaca göre kullanabilir.
    Ödünç alan, ödünç konusunu başkasına kullandıramaz.
    Ödünç alan, bu hükümlere aykırı davrandığı durumlarda, beklenmedik hâllerden doğan
    zararlardan da sorumludur. Ancak, bu hükümlere uymuş olsaydı bile zararın doğacağını ispat
    ederse sorumluluktan kurtulur.
    II. Bakım ve koruma giderleri
    MADDE 381- Ödünç alan, ödünç konusunun olağan bakım ve koruma giderlerini
    karşılamakla yükümlüdür.
    Ödünç alan, ödünç verenin yararına yapmak zorunda kaldığı olağanüstü giderlerin
    ödenmesini isteyebilir.
    III. Müteselsil sorumluluk
    MADDE 382- Bir şeyi birlikte ödünç alanlar, ondan müteselsilen sorumlu olurlar.
    C. Sona ermesi
    I. Amacı belirlenmiş kullanmada
    MADDE 383- Kullanma için belirli bir süre öngörülmemişse, ödünç alanın, ödünç
    konusunu sözleşme uyarınca kullanmış olmasıyla veya kullanabilecek kadar bir zaman
    geçmesiyle sözleşme sona erer.
    Ödünç alan, ödünç konusunu sözleşmeye aykırı olarak kullanır, onu bozar veya
    kullanmak için başka bir kimseye verirse ya da önceden bilinmeyen bir durum yüzünden
    ödünç verenin ivedi gereksinimi ortaya çıkarsa, ödünç veren o şeyi daha önce geri isteyebilir.
    II. Amacı belirlenmemiş kullanmada
    MADDE 384- Ödünç konusu, kullanım süresi ve hangi amaçla kullanılacağı
    belirlenmeden verilmişse, ödünç veren onu dilediği zaman geri isteyebilir.
    III. Ödünç alanın ölümü
    MADDE 385- Kullanım ödüncü sözleşmesi, ödünç alanın ölmesiyle kendiliğinden
    sona erer.
    İKİNCİ AYIRIM
    Tüketim Ödüncü
    A. Tanımı
    MADDE 386- Tüketim ödüncü sözleşmesi, ödünç verenin, bir miktar parayı ya da
    tüketilebilen bir şeyi ödünç alana devretmeyi, ödünç alanın da aynı nitelik ve miktarda şeyi
    geri vermeyi üstlendiği sözleşmedir.
    B. Hükümleri
    I. Faiz
  244. Genel olarak
    MADDE 387- Ticari olmayan tüketim ödüncü sözleşmesinde, taraflarca kararlaştırılmış
    olmadıkça faiz istenemez.
    Ticari tüketim ödüncü sözleşmesinde, taraflarca kararlaştırılmamış olsa bile faiz
    istenebilir.
  245. Faize ilişkin özel kurallar
    MADDE 388- Tüketim ödüncü sözleşmesinde faiz oranı belirlenmemişse, kural
    olarak ödünç alma zamanında ve yerinde o tür ödünçlerde geçerli olan faiz oranı uygulanır.
    Sözleşmede aksine bir hüküm yoksa, belirlenen faiz, yıllık olarak ödenir.
    Faizin anaparaya eklenerek birlikte yeniden faiz yürütülmesi kararlaştırılamaz.
    II. Zamanaşımı
    MADDE 389- Ödünç alanın, ödünç konusunun teslimine ve ödünç verenin de bu
    şeyin teslim alınmasına ilişkin istemleri, diğer tarafın bu konuda temerrüde düşmesinden
    başlayarak altı ayın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.
    III. Ödünç alanın ödeme güçsüzlüğü
    MADDE 390- Ödünç alan, ödünç sözleşmesinin kurulmasından sonra ödeme
    güçsüzlüğüne düşerse ödünç veren, ödünç konusunun tesliminden kaçınabilir.
    Ödünç veren, ödünç alanın sözleşmenin kurulmasından önce ödeme güçsüzlüğüne
    düşmüş olduğunu daha sonra öğrenmişse, aynı hakka sahiptir.
    C. Para yerine verilen şeyler
    MADDE 391- Ödünç alana, sözleşmede kararlaştırılan para yerine, kıymetli evrak
    veya ticari mallar verilirse, borcun tutarı, bunların teslim zamanı ve yerindeki borsa ya da
    piyasa değeri üzerinden hesaplanır; aksine yapılan sözleşme geçersizdir.
    D. Geri verme zamanı
    MADDE 392- Ödüncün geri verilmesi konusunda belirli bir gün ya da bildirim süresi
    veya borcun geri istendiği anda muaccel olacağı kararlaştırılmamışsa ödünç alan, ilk
    istemden başlayarak altı hafta geçmedikçe ödüncü geri vermekle yükümlü değildir.
    ALTINCI BÖLÜM
    Hizmet Sözleşmeleri
    BİRİNCİ AYIRIM
    Genel Hizmet Sözleşmesi
    A. Tanımı
    MADDE 393- Hizmet sözleşmesi, işçinin işverene bağımlı olarak belirli veya belirli
    olmayan süreyle işgörmeyi ve işverenin de ona zamana veya yapılan işe göre ücret ödemeyi
    üstlendiği sözleşmedir.
    İşçinin işverene bir hizmeti kısmi süreli olarak düzenli biçimde yerine getirmeyi
    üstlendiği sözleşmeler de hizmet sözleşmesidir.
    Genel hizmet sözleşmesine ilişkin hükümler, kıyas yoluyla çıraklık sözleşmesine de
    uygulanır; özel kanun hükümleri saklıdır.
    B. Kurulması
    MADDE 394- Hizmet sözleşmesi, kanunda aksine bir hüküm olmadıkça özel bir şekle
    bağlı değildir.
    Bir kimse, durumun gereklerine göre ancak ücret karşılığında yapılabilecek bir işi belli
    bir zaman için görür ve bu iş de işveren tarafından kabul edilirse, aralarında hizmet sözleşmesi
    kurulmuş sayılır.
    Geçersizliği sonradan anlaşılan hizmet sözleşmesi, hizmet ilişkisi ortadan kaldırılıncaya
    kadar, geçerli bir hizmet sözleşmesinin bütün hüküm ve sonuçlarını doğurur.
    C. İşçinin borçları
    I. Bizzat çalışma borcu
    MADDE 395- Sözleşmeden veya durumun gereğinden aksi anlaşılmadıkça, işçi
    yüklendiği işi bizzat yapmakla yükümlüdür.
    II. Özen ve sadakat borcu
    MADDE 396- İşçi, yüklendiği işi özenle yapmak ve işverenin haklı menfaatinin
    korunmasında sadakatle davranmak zorundadır.
    İşçi, işverene ait makineleri, araç ve gereçleri, teknik sistemleri, tesisleri ve taşıtları
    usulüne uygun olarak kullanmak ve bunlarla birlikte işin görülmesi için kendisine teslim
    edilmiş olan malzemeye özen göstermekle yükümlüdür.
    İşçi, hizmet ilişkisi devam ettiği sürece, sadakat borcuna aykırı olarak bir ücret
    karşılığında üçüncü kişiye hizmette bulunamaz ve özellikle kendi işvereni ile rekabete
    girişemez.
    İşçi, iş gördüğü sırada öğrendiği, özellikle üretim ve iş sırları gibi bilgileri, hizmet
    ilişkisinin devamı süresince kendi yararına kullanamaz veya başkalarına açıklayamaz.
    İşverenin haklı menfaatinin korunması için gerekli olduğu ölçüde işçi, hizmet ilişkisinin sona
    ermesinden sonra da sır saklamakla yükümlüdür.
    III. Teslim ve hesap verme borcu
    MADDE 397- İşçi, üstlendiği işin görülmesi sırasında üçüncü kişiden işveren için
    aldığı şeyleri ve özellikle paraları derhâl ona teslim etmek ve bunlar hakkında hesap vermekle
    yükümlüdür.
    İşçi, hizmetin ifasından dolayı elde ettiği şeyleri de derhâl işverene teslim etmekle
    yükümlüdür.
    IV. Fazla çalışma borcu
    MADDE 398- Fazla çalışma, ilgili kanunlarda belirlenen normal çalışma süresinin
    üzerinde ve işçinin rızasıyla yapılan çalışmadır. Ancak, normal süreden daha fazla çalışmayı
    gerektiren bir işin yerine getirilmesi zorunluluğu doğar, işçi bunu yapabilecek durumda
    bulunur ve aynı zamanda kaçınması da dürüstlük kurallarına aykırı olursa işçi, karşılığı
    verilmek koşuluyla, fazla çalışmayı yerine getirmekle yükümlüdür.
    Özel kanunlardaki hükümler saklıdır.
    V. Düzenlemelere ve talimata uyma borcu
    MADDE 399- İşveren, işin görülmesi ve işçilerin işyerindeki davranışlarıyla ilgili
    genel düzenlemeler yapabilir ve onlara özel talimat verebilir. İşçiler, bunlara dürüstlük
    kurallarının gerektirdiği ölçüde uymak zorundadırlar.
    VI. İşçinin sorumluluğu
    MADDE 400- İşçi, işverene kusuruyla verdiği her türlü zarardan sorumludur.
    Bu sorumluluğun belirlenmesinde; işin tehlikeli olup olmaması, uzmanlığı ve eğitimi
    gerektirip gerektirmemesi ile işçinin işveren tarafından bilinen veya bilinmesi gereken
    yetenek ve nitelikleri göz önünde tutulur.
    D. İşverenin borçları
    I. Ücret ödeme borcu
  246. Ücret
    a. Genel olarak
    MADDE 401- İşveren, işçiye sözleşmede veya toplu iş sözleşmesinde belirlenen;
    sözleşmede hüküm bulunmayan hâllerde ise, asgari ücretten az olmamak üzere emsal ücreti
    ödemekle yükümlüdür.
    b. Fazla çalışma ücreti
    MADDE 402- İşveren, fazla çalışma için işçiye normal çalışma ücretini en az yüzde
    elli fazlasıyla ödemekle yükümlüdür.
    İşveren, işçinin rızasıyla fazla çalışma ücreti yerine, uygun bir zamanda fazla
    çalışmayla orantılı olarak izin verebilir.
    c. İşin sonucundan pay alma
    MADDE 403- Sözleşmeyle işçiye ücretle birlikte üretilenden, cirodan veya kârdan
    belli bir pay verilmesi kararlaştırılmışsa, hesap dönemi sonunda bu pay, yasal hükümler veya
    genellikle kabul edilmiş ticari esaslar göz önünde tutularak belirlenir.
    İşçiye belli bir pay verilmesi kararlaştırılan hâllerde, payın hesaplanmasında
    uyuşulamazsa işveren, işçiye veya onun yerine, birlikte kararlaştırdıkları ya da hâkimin
    atadığı bilirkişiye bilgi vermek ve bilginin dayanağını oluşturan işletmeyle ilgili defter ve
    belgeleri incelemesine sunmak; kârdan bir pay verilmesi kararlaştırılmışsa, işveren işçiye,
    istemi üzerine ayrıca yıl sonu kâr zarar cetvelini vermek zorundadır.
    d. Aracılık ücreti
    MADDE 404- İşçiye belli işlerde aracılık yapması karşılığında işverence bir ücret
    ödeneceği kararlaştırılmışsa, aracılık yapılan işlemin üçüncü kişi ile geçerli olarak kurulmasıyla
    işçinin istem hakkı doğar.
    Borçların kısım kısım ifa edileceği sözleşmeler ile sigorta sözleşmelerinde, her kısma
    ilişkin ücret isteminin bu kısma ilişkin borcun muaccel olmasıyla veya yerine getirilmesiyle
    doğacağı yazılı olarak kararlaştırılabilir.
    İşçinin aracılığı suretiyle işveren ile üçüncü kişi arasında kurulan sözleşme, işveren
    tarafından kusuru olmaksızın ifa edilmezse veya üçüncü kişi borçlarını yerine getirmezse,
    ücret istemine yönelik hak sona erer. Sadece kısmi ifa hâlinde, ücretten orantılı olarak indirim
    yapılır.
    Sözleşmeyle işçiye, kendisine ödenecek aracılık ücretinin hesabını tutma yükümlülüğü
    getirilmemişse, işveren işçiye ücretin muaccel olduğu her dönem için, bu ücrete tabi işlemleri
    de içeren yazılı hesap vermekle yükümlüdür.
    Hesabı gözden geçirme ihtiyacı ortaya çıkarsa işveren, işçiye veya onun yerine,
    birlikte kararlaştırdıkları ya da hâkimin atadığı bilirkişiye bilgi vermek ve bilginin dayanağını
    oluşturan işletmeyle ilgili defter ve belgeleri onun incelemesine sunmak zorundadır.
    e. İkramiye
    MADDE 405- İşveren, bayram, yılbaşı ve doğum günü gibi belirli günler dolayısıyla
    işçilerine özel ikramiye verebilir. Ancak, işçilerin ikramiyeyi istem hakları bu konuda
    anlaşmanın veya çalışma şartının ya da işverenin tek taraflı taahhüdünün varlığı hâlinde doğar.
    Hizmet sözleşmesi ikramiyenin verildiği dönemden önce sona ermişse, ikramiyenin
    çalıştığı süreye yansıyan bölümü ödenir.
  247. Ücretin ödenmesi
    a. Ödeme süresi
    MADDE 406- Aksine âdet olmadıkça, işçiye ücreti her ayın sonunda ödenir. Ancak,
    hizmet sözleşmesi veya toplu iş sözleşmesiyle daha kısa ödeme süreleri belirlenebilir.
    Daha kısa bir ödeme süresi kararlaştırılmamışsa veya aksine âdet yoksa, aracılık ücreti
    her ayın sonunda ödenir. Ancak, işlemlerin yapılması altı aydan daha uzun bir süre
    gerektirdiği takdirde, aracılık ücreti asıl ücrete ek olarak kararlaştırılmışsa, yazılı anlaşmayla
    ödeme daha ileri bir tarihe bırakılabilir.
    Asıl ücrete ek olarak üretilenden pay verilmesi öngörülen hâllerde, ürün payı belirlenir
    belirlenmez, cirodan veya kârdan pay verilmesi kararlaştırılan hâllerde ise payın, hesap
    dönemini izleyen en geç üç ay içinde belirlenerek ödenmesi şarttır.
    İşveren, işçiye zorunlu ihtiyacının ortaya çıkması hâlinde ve hakkaniyet gereği
    ödeyebilecek durumda ise, hizmetiyle orantılı olarak avans vermekle yükümlüdür.
    b. Ücretin korunması
    MADDE 407- Çalıştırılan işçilerin ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit
    istihkaktan o ay içinde ödenenlerin özel olarak açılan banka hesabına yatırılmak suretiyle
    ödenmesi hususunda; tabi olduğu vergi mükellefiyeti türü, işletme büyüklüğü, çalıştırdığı işçi
    sayısı, işyerinin bulunduğu il ve benzeri unsurları dikkate alarak iş sahiplerini zorunlu
    tutmaya, banka hesabına yatırılacak ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit
    istihkakın, brüt ya da kanuni kesintiler düşüldükten sonra kalan net miktar üzerinden olup
    olmayacağını belirlemeye Cumhurbaşkanlığı yetkilidir. Çalıştırdığı işçilerin ücret, prim,
    ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkakını özel olarak açılan banka hesapları vasıtasıyla
    ödeme zorunluluğuna tabî tutulan iş sahipleri, işçilerinin ücret, prim, ikramiye ve bu
    nitelikteki her çeşit istihkakını özel olarak açılan banka hesapları dışında ödeyemezler. Her
    ödeme döneminde, işçiye hesap pusulası verilir. İşçilerin ücret, prim, ikramiye ve bu
    nitelikteki her çeşit istihkaklarının özel olarak açılan banka hesabına yatırılmak suretiyle
    ödenmesine ilişkin diğer ûsul ve esaslar, anılan bakanlıklarca müştereken çıkarılacak
    yönetmelikle düzenlenir.5
    İşveren, işçiden olan alacağı ile ücret borcunu işçinin rızası olmadıkça takas edemez.
    Ancak, işçinin kasten sebebiyet verdiği yargı kararıyla sabit bir zarardan doğan alacaklar,
    ücretin haczedilebilir kısmı kadar takas edilebilir.
    Ücretin işveren lehine kullanılacağına ilişkin anlaşmalar geçersizdir.
  248. İşgörme ediminin ifasının engellenmesi hâlinde ücret
    a. İşverenin temerrüdü hâlinde
    MADDE 408- İşveren, işgörme ediminin yerine getirilmesini kusuruyla engellerse
    veya edimi kabulde temerrüde düşerse, işçiye ücretini ödemekle yükümlü olup, işçiden bu
    edimini daha sonra yerine getirmesini isteyemez. Ancak, işçinin bu engelleme sebebiyle
    yapmaktan kurtulduğu giderler ile başka bir iş yaparak kazandığı veya kazanmaktan bilerek
    kaçındığı yararlar ücretinden indirilir.
    b. İşçinin çalışmayı durdurması hâlinde
    MADDE 409- Uzun süreli bir hizmet ilişkisinde işçi, hastalık, askerlik veya kanundan
    doğan çalışma ve benzeri sebeplerle kusuru olmaksızın, iş gördüğü süreye oranla kısa bir süre
    için işgörme edimini ifa edemezse işveren, başka bir yolla karşılanmadığı takdirde, o süre için
    işçiye hakkaniyete uygun bir ücret ödemekle yükümlüdür.
  249. Ücret alacağının haczi, devri ve rehnedilmesi
    MADDE 410- İşçilerin ücretinin dörtte birinden fazlası haczedilemez, başkasına
    devredilemez ve rehnedilemez. Ancak, işçinin bakmakla yükümlü olduğu aile bireyleri için
    hâkim tarafından takdir edilecek miktar, bu orana dâhil değildir. Nafaka alacaklılarının hakları
    saklıdır.
    Gelecekteki ücret alacaklarının devredilmesi veya rehnedilmesi geçersizdir.
    5 2/7/2018 tarihli ve 700 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 190 ıncı maddesiyle bu fıkrada yer
    alan “Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığından sorumlu
    Devlet Bakanlığı müştereken” ibaresi “Cumhurbaşkanlığı” şeklinde değiştirilmiştir.
  250. Parça başına veya götürü iş
    a. İş verme
    MADDE 411- İşçi, sözleşme gereğince yalnız bir işveren için sadece parça başına
    veya götürü iş yapmayı üstlenmişse işveren, ona yeterli iş vermekle yükümlüdür.
    İşveren, kendi kusuru olmaksızın sözleşmede öngörülen parça başına veya götürü iş
    sağlayamayacak durumda bulunduğu veya işletme koşulları geçici olarak gerektirdiği takdirde
    işçiye, ücreti zaman esasına göre öder. Bu durumda, zamana göre ödenecek ücret, anlaşmada
    veya hizmet ya da toplu iş sözleşmesinde belirlenmemişse işveren, işçiye parça başına veya
    götürü olarak daha önce aldığı ortalama ücrete eşdeğer bir ücret ödemekle yükümlüdür.
    Parça başına veya götürü ya da zamana göre iş sağlayamayan işveren, en azından
    işgörme edimini kabulde temerrüt hükümleri uyarınca zamana göre işgörmede ödeyeceği
    ücreti ödemekle yükümlüdür.
    b. Birim ücreti
    MADDE 412- İşçi, sözleşme gereğince parça başına veya götürü olarak çalışmayı
    üstlendiği takdirde işveren, her işin başlamasından önce ona ödenecek birim ücretini
    bildirmekle yükümlüdür.
    Bu bildirimi yapmayan işveren, aynı veya benzer bir iş için belirlenmiş olan birim
    ücretini ödemekle yükümlüdür.
    II. İş araç ve malzemeleri
    MADDE 413- Aksine anlaşma veya yerel âdet yoksa, işveren işçiye bu iş için gerekli
    araçları ve malzemeyi sağlamakla yükümlüdür.
    İşçi işverenle anlaşarak kendi araç veya malzemesini işin görülmesine özgülerse, aksi
    anlaşmada kararlaştırılmadıkça veya yerel âdet bulunmadıkça işveren, bunun için işçiye
    uygun bir karşılık ödemekle yükümlüdür.
    III. Giderler
  251. Genel olarak
    MADDE 414- İşveren, işin görülmesinin gerektirdiği her türlü harcama ile işçiyi
    işyeri dışında çalıştırdığı takdirde, geçimi için zorunlu olan harcamaları da ödemekle
    yükümlüdür.
    Yazılı olarak yapılmış bir hizmet veya toplu iş sözleşmesinde, bizzat işçi tarafından
    karşılanması kararlaştırılan harcamaların, işçiye götürü biçimde günlük, haftalık veya aylık
    olarak ödenmesi öngörülebilir. Ancak bu ödeme, zorunlu harcamaları karşılayacak miktardan
    az olamaz.
    Zorunlu harcamaların kısmen veya tamamen işçi tarafından bizzat karşılanmasına
    ilişkin anlaşmalar geçersizdir.
  252. Taşıma araçları
    MADDE 415- İşçi, işin görülmesi için işverenle anlaşarak işverenin veya kendisinin
    sağladığı bir taşıma aracı kullanıyorsa, taşıtın işletilmesi ve bakımı için gerekli olağan
    giderler, hizmet için kullanıldığı ölçüde işverence karşılanır.
    İşçi işverenle anlaşarak, işin görülmesinde kendi motorlu aracını kullanıyorsa, işveren
    ayrıca bu araçla ilgili vergiyi, zorunlu mali sorumluluk sigortası primini ve aracın yıpranması
    karşılığında uygun bir tazminatı hizmet için kullanıldığı ölçüde işçiye ödemekle yükümlüdür.
    İşçi işverenle anlaşarak, hizmetin görülmesinde kendisine ait diğer taşıma araçlarını ve
    hayvanlarını kullanıyorsa işveren, bunların kullanma ve bakımı için gerekli olan olağan
    giderleri hizmet için kullanıldığı ölçüde karşılamakla yükümlüdür.
  253. Giderlerin ödenmesi
    MADDE 416- İşçinin yapmış olduğu giderlerden doğan alacağı, daha kısa bir süre
    kararlaştırılmamışsa veya yerel âdet yoksa, her defasında ücretle birlikte ödenir.
    İşçi, sözleşmeden doğan borçlarını yerine getirmek için düzenli olarak masraf
    yapıyorsa, kendisine en az ayda bir olmak üzere belirli aralıklarla uygun bir avans verilir.
    IV. İşçinin kişiliğinin korunması
  254. Genel olarak
    MADDE 417- İşveren, hizmet ilişkisinde işçinin kişiliğini korumak ve saygı
    göstermek ve işyerinde dürüstlük ilkelerine uygun bir düzeni sağlamakla, özellikle işçilerin
    psikolojik ve cinsel tacize uğramamaları ve bu tür tacizlere uğramış olanların daha fazla zarar
    görmemeleri için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür.
    İşveren, işyerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi
    almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak; işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda
    alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdür.
    İşverenin yukarıdaki hükümler dâhil, kanuna ve sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle
    işçinin ölümü, vücut bütünlüğünün zedelenmesi veya kişilik haklarının ihlaline bağlı
    zararların tazmini, sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumluluk hükümlerine tabidir.
  255. Ev düzeni içinde çalışmada
    MADDE 418- İşçi işverenle birlikte ev düzeni içinde yaşıyorsa işveren, yeterli gıda ve
    uygun bir barınak sağlamakla yükümlüdür.
    İşçi, kusuru olmaksızın hastalık veya kaza gibi sebeplerle işgörme edimini yerine
    getiremezse işveren, sosyal sigortalar yardımlarından yararlanamayan, bir yıla kadar çalışmış
    işçinin bakımını ve tedavisini, iki hafta süreyle sağlamak zorundadır. İşçinin bir yılı aşan her
    hizmet yılı için söz konusu süre, dört haftayı aşmamak üzere ikişer gün artırılır.
    İşveren, işçinin gebeliğinde ve doğum yapması durumunda da aynı edimleri yerine
    getirmekle yükümlüdür.
  256. Kişisel verilerin kullanılmasında
    MADDE 419- İşveren, işçiye ait kişisel verileri, ancak işçinin işe yatkınlığıyla ilgili
    veya hizmet sözleşmesinin ifası için zorunlu olduğu ölçüde kullanabilir.
    Özel kanun hükümleri saklıdır.
    V. Ceza koşulu ve ibra
    MADDE 420- Hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulu
    geçersizdir.
    İşçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi
    itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması,
    ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran
    noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri
    veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür.
    Hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri veya ibra beyanını
    muhtevi diğer ödeme belgeleri, içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmündedir. Bu
    hâlde dahi, ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış olması zorunludur.
    İkinci ve üçüncü fıkra hükümleri, destekten yoksun kalanlar ile işçinin diğer
    yakınlarının isteyebilecekleri dâhil, hizmet sözleşmesinden doğan bütün tazminat alacaklarına
    da uygulanır.
    VI. Tatil ve izinler
  257. Hafta tatili ve iş arama izni
    MADDE 421- İşveren, işçiye her hafta, kural olarak pazar günü veya durum ve
    koşullar buna imkân vermezse, bir tam çalışma günü tatil vermekle yükümlüdür.
    İşveren, belirsiz süreli hizmet sözleşmesinin feshi hâlinde, bildirim süresi içinde işçiye
    ücretinde bir kesinti olmaksızın, günde iki saat iş arama izni vermekle yükümlüdür.
    İzin saatlerinin ve günlerinin belirlenmesinde, işyerinin ve işçinin haklı menfaatleri
    göz önünde tutulur.
  258. Yıllık izin
    a. Süresi
    MADDE 422- İşveren, en az bir yıl çalışmış olan işçilere yılda en az iki hafta ve
    onsekiz yaşından küçük işçiler ile elli yaşından büyük işçilere de en az üç hafta ücretli yıllık
    izin vermekle yükümlüdür.
    b. İndirimi
    MADDE 423- İşçi, bir hizmet yılı içinde kendi kusuruyla toplam bir aydan daha uzun
    bir süreyle hizmeti yerine getirmediği takdirde işveren, çalışılmayan her tam ay için, yıllık
    ücretli izin süresinden bir gün indirim yapabilir.
    İşçi, bir hizmet yılı içinde kendi kusuru olmaksızın hastalık, kaza, yasal bir
    yükümlülüğün veya kamu görevinin yerine getirilmesi gibi kişiliğine bağlı sebeplerle en çok
    üç ay süreyle işgörme edimini yerine getiremediği takdirde, işveren yıllık ücretli izin
    süresinden indirim yapamaz.
    İşveren, gebelik ve doğum yapma sebebiyle işgörme edimini en çok üç ay süreyle
    yerine getiremeyen kadın işçinin yıllık ücretli izin süresinden indirim yapamaz.
    Hizmet veya toplu iş sözleşmeleriyle, işçinin aleyhine hüküm doğuracak şekilde,
    ikinci ve üçüncü fıkra hükümlerine aykırı düzenleme yapılamaz.
    c. Kullanılması
    MADDE 424- Yıllık ücretli izinler, kural olarak aralıksız biçimde verilir; ancak
    tarafların anlaşmasıyla ikiye bölünerek de kullanılabilir.
    İşveren, yıllık ücretli izin tarihlerini, işyerinin veya ev düzeninin menfaatleriyle
    bağdaştığı ölçüde, işçinin isteklerini göz önünde tutarak belirler.
    d. Ücreti
    MADDE 425- İşveren, yıllık ücretli iznini kullanan her işçiye, yıllık ücretli izin
    süresine ilişkin ücretini, ilgili işçinin izne başlamasından önce peşin olarak ödemek veya
    avans olarak vermekle yükümlüdür.
    İşçi, hizmet ilişkisi devam ettiği sürece, işverenden alacağı para ve başka menfaatler
    karşılığında yıllık ücretli izin hakkından feragat edemez.
    Hizmet sözleşmesinin herhangi bir sebeple sona ermesi hâlinde, işçinin hak kazanıp da
    kullanamadığı yıllık izin sürelerine ait ücreti, sözleşmenin sona erdiği tarihteki ücreti
    üzerinden kendisine veya hak sahiplerine ödenir. Bu ücrete ilişkin zamanaşımı, hizmet
    sözleşmesinin sona erdiği tarihte işlemeye başlar.
    VII. Hizmet belgesi
    MADDE 426- İşveren, işçinin isteği üzerine her zaman, işin türünü ve süresini içeren
    bir hizmet belgesi vermekle yükümlüdür.
    İşçinin açıkça istemde bulunması hâlinde, hizmet belgesinde onun işgörmedeki
    becerisi ile tutum ve davranışları da belirtilir.
    Hizmet belgesinin zamanında verilmemesinden veya belgede doğru olmayan bilgiler
    bulunmasından zarar gören işçi veya işçiyi işe alan yeni işveren, eski işverenden tazminat
    isteyebilir.
    E. Sınaî ve fikrî mülkiyet hakkı
    MADDE 427- Hizmet buluşları üzerinde işçinin ve işverenin hakları, bunların
    kazanılması ile diğer sınaî ve fikrî mülkiyet hakları konusunda özel kanun hükümleri
    uygulanır.
    F. Hizmet ilişkisinin devri
    I. İşyerinin tamamının veya bir bölümünün devri
    MADDE 428 İşyerinin tamamı veya bir bölümü hukuki bir işlemle başkasına
    devredildiğinde, devir tarihinde işyerinde veya bir bölümünde mevcut olan hizmet
    sözleşmeleri, bütün hak ve borçları ile birlikte devralana geçer.
    İşçinin hizmet süresine bağlı hakları bakımından, onun devreden işveren yanında işe
    başladığı tarih esas alınır.
    Yukarıdaki hükümlere göre devir hâlinde, devirden önce doğmuş olan ve devir
    tarihinde ödenmesi gereken borçlardan, devreden ve devralan işveren müteselsilen
    sorumludurlar. Ancak, devreden işverenin bu yükümlülüklerden doğan sorumluluğu, devir
    tarihinden itibaren iki yıl ile sınırlıdır.
    II. Sözleşmenin devri
    MADDE 429- Hizmet sözleşmesi, ancak işçinin yazılı rızası alınmak suretiyle, sürekli
    olarak başka bir işverene devredilebilir.
    Devir işlemiyle, devralan, bütün hak ve borçları ile birlikte, hizmet sözleşmesinin
    işveren tarafı olur. Bu durumda, işçinin, hizmet süresine bağlı hakları bakımından, devreden
    işveren yanında işe başladığı tarih esas alınır.
    G. Sözleşmenin sona ermesi
    I. Belirli süreli sözleşmede
    MADDE 430- Belirli süreli hizmet sözleşmesi, aksi kararlaştırılmadıkça, fesih
    bildiriminde bulunulmasına gerek olmaksızın, sürenin bitiminde kendiliğinden sona erer.
    Belirli süreli sözleşme, süresinin bitiminden sonra örtülü olarak sürdürülüyorsa,
    belirsiz süreli sözleşmeye dönüşür. Ancak, esaslı bir sebebin varlığı hâlinde, üst üste belirli
    süreli hizmet sözleşmesi kurulabilir.
    Taraflardan her biri, on yıldan uzun süreli hizmet sözleşmesini on yıl geçtikten sonra,
    altı aylık fesih bildirim süresine uyarak feshedebilir. Fesih, ancak bu süreyi izleyen aybaşında
    hüküm ifade eder.
    Sözleşmenin fesih bildirimiyle sona ereceği kararlaştırılmış ve iki taraf da fesih
    bildiriminde bulunmamışsa, sözleşme belirsiz süreli sözleşmeye dönüşür.
    II. Belirsiz süreli sözleşmede
  259. Genel olarak fesih hakkı
    MADDE 431- Taraflardan her birinin, belirsiz süreli sözleşmeyi fesih sürelerine
    uyarak feshetme hakkı vardır.
  260. Fesih bildirim süresi
    a. Genel olarak
    MADDE 432- Belirsiz süreli hizmet sözleşmelerinin feshinden önce, durumun diğer
    tarafa bildirilmesi gerekir.
    Hizmet sözleşmesi; bildirimin diğer tarafa ulaşmasından başlayarak, hizmet süresi bir
    yıla kadar sürmüş olan işçi için iki hafta sonra; bir yıldan beş yıla kadar sürmüş işçi için dört
    hafta ve beş yıldan fazla sürmüş işçi için altı hafta sonra sona erer.
    Bu süreler kısaltılamaz; ancak sözleşmeyle artırılabilir.
    İşveren, fesih bildirim süresine ait ücreti peşin vermek suretiyle hizmet sözleşmesini
    feshedebilir.
    Fesih bildirim sürelerinin, her iki taraf için de aynı olması zorunludur; sözleşmede
    farklı süreler öngörülmüşse, her iki tarafa da en uzun olan fesih bildirim süresi uygulanır.
    Hizmet sözleşmesinin askıya alındığı hâllerde fesih bildirim süreleri işlemez.
    b. Deneme süresi içinde
    MADDE 433- Taraflar, hizmet sözleşmesine iki ayı aşmamak koşuluyla deneme
    süresi koyabilirler. Deneme süresi konulmuşsa taraflar, bu süre içinde fesih süresine uymak
    zorunda olmaksızın, hizmet sözleşmesini tazminatsız feshedebilirler.
    İşçinin çalıştığı günler için ücret ve diğer hakları saklıdır.
    III. Feshe karşı koruma
    MADDE 434- Hizmet sözleşmesinin fesih hakkının kötüye kullanılarak sona
    erdirildiği durumlarda işveren, işçiye fesih bildirim süresine ait ücretin üç katı tutarında
    tazminat ödemekle yükümlüdür.
    IV. Derhâl fesih
  261. Koşulları
    a. Haklı sebepler
    MADDE 435- Taraflardan her biri, haklı sebeplerle sözleşmeyi derhâl feshedebilir.
    Sözleşmeyi fesheden taraf, fesih sebebini yazılı olarak bildirmek zorundadır.
    Sözleşmeyi fesheden taraftan, dürüstlük kurallarına göre hizmet ilişkisini sürdürmesi
    beklenemeyen bütün durum ve koşullar, haklı sebep sayılır.
    b. İşverenin ödeme güçsüzlüğüne düşmesi
    MADDE 436- İşverenin ödeme güçsüzlüğüne düşmesi hâlinde işçi, sözleşmeden
    doğan hakları uygun bir süre içinde işveren tarafından güvenceye bağlanmazsa, sözleşmeyi
    derhâl feshedebilir.
  262. Sonuçları
    a. Haklı sebeple fesihte
    MADDE 437- Haklı fesih sebepleri, taraflardan birinin sözleşmeye uymamasından
    doğmuşsa o taraf, sebep olduğu zararı, hizmet ilişkisine dayanan bütün haklar göz önünde
    tutularak, tamamen gidermekle yükümlüdür.
    Diğer durumlarda hâkim, bütün durum ve koşulları göz önünde tutarak haklı sebeple
    feshin maddi sonuçlarını serbestçe değerlendirir.
    b. Haklı sebebe dayanmayan fesihte
    MADDE 438- İşveren, haklı sebep olmaksızın hizmet sözleşmesini derhâl feshederse
    işçi, belirsiz süreli sözleşmelerde, fesih bildirim süresine; belirli süreli sözleşmelerde ise,
    sözleşme süresine uyulmaması durumunda, bu sürelere uyulmuş olsaydı kazanabileceği
    miktarı, tazminat olarak isteyebilir.
    Belirli süreli hizmet sözleşmesinde işçinin hizmet sözleşmesinin sona ermesi
    yüzünden tasarruf ettiği miktar ile başka bir işten elde ettiği veya bilerek elde etmekten
    kaçındığı gelir, tazminattan indirilir.
    Hâkim, bütün durum ve koşulları göz önünde tutarak, ayrıca miktarını serbestçe
    belirleyeceği bir tazminatın işçiye ödenmesine karar verebilir; ancak belirlenecek tazminat
    miktarı, işçinin altı aylık ücretinden fazla olamaz.
    c. İşçinin haksız olarak işe başlamaması veya işi bırakması
    MADDE 439- İşçi, haklı sebep olmaksızın işe başlamadığı veya aniden işi bıraktığı
    takdirde işveren, aylık ücretin dörtte birine eşit bir tazminat isteme hakkına sahiptir.
    İşverenin, ayrıca ek zararlarının giderilmesini isteme hakkı da vardır.
    İşveren zarara uğramamışsa veya uğradığı zarar işçinin aylık ücretinin dörtte birinden
    az ise, hâkim tazminatı indirebilir.
    Tazminat isteme hakkı takas yoluyla sona ermemişse işveren, işçinin işe
    başlamamasından veya işi bırakmasından başlayarak otuz gün içinde, dava veya takip yoluyla
    bu hakkını kullanmak zorundadır. Aksi takdirde, tazminat isteme hakkı düşer.
    V. İşçinin veya işverenin ölümü
  263. İşçinin ölümü
    MADDE 440- Sözleşme, işçinin ölümüyle kendiliğinden sona erer. İşveren, işçinin
    sağ kalan eşine ve ergin olmayan çocuklarına, yoksa bakmakla yükümlü olduğu kişilere, ölüm
    gününden başlayarak bir aylık; hizmet ilişkisi beş yıldan uzun bir süre devam etmişse, iki
    aylık ücret tutarında bir ödeme yapmakla yükümlüdür.
  264. İşverenin ölümü
    MADDE 441- İşverenin ölümü hâlinde, yerini mirasçıları alır. Bu durumda işyerinin
    tamamının veya bir bölümünün devri ile gerçekleşen hizmet ilişkisinin devrine ilişkin
    hükümler kıyas yoluyla uygulanır.
    Hizmet sözleşmesi ağırlıklı olarak işverenin kişiliği dikkate alınmak suretiyle
    kurulmuşsa, onun ölümüyle kendiliğinden sona erer. Ancak, işçi sözleşmenin süresinden önce
    sona ermesi yüzünden uğradığı zarar için, mirasçılardan hakkaniyete uygun bir tazminat
    isteminde bulunabilir.
    VI. Sözleşmenin sona ermesinin sonuçları
  265. Borçların muaccel olması
    MADDE 442- Sözleşmenin sona ermesiyle, sözleşmeden doğan bütün borçlar
    muaccel olur.
    Muacceliyet anı, işçinin aracılığı suretiyle kurulan hukuki ilişkilerde üçüncü kişinin
    üstlendiği borç, hizmet sözleşmesinin sona ermesinden sonra tamamen veya kısmen ifa
    edilecekse altı aya; dönemsel edimler içeren ilişkilerde bir yıla; sigorta sözleşmelerinde veya
    ifası altı aydan uzun bir süreye yayılmış olan işlerde ise iki yıla kadar, yazılı bir anlaşmayla
    ertelenebilir.
    Üretilenden pay verilmesi öngörülen hâllerde ürün payı belirlenir belirlenmez, cirodan
    veya kârdan pay verilmesi kararlaştırılan hâllerde ise pay, hesap dönemini izleyen en geç üç
    ay sonunda muaccel olur.
  266. Geri verme yükümlülüğü
    MADDE 443- Sözleşmenin sona ermesi durumunda, taraflardan her biri, diğerinden
    veya üçüncü bir kişiden diğerinin hesabına, hizmetle ilişkili olarak almış olduğu şeyleri geri
    vermekle yükümlüdür.
    İşçi, özellikle motorlu taşıtları ve trafik izin belgelerini, alacaklarından fazla olduğu
    ölçüde ücret ve masraf avanslarını geri vermekle yükümlüdür.
    Tarafların hapis hakları saklıdır.
    VII. Rekabet yasağı
  267. Koşulları
    MADDE 444- Fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona
    ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına
    rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında,
    rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak
    üstlenebilir.
    Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları
    ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu
    bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir.
  268. Sınırlandırılması
    MADDE 445- Rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak
    tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan
    sınırlamalar içeremez ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz.
    Hâkim, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe
    değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde
    göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilir.
  269. Aykırı davranışların sonuçları
    MADDE 446- Rekabet yasağına aykırı davranan işçi, bunun sonucu olarak işverenin
    uğradığı bütün zararları gidermekle yükümlüdür.
    Yasağa aykırı davranış bir ceza koşuluna bağlanmışsa ve sözleşmede aksine bir
    hüküm de yoksa, işçi öngörülen miktarı ödeyerek rekabet yasağına ilişkin borcundan
    kurtulabilir; ancak, işçi bu miktarı aşan zararı gidermek zorundadır.
    İşveren, ceza koşulu ve doğabilecek ek zararlarının ödenmesi dışında, sözleşmede
    yazılı olarak açıkça saklı tutması koşuluyla, kendisinin ihlal veya tehdit edilen menfaatlerinin
    önemi ile işçinin davranışı haklı gösteriyorsa, yasağa aykırı davranışa son verilmesini de
    isteyebilir.
  270. Sona ermesi
    MADDE 447- Rekabet yasağı, işverenin bu yasağın sürdürülmesinde gerçek bir
    yararının olmadığı belirlenmişse sona erer.
    Sözleşme, haklı bir sebep olmaksızın işveren tarafından veya işverene yüklenebilen bir
    nedenle işçi tarafından feshedilirse, rekabet yasağı sona erer.
    İKİNCİ AYIRIM
    Pazarlamacılık Sözleşmesi
    A. Tanımı ve kurulması
    I. Tanımı
    MADDE 448- Pazarlamacılık sözleşmesi, pazarlamacının sürekli olarak, bir ticari
    işletme sahibi işveren hesabına ve işletmesinin dışında, her türlü işlemin yapılmasına aracılık
    etmeyi veya yazılı anlaşma varsa, bu anlaşmada belirtilen işlemleri yapmayı, işletme sahibi
    işverenin de buna karşılık ücret ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.
    II. Kurulması
    MADDE 449- Pazarlamacılık sözleşmesi, sözleşmenin süresini, sona ermesini,
    pazarlamacının yetkilerini, ücret ve masrafların nasıl ödeneceğini, taraflardan birinin yerleşim
    yeri yabancı ülkede ise uygulanacak hukukun ve yetkili mahkemenin hangisi olduğunu içerir.
    Yukarıdaki fıkra uyarınca sözleşmede yer alması öngörülen hususlar taraflarca
    belirlenmemişse, kanun hükümleri ve alışılmış hizmet koşulları uygulanır.
    B. Pazarlamacının yükümlülük ve yetkileri
    I. Yükümlülükleri
    MADDE 450- Pazarlamacı, talimata uymamasını zorunlu kılan haklı bir sebep
    olmadıkça, kendisine verilen talimata uygun olarak müşterileri ziyaret etmekle yükümlüdür;
    işverenin izni olmadıkça, kendisi veya üçüncü kişiler hesabına işlem yapamaz, aracılık
    edemez.
    Pazarlamacı, işlem yapmaya yetkiliyse, talimatta öngörülen fiyatlara ve diğer işlem
    koşullarına uymak zorundadır; işveren razı olmadıkça, bunlarda değişiklik yapamaz.
    Pazarlamacı, pazarlama faaliyetleri ile ilgili olarak düzenli biçimde ayrıntılı bilgi
    vermek, aldığı siparişleri işverene derhâl ulaştırmak ve müşteri çevresini ilgilendiren önemli
    olayları bildirmekle yükümlüdür.
    II. Garanti
    MADDE 451- Pazarlamacının, müşterilerin ödememelerinden veya diğer
    yükümlülüklerini ifa etmemelerinden sorumlu olacağına ya da alacağın tahsili için yapılacak
    masrafları tamamen veya kısmen karşılayacağına ilişkin anlaşmalar, kesin olarak hükümsüzdür.
    Pazarlamacı, kendi müşteri çevresiyle işlem yapıyorsa, müşterilerin borçlarını ifa
    etmemesi durumunda, işverenin her bir işlemde uğrayacağı zararın dörtte birini geçmemek
    üzere karşılamayı, uygun bir ek komisyon kararlaştırılması koşuluyla yazılı olarak üstlenebilir.
    Sigorta sözleşmelerinde aracılık yapan pazarlamacılar, bir primin tamamının veya bir
    kısmının ödenmemesi sebebiyle, bunun tahsili için dava veya icra takibi yoluna başvurulması
    durumunda, bu amaçla yapılacak masrafların en çok yarısını karşılayacaklarını, yazılı olarak
    üstlenebilirler.
    III. Yetkileri
    MADDE 452- Aksine yazılı anlaşma olmadıkça pazarlamacı, sadece işlemlere aracılık
    etmeye yetkilidir.
    Pazarlamacı, işlem yapmaya yetkili kılınmışsa yetkisi, bu işlerin icrası için gereken
    bütün olağan hukuki işlem ve fiilleri kapsar; özel yetki verilmedikçe müşterilerden tahsilat
    yapamaz ve ödeme günlerini değiştiremez.
    C. İşverenin özel yükümlülükleri
    I. Faaliyet alanı
    MADDE 453- Pazarlamacıya belirli bir pazarlama alanında veya belirli bir müşteri
    çevresinde faaliyette bulunma yetkisi verilmiş ve aksine yazılı anlaşma da yapılmamışsa
    işveren, başkalarına aynı alan veya çevrede faaliyette bulunma yetkisi veremez; ancak,
    kendisi üçüncü kişilerle işlem yapabilir.
    Sözleşmenin pazarlama alanı veya müşteri çevresine ilişkin hükmünün değiştirilmesini
    gerektiren bir sebep varsa işveren, söz konusu hükmü, sözleşmede fesih bildirim süresi
    öngörülmüş olsa bile, bu süreye uymadan tek taraflı olarak değiştirebilir; ancak, bu durumda
    pazarlamacının tazminat ve hizmet sözleşmesini haklı sebeple sona erdirme hakkı saklıdır.
    II. Ücret
  271. Genel olarak
    MADDE 454- İşveren, pazarlamacıya sadece belirli bir miktardan veya bu miktarla
    birlikte komisyondan oluşan bir ücret ödemekle yükümlüdür.
    Ücretin tamamının veya önemli kısmının komisyondan oluşacağına ilişkin yazılı
    anlaşma, kararlaştırılan komisyonun, pazarlamacının faaliyetinin uygun karşılığını
    oluşturması koşuluyla geçerlidir.
    Deneme süresi için ödenecek ücret, serbestçe kararlaştırılabilir. Ancak, deneme süresi
    iki ayı geçemez.
  272. Komisyon
    MADDE 455- Pazarlamacı, belirli bir pazarlama alanı veya belirli bir müşteri
    çevresinde faaliyette bulunma yetkisi sadece kendisine verilmişse, kendisinin veya işverenin
    bu alan veya çevrede yaptığı bütün işlerde kararlaştırılmış ya da alışılmış olan komisyonun
    ödenmesini isteyebilir.
    Belirli bir pazarlama alanı veya belirli müşteri çevresinde faaliyette bulunma yetkisi
    pazarlamacıyla birlikte başkalarına da verilmişse pazarlamacıya, sadece kendisinin aracılık
    ettiği veya bizzat yaptığı işler için komisyon ödenir.
    Komisyonun muaccel olması anında, yapılan işin değeri henüz kesin olarak
    belirlenemiyorsa komisyon, önce alışılmış olan en az değeri üzerinden, geri kalanı ise, en geç
    işin yerine getirilmesinde ödenir.
  273. Pazarlama faaliyetinin engellenmesi
    MADDE 456- Pazarlamacının pazarlama işlerini yürütmesi, kendi kusuru olmaksızın
    imkânsız hâle gelir ve sözleşme veya kanun gereği bu hâlde bile kendisine ücret ödenmesi
    gerekirse ücret, sabit ücrete ve komisyonun kaybı sebebiyle ödenebilecek uygun tazminata
    göre belirlenir. Ancak komisyon, ücretin beşte birinden az ise, komisyon kaybı sebebiyle
    tazminat ödenmeyeceği yazılı olarak kararlaştırılabilir.
    Pazarlamacı, pazarlama işlerini kendi kusuru olmaksızın yürütme imkânını
    bulamamasına karşın ücretinin tamamını almışsa, işverenin istemi üzerine, kendisinin
    yapabileceği ve kendisinden beklenebilecek işleri onun işletmesinde yapmakla yükümlüdür.
    III. Harcamalar
    MADDE 457- Pazarlamacı, aynı zamanda birden fazla işveren hesabına faaliyette
    bulunuyorsa, aksi yazılı şekilde kararlaştırılmadıkça, her işveren, pazarlamacının
    harcamalarına eşit olarak katılmakla yükümlüdür.
    Harcamaların tamamen veya kısmen sabit ücrete veya komisyona dâhil edilmesine
    ilişkin anlaşmalar kesin olarak hükümsüzdür.
    IV. Hapis hakkı
    MADDE 458- Pazarlamacılık ilişkisinden doğan muaccel alacaklar ile işverenin ödeme
    güçsüzlüğüne düşmesi durumunda, henüz muaccel olmayan alacakların güvence altına alınması
    için pazarlamacı, taşınırlar, kıymetli evrak ve tahsil yetkisine dayanarak müşterilerden almış
    olduğu paralar üzerinde hapis hakkına sahiptir.
    Pazarlamacı, araç ve taşıma belgelerini, fiyat tarifelerini, müşterilerle ilgili kayıtlar ile
    diğer belgeleri alıkoyamaz.
    D. Sona ermesi
    I. Özel fesih süresi
    MADDE 459- Komisyon, sabit ücretin en az beşte birini oluşturuyor ve önemli
    mevsimlik dalgalanmalardan etkileniyorsa işveren, bir önceki mevsimin sona ermesinden beri
    kendisiyle çalışmaya devam eden pazarlamacının sözleşmesini, yeni mevsim sırasında iki
    aylık fesih süresine uyarak feshedebilir.
    Aynı koşullar altında pazarlamacı da, kendisini bir önceki mevsim sonuna kadar
    çalıştırmış ve bundan sonra da çalıştırmaya devam eden işverene karşı, bir sonraki mevsimin
    başlamasına kadar olan dönemde, iki aylık fesih süresine uyarak sözleşmeyi feshedebilir.
    II. Özel sonuçlar
    MADDE 460- Sözleşmenin sona ermesi hâlinde, pazarlamacının bizzat yaptığı veya
    yapılmasına aracılık ettiği bütün işlemler ile kabul ve yerine getirme zamanına bakılmaksızın,
    sözleşmenin sona ermesine kadar işverene iletilen bütün siparişler için komisyon ödenir.
    Sözleşmenin sona ermesi hâlinde pazarlamacı, pazarlamacılık faaliyetinde bulunması
    için kendisine verilen örnek ve modelleri, fiyat tarifelerini, müşterilerle ilgili kayıtları ve diğer
    belgeleri işverene geri vermekle yükümlüdür. Ancak, pazarlamacının hapis hakkı saklıdır.
    ÜÇÜNCÜ AYIRIM
    Evde Hizmet Sözleşmesi
    A. Tanımı ve çalışma koşulları
    I. Tanımı
    MADDE 461- Evde hizmet sözleşmesi, işverenin verdiği işi, işçinin kendi evinde
    veya belirleyeceği başka bir yerde, bizzat veya aile bireyleriyle birlikte bir ücret karşılığında
    görmeyi üstlendiği sözleşmedir.
    II. Çalışma koşullarının bildirilmesi
    MADDE 462- İşveren, işçiye her yeni iş verişinde genel çalışma koşulları dışında
    kalan ve o işe özgü özellikleri bildirir; gerekiyorsa işçi tarafından sağlanacak malzemeyi, bu
    malzemenin sağlanması için kendisine ne miktarda ödemede bulunacağını ve iş için
    ödeyeceği ücreti de işçiye yazılı olarak bildirir.
    İşin verilmesinden önce malzeme için ödenecek bedel ve iş için ödenecek ücret
    yazıyla bildirilmemişse, bu işlerde uygulanan alışılmış bedel ve ücret ödenir.
    III. İşçinin özel borçları
  274. İşin yapılması
    MADDE 463- İşçi, işe zamanında başlamak, işi kararlaştırılan zamanda bitirmek ve
    çalışmanın sonucunu işverene teslim etmekle yükümlüdür.
    İş, işçinin kusuruyla ayıplı olarak görülmüşse işçi, giderilmesi mümkün olan ayıpları,
    masrafı kendisine ait olmak üzere gidermek zorundadır.
  275. Malzeme ve iş araçları
    MADDE 464- Malzeme ve iş araçları işveren tarafından sağlanmışsa, işçi bunları
    gereken özeni göstererek kullanmak, bundan dolayı hesap vermek, ayrıca kalan malzeme ile
    iş araçlarını da işverene teslim etmekle yükümlüdür.
    İşçi işi görürken, kendisine teslim edilen malzemenin veya iş araçlarının bozuk olduğunu
    belirlerse, durumu hemen işverene bildirir ve işe devam etmeden önce, onun talimatını bekler.
    İşçi, kendisine teslim edilen malzeme veya iş araçlarını kendi kusuruyla kullanılmaz
    hâle getirirse, işverene karşı onun kullanılmaz hâle geldiği gündeki rayiç bedeli kadar
    sorumludur.
    IV. İşverenin özel borçları
  276. Ürünün kabulü
    MADDE 465- İşveren, işçinin üreterek teslim ettiği ürünü inceler; varsa bulduğu
    ayıpları teslimden başlayarak bir hafta içinde işçiye bildirir. Süresinde bildirim yapılmamışsa,
    ürün mevcut durumuyla kabul edilmiş sayılır.
  277. Ücret
    a. Ödenmesi
    MADDE 466- Yapılan işin ücreti, işçi, işveren tarafından aralıksız olarak çalıştırıldığı
    takdirde, onbeş günde bir veya işçinin rızasıyla ayda bir; aralıklı olarak çalıştırıldığı takdirde,
    ürünün her tesliminde ödenir.
    Her ücret ödenmesinde işçiye, bir hesap özeti verilir. Hesap özetinde, varsa
    kesintilerin miktarı ve sebebi de gösterilir.
    b. Çalışmanın engellenmesi hâlinde
    MADDE 467- İşçiyi aralıksız biçimde çalıştıran işveren, ürünü kabulde temerrüde
    düştüğü veya işçinin kişiliğinden kaynaklanan sebeplerle ve kusuru olmaksızın çalışma
    engellendiği takdirde, hizmet ediminin engellenmesi durumundaki ücret ödenmesine ilişkin
    hükümler gereğince, ona ücretini ödemekle yükümlüdür. Diğer durumlarda işveren, bu
    hükümlere göre ücret ödemekle yükümlü değildir.
    V. Sona ermesi
    MADDE 468- İşçiye deneme amacıyla bir iş verilmişse, aksi kararlaştırılmadıkça,
    sözleşme deneme süresi için kurulmuş sayılır.
    İşçi, işveren tarafından aralıksız olarak çalıştırıldığı takdirde, aksi kararlaştırılmadıkça,
    sözleşme belirsiz süreyle yapılmış sayılır; diğer durumlarda sözleşmenin belirli süreyle
    yapıldığı kabul edilir.
    B. Genel hükümlerin uygulanması
    MADDE 469- Pazarlamacılık sözleşmesine ve evde hizmet sözleşmesine ilişkin
    hüküm bulunmayan hâllerde, hizmet sözleşmesinin genel hükümleri uygulanır.
    YEDİNCİ BÖLÜM
    Eser Sözleşmesi
    A. Tanımı
    MADDE 470- Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin
    de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.
    B. Hükümleri
    I. Yüklenicinin borçları
  278. Genel olarak
    MADDE 471- Yüklenici, üstlendiği edimleri işsahibinin haklı menfaatlerini
    gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır.
    Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki
    işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken meslekî ve teknik kurallara uygun
    davranışı esas alınır.
    Yüklenici, meydana getirilecek eseri doğrudan doğruya kendisi yapmak veya kendi
    yönetimi altında yaptırmakla yükümlüdür. Ancak, eserin meydana getirilmesinde yüklenicinin
    kişisel özellikleri önem taşımıyorsa, işi başkasına da yaptırabilir.
    Aksine âdet veya anlaşma olmadıkça yüklenici, eserin meydana getirilmesi için
    kullanılacak olan araç ve gereçleri kendisi sağlamak zorundadır.
  279. Malzeme bakımından
    MADDE 472- Malzeme yüklenici tarafından sağlanmışsa yüklenici, bu malzemenin
    ayıplı olması yüzünden işsahibine karşı, satıcı gibi sorumludur.
    Malzeme işsahibi tarafından sağlanmışsa yüklenici, onları gereken özeni göstererek
    kullanmakla ve bundan dolayı hesap ve artanı geri vermekle yükümlüdür.
    Eser meydana getirilirken, işsahibinin sağladığı malzemenin veya eserin yapılması için
    gösterdiği yerin ayıplı olduğu anlaşılır veya eserin gereği gibi ya da zamanında meydana
    getirilmesini tehlikeye düşürecek başka bir durum ortaya çıkarsa, yüklenici bu durumu hemen
    işsahibine bildirmek zorundadır; bildirmezse bundan doğacak sonuçlardan sorumlu olur.
  280. İşe başlama ve yürütme
    MADDE 473- Yüklenicinin işe zamanında başlamaması veya sözleşme hükümlerine
    aykırı olarak işi geciktirmesi ya da işsahibine yüklenemeyecek bir sebeple ortaya çıkan
    gecikme yüzünden bütün tahminlere göre yüklenicinin işi kararlaştırılan zamanda
    bitiremeyeceği açıkça anlaşılırsa, işsahibi teslim için belirlenen günü beklemek zorunda
    olmaksızın sözleşmeden dönebilir.
    Meydana getirilmesi sırasında, eserin yüklenicinin kusuru yüzünden ayıplı veya
    sözleşmeye aykırı olarak meydana getirileceği açıkça görülüyorsa, işsahibi bunu önlemek
    üzere vereceği veya verdireceği uygun bir süre içinde yükleniciye, ayıbın veya aykırılığın
    giderilmesi; aksi takdirde hasar ve masrafları kendisine ait olmak üzere, onarımın veya işe
    devamın bir üçüncü kişiye verileceği konusunda ihtarda bulunabilir.
  281. Ayıp sebebiyle sorumluluk
    a. Ayıbın belirlenmesi
    MADDE 474- İşsahibi, eserin tesliminden sonra, işlerin olağan akışına göre imkân
    bulur bulmaz eseri gözden geçirmek ve ayıpları varsa, bunu uygun bir süre içinde yükleniciye
    bildirmek zorundadır.
    Taraflardan her biri, giderini karşılayarak, eserin bilirkişi tarafından gözden geçirilmesini
    ve sonucun bir raporla belirlenmesini isteyebilir.
    b. İşsahibinin seçimlik hakları
    MADDE 475- Eserdeki ayıp sebebiyle yüklenicinin sorumlu olduğu hâllerde işsahibi,
    aşağıdaki seçimlik haklardan birini kullanabilir:
  282. Eser işsahibinin kullanamayacağı veya hakkaniyet gereği kabule zorlanamayacağı
    ölçüde ayıplı ya da sözleşme hükümlerine aynı ölçüde aykırı olursa sözleşmeden dönme.
  283. Eseri alıkoyup ayıp oranında bedelden indirim isteme.
  284. Aşırı bir masrafı gerektirmediği takdirde, bütün masrafları yükleniciye ait olmak
    üzere, eserin ücretsiz onarılmasını isteme.
    İşsahibinin genel hükümlere göre tazminat isteme hakkı saklıdır.
    Eser, işsahibinin taşınmazı üzerinde yapılmış olup, sökülüp kaldırılması aşırı zarar
    doğuracaksa işsahibi, sözleşmeden dönme hakkını kullanamaz.
    c. İşsahibinin sorumluluğu
    MADDE 476- Eserin ayıplı olması, yüklenicinin açıkça yaptığı ihtara karşın,
    işsahibinin verdiği talimattan doğmuş bulunur veya herhangi bir sebeple işsahibine
    yüklenebilecek olursa işsahibi, eserin ayıplı olmasından doğan haklarını kullanamaz.
    d. Eserin kabulü
    MADDE 477- Eserin açıkça veya örtülü olarak kabulünden sonra, yüklenici her türlü
    sorumluluktan kurtulur; ancak, onun tarafından kasten gizlenen ve usulüne göre gözden
    geçirme sırasında fark edilemeyecek olan ayıplar için sorumluluğu devam eder.
    İşsahibi, gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, eseri kabul etmiş
    sayılır.
    Eserdeki ayıp sonradan ortaya çıkarsa işsahibi, gecikmeksizin durumu yükleniciye
    bildirmek zorundadır; bildirmezse eseri kabul etmiş sayılır.
    e. Zamanaşımı
    MADDE 478- Yüklenici ayıplı bir eser meydana getirmişse, bu sebeple açılacak
    davalar, teslim tarihinden başlayarak, taşınmaz yapılar dışındaki eserlerde iki yılın; taşınmaz
    yapılarda ise beş yılın ve yüklenicinin ağır kusuru varsa, ayıplı eserin niteliğine bakılmaksızın
    yirmi yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.
    II. İşsahibinin borçları
  285. Bedelin muacceliyeti
    MADDE 479- İşsahibinin bedel ödeme borcu, eserin teslimi anında muaccel olur.
    Eserin parça parça teslim edilmesi kararlaştırılmış ve bedel parçalara göre belirlenmişse,
    her parçanın bedeli onun teslimi anında muaccel olur.
  286. Bedel
    a. Götürü bedel
    MADDE 480- Bedel götürü olarak belirlenmişse yüklenici, eseri o bedelle meydana
    getirmekle yükümlüdür. Eser, öngörülenden fazla emek ve masrafı gerektirmiş olsa bile
    yüklenici, belirlenen bedelin artırılmasını isteyemez.
    Ancak, başlangıçta öngörülemeyen veya öngörülebilip de taraflarca göz önünde
    tutulmayan durumlar, taraflarca belirlenen götürü bedel ile eserin yapılmasına engel olur veya
    son derece güçleştirirse yüklenici, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını
    isteme, bu mümkün olmadığı veya karşı taraftan beklenemediği takdirde sözleşmeden dönme
    hakkına sahiptir. Dürüstlük kurallarının gerektirdiği durumlarda yüklenici, ancak fesih
    hakkını kullanabilir.
    Eser, öngörülenden az emek ve masrafı gerektirmiş olsa bile işsahibi, belirlenen
    bedelin tamamını ödemekle yükümlüdür.
    b. Değere göre bedel
    MADDE 481- Eserin bedeli önceden belirlenmemiş veya yaklaşık olarak
    belirlenmişse bedel, yapıldığı yer ve zamanda eserin değerine ve yüklenicinin giderine
    bakılarak belirlenir.
    C. Sözleşmenin sona ermesi
    I. Yaklaşık bedelin aşılması
    MADDE 482- Başlangıçta yaklaşık olarak belirlenen bedelin, işsahibinin kusuru
    olmaksızın aşırı ölçüde aşılacağı anlaşılırsa işsahibi, eser henüz tamamlanmadan veya
    tamamlandıktan sonra sözleşmeden dönebilir.
    Eser, işsahibinin arsası üzerine yapılıyorsa işsahibi, bedelden uygun bir miktarın
    indirilmesini isteyebileceği gibi, eser henüz tamamlanmamışsa, yükleniciyi işe devamdan
    alıkoyarak, tamamlanan kısım için hakkaniyete uygun bir bedel ödemek suretiyle sözleşmeyi
    feshedebilir.
    II. Eserin yok olması
    MADDE 483- Eser teslimden önce beklenmedik olay sonucu yok olursa işsahibi, eseri
    teslim almada temerrüde düşmedikçe yüklenici, yaptığı işin ücretini ve giderlerinin
    ödenmesini isteyemez. Bu durumda malzemeye gelen hasar, onu sağlayana ait olur.
    Eserin işsahibince verilen malzeme veya gösterilen arsanın ayıbı veya işsahibinin
    talimatına uygun yapılması yüzünden yok olması durumunda yüklenici, doğabilecek olumsuz
    sonuçları zamanında bildirmişse, yaptığı işin değerini ve bu değere girmeyen giderlerinin
    ödenmesini isteyebilir. İşsahibinin kusuru varsa, yüklenicinin ayrıca zararının giderilmesini
    de isteme hakkı vardır.
    III. Tazminat karşılığı fesih
    MADDE 484- İşsahibi, eserin tamamlanmasından önce yapılmış olan kısmın karşılığını
    ödemek ve yüklenicinin bütün zararlarını gidermek koşuluyla sözleşmeyi feshedebilir.
    IV. İşsahibi yüzünden ifanın imkânsızlaşması
    MADDE 485- Eserin tamamlanması, işsahibi ile ilgili beklenmedik olay dolayısıyla
    imkânsızlaşırsa yüklenici, yaptığı işin değerini ve bu değere girmeyen giderlerini isteyebilir.
    İfa imkânsızlığının ortaya çıkmasında işsahibi kusurluysa, yüklenicinin ayrıca
    tazminat isteme hakkı vardır.
    V. Yüklenicinin ölümü veya yeteneğini kaybetmesi
    MADDE 486- Yüklenicinin kişisel özellikleri göz önünde tutularak yapılmış olan
    sözleşme, onun ölümü veya kusuru olmaksızın eseri tamamlama yeteneğini kaybetmesi
    durumunda kendiliğinden sona erer. Bu durumda işsahibi, eserin tamamlanan kısmından
    yararlanabilecek ise, onu kabul etmek ve karşılığını vermekle yükümlüdür.
    SEKİZİNCİ BÖLÜM
    Yayım Sözleşmesi
    A. Tanımı
    MADDE 487- Yayım sözleşmesi, bir fikir ve sanat eseri sahibinin veya halefinin, o
    eseri yayımlanmak üzere yayımcıya bırakmayı, yayımcının da onu çoğaltarak yayımlamayı
    üstlendiği sözleşmedir.
    B. Şekli
    MADDE 488- Yayım sözleşmesinin geçerliliği, yazılı şekilde yapılmış olmasına bağlıdır.
    C. Hükümleri
    I. Yayımlatma hakkının geçişi ve sorumluluk
    MADDE 489- Yayım sözleşmesiyle eser sahibinin hakları, sözleşmenin ifasının
    gerektirdiği ölçüde ve süreyle yayımcıya geçer.
    Yayımlatan, yayımcıya karşı, sözleşmenin kurulduğu anda eseri yayımlatma hakkının
    bulunmamasından sorumlu olduğu gibi, eser korunmakta ise, telif hakkının olmamasından da
    sorumludur.
    Eserin tamamı veya bir bölümü yayımlanmak üzere başka bir yayımcıya bırakılmış ya
    da yayımlatanın bilgisi altında yayımlanmış ise yayımlatan, yayım sözleşmesinin yapılmasından
    önce, bunu karşı tarafa bildirmek zorundadır.
    II. Yayımlatanın tasarruf hakkı
    MADDE 490- Yayımlatan, sözleşmede kararlaştırılan süre sona ermedikçe veya süre
    belirlenmemişse kararlaştırılan baskı adedinin tükenmesi için alışılmış süre geçmedikçe,
    eserin tamamı veya bir bölümü üzerinde, yayımcının zararına olacak biçimde tasarrufta
    bulunamaz.
    Süreli yayınlarda yer alan kısa yazılar, yayımlatan tarafından her zaman, başka yerde
    de yayımlatılabilir.
    Yayımlatan, toplama bir eserin kendisine ait bölümlerini veya dergilerde çıkan uzun
    yazılarını, yayımın bitmesinden başlayarak üç ay geçmedikçe yeniden yayımlatamaz.
    III. Basım sayısı ve baskı adedinin belirlenmesi
    MADDE 491- Sözleşmede basım sayısı belirtilmemişse, yayımcının ancak bir basım
    yapma hakkı vardır.
    Taraflar, sözleşmenin süresini veya baskı adedini kararlaştırmak zorundadırlar.
    Sözleşmede yayımcıya belirli birkaç basım veya bütün yeni basımları yapma yetkisi
    verildiği hâllerde, yayımcı eserin baskı adedi tükenmiş iken yeni bir basım yapmayı ihmal
    ederse, yayımlatan yeni basım için yayımcıya uygun bir süre verir. Yayımcı, verilen süre
    içinde basımı gerçekleştirmezse; yayımlatan sözleşmeden cayabilir.
    IV. Çoğaltma ve dağıtım
    MADDE 492- Yayımcı, eseri hiçbir kısaltma, ekleme ve değişiklik yapmaksızın
    uygun biçimde çoğaltmakla yükümlüdür; ayrıca, satışın artırılması için gerekli tanıtım ve
    dağıtımı yapmak ve bu konuda her türlü önlemi almak zorundadır.
    Satış fiyatını, eserin satılmasını güçleştirmemek koşuluyla yayımcı belirler.
    V. Düzeltme ve iyileştirme
    MADDE 493- Yayımcının menfaatlerini zedelememek ve onun sorumluluğunu
    artırmamak koşuluyla, eser sahibi eserde düzeltme ve iyileştirme, halefleri ise ancak
    güncelleştirme yapabilir. Bu düzeltme ve iyileştirme gerektirdiği hâlde sözleşmede
    öngörülmemiş giderler, yayımlatan tarafından karşılanır.
    Yayımcı, eser sahibine eserini iyileştirme, haleflerine de güncelleştirme imkânı
    vermeden yeni bir basım yapamaz ve onu çoğaltamaz.
    VI. Birarada basım ve ayrı ayrı yayım
    MADDE 494- Bir eser sahibinin birden çok eserini ayrı ayrı yayımlama hakkı,
    yayımcıya bunların bir arada basılması yetkisini vermez.
    Aynı şekilde, eser sahibinin bütün eserlerini veya bunlardan yalnız bir türünü birarada
    yayımlama hakkı, yayımcıya bunlar içinden her birinin ayrı ayrı basıp yayma hakkını vermez.
    VII. Çeviri hakkı
    MADDE 495- Çeviri hakkının yayımcıya geçebilmesi, bunun sözleşmede açıkça
    belirtilmiş olmasına bağlıdır.
    VIII. Bedel isteme hakkı
  287. Bedelin belirlenmesi
    MADDE 496- Sözleşmede aksi kararlaştırılmış olmadıkça yayımlatan, bedel
    ödenmesini isteyebilir.
    Bedel ödenmesi gereken hâllerde ödenecek miktar belli değilse bedel, hâkim
    tarafından belirlenir.
    Yayımcının birden fazla basım yapma hakkı varsa, ilk basım için kararlaştırılan bedel
    ve diğer koşulların, sonraki basımlar için de uygulanacağı kabul edilmiş sayılır.
  288. Bedelin ödenme zamanı, satış hesapları ve bedelsiz alma hakkı
    MADDE 497- Bedel, eser bütün olarak yayımlanacaksa tamamının; cilt, fasikül,
    forma gibi bölümler hâlinde yayımlanacaksa, her bölümün basımından ve satışa hazır duruma
    getirilmesinden sonra ödenir.
    Taraflar, bedeli satış miktarına bağlamışlarsa yayımcı, satış hesaplarını tutmak,
    çıkarmak ve teamüle uygun ispat edici belgeleri hazırlamakla yükümlüdür.
    Aksi kararlaştırılmadıkça yayımlatanın, eserden, teamül uyarınca verilmesi gereken
    miktarda bedelsiz alma hakkı vardır.
    D. Sona ermesi
    I. Eserin yok olması
    MADDE 498- Eser, yayımcıya teslimden sonra beklenmedik hâl sonucu yok olsa bile,
    yayımcı bedeli ödemekle yükümlüdür.
    Eserin başka bir örneği kendisinde varsa, eser sahibinin bu örneği yayımcıya vermesi
    gerekir; başka bir örneği bulunmamakla birlikte, az bir çabayla yeniden meydana
    getirilebilecekse eser sahibi, eseri meydana getirerek teslim etmekle yükümlüdür. Eser sahibi
    her iki durumda da uygun bir karşılık isteyebilir.
    II. Basılanın yok olması
    MADDE 499- Eserin tamamlanmış olan baskı adedinin tamamı veya bir bölümü,
    satışa sunulmadan önce beklenmedik hâl sonucu yok olursa yayımcı, yayımlatana ayrıca bir
    bedel ödemeksizin yok olan miktarı, gideri kendisine ait olmak üzere yeniden basabilir.
    Yayımcı, aşırı masraf gerektirmeksizin yok olanların yerine yenilerini koyabilecek ise,
    bunu yapmakla yükümlüdür.
    III. Kişisel sebeplerle sona ermesi
    MADDE 500- Eser sahibi eseri tamamlamadan önce ölür veya tamamlama yeteneğini
    yitirir ya da eseri tamamlaması kendi kusuru olmaksızın imkânsız duruma gelirse, sözleşme
    kendiliğinden sona erer. Ancak, sözleşmenin tamamı veya bir bölümünün yerine getirilmesi
    mümkün ve hakkaniyete uygun bulunursa hâkim, sözleşme ilişkisinin devam etmesine ve
    bunun için gereken değişikliklerin yapılmasına karar verebilir.
    Yayımcı iflas ederse yayımlatan, eseri başka bir yayımcıya verebilir; ancak, iflas
    anında henüz muaccel olmamış borcun yerine getirileceği konusunda güvence gösterilmişse,
    yayımlatan eseri başka bir yayımcıya veremez.
    E. Sipariş üzerine yayım sözleşmesi
    MADDE 501- Bir veya birkaç kişi, yayımcının belirlediği plana göre bir eser
    meydana getirmeyi üstlenirlerse, sadece sözleşmeyle kararlaştırılan ücrete hak kazanırlar.
    Bu durumda, sözleşme konusu mali haklar yayımcıya ait olur.
    DOKUZUNCU BÖLÜM
    Vekâlet İlişkileri
    BİRİNCİ AYIRIM
    Vekâlet Sözleşmesi
    A. Tanımı
    MADDE 502- Vekâlet sözleşmesi, vekilin vekâlet verenin bir işini görmeyi veya
    işlemini yapmayı üstlendiği sözleşmedir.
    Vekâlete ilişkin hükümler, niteliklerine uygun düştükleri ölçüde, bu Kanunda
    düzenlenmemiş olan işgörme sözleşmelerine de uygulanır.
    Sözleşme veya teamül varsa vekil, ücrete hak kazanır.
    B. Kurulması
    MADDE 503- Kendisine bir işin görülmesi önerilen kişi, bu işi görme konusunda
    resmî sıfata sahipse veya işin yapılması mesleğinin gereği ise ya da bu gibi işleri kabul
    edeceğini duyurmuşsa, bu öneri onun tarafından hemen reddedilmedikçe, vekâlet sözleşmesi
    kurulmuş sayılır.
    C. Hükümleri
    I. Vekâletin kapsamı
    MADDE 504- Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin
    niteliğine göre belirlenir.
    Vekâlet, özellikle vekilin üstlendiği işin görülmesi için gerekli hukuki işlemlerin
    yapılması yetkisini de kapsar.
    Vekil, özel olarak yetkili kılınmadıkça dava açamaz, sulh olamaz, hakeme başvuramaz,
    iflas, iflasın ertelenmesi ve konkordato talep edemez, kambiyo taahhüdünde bulunamaz,
    bağışlama yapamaz, kefil olamaz, taşınmazı devredemez ve bir hak ile sınırlandıramaz.
    II. Vekilin borçları
  289. Talimata uygun ifa
    MADDE 505- Vekil, vekâlet verenin açık talimatına uymakla yükümlüdür. Ancak,
    vekâlet verenden izin alma imkânı bulunmadığında, durumu bilseydi onun da izin vereceği
    açık olan hâllerde, vekil talimattan ayrılabilir.
    Bunun dışındaki durumlarda vekil, talimattan ayrılırsa, bundan doğan zararı karşılamadıkça
    işi görmüş olsa bile, vekâlet borcunu ifa etmiş olmaz.
  290. Şahsen ifa, sadakat ve özen gösterme
    a. Genel olarak
    MADDE 506- Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile
    yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi
    başkasına yaptırabilir.
    Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek,
    sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
    Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve
    hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.
    b. İşin üçüncü kişiye gördürülmesi hâlinde
    MADDE 507- Vekil, yetkisi dışına çıkarak işi başkasına gördürdüğünde, onun
    fiilinden kendisi yapmış gibi sorumludur.
    Vekil başkasına vekâlet vermeye yetkili ise, sadece seçmede ve talimat vermede
    gerekli özeni göstermekle yükümlüdür.
    Vekâlet veren, her iki durumda da vekilin kendi yerine koyduğu kişiye karşı sahip
    olduğu hakları, doğrudan doğruya o kişiye karşı ileri sürebilir.
  291. Hesap verme
    MADDE 508- Vekil, vekâlet verenin istemi üzerine yürüttüğü işin hesabını vermek ve
    vekâletle ilişkili olarak aldıklarını vekâlet verene vermekle yükümlüdür.
    Vekil, vekâlet verene tesliminde geciktiği paranın faizini de ödemekle yükümlüdür.
  292. Edinilen hakların vekâlet verene geçişi
    MADDE 509- Vekilin, kendi adına ve vekâlet veren hesabına gördüğü işlerden doğan
    üçüncü kişilerdeki alacağı, vekâlet verenin vekile karşı bütün borçlarını ifa ettiği anda,
    kendiliğinden vekâlet verene geçer.
    Vekilin iflası hâlinde vekâlet veren, bu alacağın kendisine geçmiş olduğunu iflas
    masasına karşı da ileri sürebilir.
    Vekâlet veren, vekilin kendi adına ve vekâlet veren hesabına edinmiş olduğu taşınır
    eşyanın iflas masasından ayrılarak kendisine verilmesini isteyebilir. Vekilin sahip olduğu
    hapis hakkından iflas masası da yararlanır.
    III. Vekâlet verenin borçları
    MADDE 510- Vekâlet veren, vekâletin gereği gibi ifası için vekilin yaptığı giderleri
    ve verdiği avansları faiziyle birlikte ödemek ve yüklendiği borçlardan onu kurtarmakla
    yükümlüdür.
    Vekil, vekâletin ifası sebebiyle uğradığı zararın giderilmesini vekâlet verenden isteyebilir.
    Ancak vekâlet veren, kusuru bulunmadığını ispat ederek bu sorumluluktan kurtulabilir.
    IV. Birlikte vekâlet verenlerin ve birlikte vekillerin sorumluluğu
    MADDE 511- Bir kişiye birlikte vekâlet verenler, vekile karşı müteselsil olarak
    sorumludurlar.
    Vekâleti birlikte üstlenenler, vekâletin ifasından müteselsil olarak sorumludurlar ve
    yetkilerini başkalarına devir hakları olmadıkça, vekâlet vereni, ancak birlikte yaptıkları fiil ve
    işlemleriyle borç altına sokabilirler.
    D. Sona ermesi
    I. Sebepleri
  293. Tek taraflı sona erdirme
    MADDE 512- Vekâlet veren ve vekil, her zaman sözleşmeyi tek taraflı olarak sona
    erdirebilir. Ancak, uygun olmayan zamanda sözleşmeyi sona erdiren taraf, diğerinin bundan
    doğan zararını gidermekle yükümlüdür.
  294. Ölüm, ehliyetin kaybedilmesi ve iflas
    MADDE 513- Sözleşmeden veya işin niteliğinden aksi anlaşılmadıkça sözleşme,
    vekilin veya vekâlet verenin ölümü, ehliyetini kaybetmesi ya da iflası ile kendiliğinden sona
    ermiş olur. Bu hüküm, taraflardan birinin tüzel kişi olması durumunda, bu tüzel kişiliğin sona
    ermesinde de uygulanır.
    Vekâletin sona ermesi vekâlet verenin menfaatlerini tehlikeye düşürüyorsa, vekâlet
    veren veya mirasçısı ya da temsilcisi, işleri kendi başına görebilecek duruma gelinceye kadar,
    vekil veya mirasçısı ya da temsilcisi, vekâleti ifaya devam etmekle yükümlüdür.
    II. Hükümleri
    MADDE 514- Vekilin sözleşmenin sona erdiğini öğrenmeden önce yaptığı işlerden,
    vekâlet veren ya da mirasçıları sözleşme devam ediyormuş gibi sorumludur.
    İKİNCİ AYIRIM
    Kredi Mektubu ve Kredi Emri
    A. Kredi mektubu
    MADDE 515- Kredi mektubu, mektup gönderenin gönderilene bir üst sınır
    belirleyerek veya belirlemeksizin, kredi mektubundan yararlanacak belirli kişiye istemde
    bulunacağı miktarda para ve benzeri şeyleri verme konusundaki vekâletini içeren belgedir.
    Kredi mektubu, vekâlet sözleşmesi ve havale hükümlerine tabidir.
    Üst sınır belirlenmeksizin verilmiş olan kredi mektubunda mektuptan yararlanacak
    kişi, bu mektupla ilgili olanlar arasındaki ilişkiye açıkça uygun olmayan fazla bir istemde
    bulunursa mektup gönderilen, durumu gönderene bildirmek ve cevap alıncaya kadar ödemeyi
    ertelemek zorundadır.
    Kredi mektubuyla verilen vekâlet, ancak gönderilen tarafından belirli bir miktar için
    kabul edildiği takdirde geçerli olur.
    B. Kredi emri
    I. Tanımı ve şekli
    MADDE 516- Bir kimse kendi adına ve hesabına kredi emri verenin sorumluluğu
    altında bir üçüncü kişiye kredi açmak veya krediyi yenilemek için emir almış ve kabul
    etmişse, kredi emri verilen vekâletini aşmadıkça emri veren, kredi borcundan kefil gibi
    sorumlu olur. Ancak, kredi emri yazılı olmadıkça emri veren sorumlu olmaz.
    II. Kredi emrinden yararlananın ehliyetsizliği
    MADDE 517- Kredi emrini veren, kredi emrinden yararlananın ehliyetsizliğini ileri
    sürerek kredi emri verilene karşı sorumluluktan kurtulamaz.
    III. Kredi emri verilenin önel vermesi
    MADDE 518- Kredi emri verilen, kredi emrinden yararlanana kendiliğinden önel
    verir veya kendisine talimat verildiği hâlde kredi emrinden yararlanana başvurmayı ihmal
    ederse, kredi emri veren sorumluluktan kurtulur.
    IV. Taraflar arasındaki ilişki
    MADDE 519- Kredi emri veren ile kredi emrinden yararlanan arasındaki ilişkiye,
    kefil ile asıl borçlu arasındaki ilişkiyi düzenleyen hükümler uygulanır.
    ÜÇÜNCÜ AYIRIM
    Simsarlık Sözleşmesi
    A. Tanımı ve şekli
    MADDE 520- Simsarlık sözleşmesi, simsarın taraflar arasında bir sözleşme kurulması
    imkânının hazırlanmasını veya kurulmasına aracılık etmeyi üstlendiği ve bu sözleşmenin
    kurulması hâlinde ücrete hak kazandığı sözleşmedir.
    Simsarlık sözleşmesine, kural olarak vekâlete ilişkin hükümler uygulanır.
    Taşınmazlar konusundaki simsarlık sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça geçerli olmaz.
    B. Ücret
    I. Hak etme zamanı
    MADDE 521- Simsar, ancak yaptığı faaliyet sonucunda sözleşme kurulursa ücrete
    hak kazanır.
    Simsarın faaliyeti sonucunda kurulan sözleşme geciktirici koşula bağlanmışsa ücret,
    koşulun gerçekleşmesi hâlinde ödenir.
    Simsarlık sözleşmesinde simsarın yapacağı giderlerin kendisine ödeneceği
    kararlaştırılmışsa, simsarın faaliyeti sözleşmenin kurulmasıyla sonuçlanmamış olsa bile
    giderleri ödenir.
    II. Ücretin belirlenmesi
    MADDE 522- Ücret, belirlenmemişse tarifeye, tarife yoksa teamüle göre ödenir.
    III. Simsarın haklarını kaybetmesi
    MADDE 523- Simsar, üstlendiği borcuna aykırı davranarak diğer tarafın menfaatine
    hareket eder veya dürüstlük kurallarına aykırı olarak diğer taraftan ücret sözü alırsa, ücrete ve
    yaptığı giderlere ilişkin haklarını kaybeder.
    IV. Evlenme simsarlığı
    MADDE 524- Evlenme simsarlığından doğan ücret hakkında dava açılamaz ve takip
    yapılamaz.
    V. Ücretten indirim
    MADDE 525- Sözleşmede aşırı bir ücret kararlaştırılmışsa, borçlunun istemi üzerine,
    bu ücret hâkim tarafından hakkaniyete uygun olarak indirilebilir.
    ONUNCU BÖLÜM
    Vekâletsiz İşgörme
    A. İşgörenin hak ve borçları
    I. İşin görülmesi
    MADDE 526- Vekâleti olmaksızın başkasının hesabına işgören, o işi sahibinin
    menfaatine ve varsayılan iradesine uygun olarak görmekle yükümlüdür.
    II. Sorumluluk
    MADDE 527- Vekâletsiz işgören, her türlü ihmalinden sorumludur. Ancak, işgören
    bu işi, işsahibinin karşılaştığı zararı veya zarar tehlikesini gidermek üzere yapmışsa,
    sorumluluğu daha hafif olarak değerlendirilir.
    İşgören, işsahibinin açıkça veya örtülü olarak yasaklamış olmasına karşın bu işi
    yapmışsa ve işsahibinin yasaklaması da hukuka veya ahlaka aykırı değilse, beklenmedik
    hâlden de sorumlu olur. Ancak, işgören o işi yapmamış olsaydı bile, bu zararın beklenmedik
    hâl sonucunda gerçekleşeceğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur.
    III. İşgörenin ehliyetsizliği
    MADDE 528- İşgören, sözleşme ehliyetinden yoksunsa, yaptığı işlemden ancak
    zenginleştiği ölçüde veya iyiniyetli olmaksızın elinden çıkardığı zenginleşme miktarıyla sorumlu
    olur.
    Haksız fiillerden doğan daha kapsamlı sorumluluk saklıdır.
    B. İşsahibinin hak ve borçları
    I. İşin işsahibinin menfaatine yapılması hâlinde
    MADDE 529- İşsahibi, işin kendi menfaatine yapılması hâlinde, işgörenin, durumun
    gereğine göre zorunlu ve yararlı bulunan bütün masrafları faiziyle ödemek ve gördüğü iş
    dolayısıyla üstlendiği edimleri ifa etmek ve hâkimin takdir edeceği zararı gidermekle
    yükümlüdür. Bu hüküm, umulan sonuç gerçekleşmemiş olsa bile, işi yaparken gereken özeni
    göstermiş olan işgören hakkında da uygulanır.
    İşgören, yapmış olduğu giderleri alamadığı takdirde, sebepsiz zenginleşme
    hükümlerine göre ayırıp alma hakkına sahiptir.
    II. İşin işgörenin menfaatine yapılması hâlinde
    MADDE 530- İşsahibi, kendi menfaatine yapılmamış olsa bile, işgörmeden doğan
    faydaları edinme hakkına sahiptir; ancak zenginleştiği ölçüde, işgörenin masraflarını ödemek
    ve giriştiği borçlardan onu kurtarmakla yükümlüdür.
    III. İşin işsahibi tarafından uygun bulunması hâlinde
    MADDE 531- İşsahibi yapılan işi uygun bulmuşsa, vekâlet hükümleri uygulanır.
    ONBİRİNCİ BÖLÜM
    Komisyon Sözleşmesi
    A. Alım veya satım komisyonculuğu
    I. Tanımı
    MADDE 532- Alım veya satım komisyonculuğu, komisyoncunun ücret karşılığında,
    kendi adına ve vekâlet verenin hesabına kıymetli evrak ve taşınırların alım veya satımını
    üstlendiği sözleşmedir.
    Bu bölümdeki hükümler saklı kalmak üzere, komisyon sözleşmelerine vekâlet
    hükümleri uygulanır.
    II. Komisyoncunun borçları
  295. Bildirme ve sigortalama borcu
    MADDE 533- Komisyoncu, yaptığı iş hakkında vekâlet vereni bilgilendirmek ve
    özellikle talimatının yerine getirildiğini kendisine hemen bildirmekle yükümlüdür.
    Vekâlet verenin talimatı olmadıkça komisyoncu, sözleşmenin konusunu oluşturan
    şeyleri sigorta ettirmekle yükümlü değildir.
  296. Özen borcu
    MADDE 534- Satılmak üzere kendisine gönderilen eşya açıkça ayıplı ise komisyoncu,
    vekâlet verenin taşıyıcıya karşı haklarının korunması için gerekeni yapmak, zararı tespit
    ettirmek, olabildiğince eşyayı koruma altına almak ve durumdan vekâlet vereni hemen
    bilgilendirmekle yükümlüdür; aksi takdirde, her türlü ihmalinden doğan zarardan sorumlu olur.
    Satılmak üzere gönderilen eşya kısa sürede bozulabilecek nitelikte ise komisyoncu,
    vekâlet vereni hemen bilgilendirmek koşuluyla eşyayı satmakla yükümlüdür.
  297. Vekâlet verenin belirlediği bedel
    MADDE 535- Vekâlet verenin belirlediği bedelin altında mal satan komisyoncu, malı
    satmasaydı vekâlet verenin daha fazla zarar göreceğini ve durumun yeniden talimat almaya
    elverişli bulunmadığını ispat etmedikçe, belirlenen bedel ile satış bedeli arasındaki farkı
    gidermekle yükümlüdür. Bunun dışında komisyoncu, kusuru varsa, talimatına aykırı
    davranmasından dolayı vekâlet verenin uğradığı diğer zararlardan da sorumludur.
    Vekâlet verenin belirlediği bedelin altında mal alan veya üstünde satan komisyoncu,
    bu işlemlerden doğan farkı alıkoyamaz.
  298. Veresiye satma ve teslim almadan ödeme
    MADDE 536- Komisyoncu, vekâlet verenin izni olmaksızın malı veresiye satar veya
    malı teslim almadan bedelini öderse, bundan doğan zarara katlanmak zorundadır. Ancak,
    vekâlet veren yasaklamadıkça, malı satış yerindeki ticari teamüle göre veresiye de satabilir.
  299. Komisyoncunun garantisi
    MADDE 537- Yetkisi olmaksızın veresiye mal satması dışında, komisyoncu işlemde
    bulunduğu borçluların ödememelerinden ve diğer borçlarını ifa etmemelerinden sorumlu
    olmaz. Ancak, komisyoncu açıkça garanti vermişse veya bulunduğu yerdeki ticari teamül
    gerektiriyorsa sorumlu olur.
    Garanti veren komisyoncunun bundan dolayı ayrıca ücret isteme hakkı vardır.
    III. Komisyoncunun hakları
  300. Ödediği paralar ve yaptığı giderler
    MADDE 538- Komisyoncu, vekâlet verenin yararı için yaptığı bütün giderleri ve
    ödediği paraları faiziyle birlikte isteyebilir.
    Komisyoncu, ardiye ve taşıma bedellerini vekâlet verenin hesabına geçirebilirse de,
    kendi çalışanlarının ücretlerini geçiremez.
  301. Komisyon ücreti
    a. İsteme hakkı
    MADDE 539- Komisyoncu, ücretinin ödenmesini kendisine verilen işi yapınca
    isteyebileceği gibi, işin yapılmaması vekâlet verene yükletilebilen bir sebepten kaynaklanması
    hâlinde de isteyebilir.
    Komisyoncu, başka sebeplerle işin yapılamaması durumunda, ancak emeğinin yerel
    âdete göre belirlenecek karşılığını isteyebilir.
    b. Kaybedilmesi
    MADDE 540- Komisyoncu, vekâlet verene karşı dürüstlük kurallarına aykırı davranır,
    özellikle ona satın aldığından fazla veya sattığından eksik bir bedel bildirirse, ücret alma
    hakkını kaybeder.
    Bedelin gerçekleşen bedelden farklı gösterilmesi durumunda vekâlet veren,
    komisyoncuyu gerçekleşen bedel üzerinden satılanın alıcısı veya satıcısı sayma hakkına sahiptir.
  302. Hapis hakkı
    MADDE 541- Komisyoncunun, sattığı malın bedeli ve satın aldığı mal üzerinde hapis
    hakkı vardır.
  303. Malın açık artırmayla satılması
    MADDE 542- Komisyoncuya verilen malın satılamaması veya satış emrinden cayılması
    durumunda vekâlet veren, malı geri almakta ya da o malla ilgili başka işlem yapmakta aşırı
    ölçüde gecikirse komisyoncu, malı bulunduğu yer mahkemesinden karar alarak açık artırmayla
    sattırabilir. Ancak, mal borsada kayıtlıysa veya piyasa fiyatı varsa ya da yapılacak masrafa
    oranla değeri azsa, hâkim satışın başka bir yolla yapılmasına da karar verebilir.
    Malın bulunduğu yerde vekâlet veren ya da temsilcisi hazır bulunmazsa, satış kararı
    vekâlet veren dinlenmeksizin de verilebilir.
    Malın hızla değer kaybetmesi hâli dışında, artırmanın yer ve zamanının mahkemece
    vekâlet verene bildirilmesi zorunludur.
  304. Komisyoncunun kendisiyle işlem yapması
    a. Bedel ve ücret
    MADDE 543- Borsada kayıtlı veya piyasa fiyatı bulunan kambiyo senetleri veya diğer
    kıymetli evrakı ya da ticari malları satmaya veya satın almaya yetkili kılınan komisyoncu,
    vekâlet veren tarafından aksine talimat verilmemişse, satın alacağı mal yerine kendi mallarını
    satabilir veya satacağı malı kendisi için satın alabilir. Bu hâllerde, komisyoncunun kendisiyle
    işlem yaptığı andaki değerler esas alınır; komisyoncunun, komisyon işlerinde alışılmış olan
    ücret ve giderlerini, bu hâllerde bile isteme hakkı vardır.
    Komisyoncu, bu tür bir işlemin yapıldığını aynı gün vekâlet verene bildirmek zorundadır.
    Diğer hâllerde satış hükümleri uygulanır.
    b. İşlemi kendisiyle yapmış sayılma
    MADDE 544- Komisyoncu, kendisinin doğrudan doğruya alıcı veya satıcı olabildiği
    durumlarda, sözleşmenin diğer tarafını göstermeksizin vekâletin yerine getirildiğini vekâlet
    verene bildirirse, işlemi kendisiyle yapmış sayılır.
    c. İşlemi kendisiyle yapma hakkının düşmesi
    MADDE 545- Vekâlet verenin vekâleti geri aldığı haberi komisyoncuya ulaştığı anda,
    komisyoncunun işlemi kendisiyle yapma hakkı düşer. Ancak, bu haber kendisine ulaşmadan
    önce komisyoncu, işlemin yapıldığı bildirimini göndermişse, bu hüküm uygulanmaz.
    B. Diğer komisyon işleri
    MADDE 546- Malzemesi işsahibi tarafından verilmek üzere imal edilecek taşınırlar
    hakkındaki komisyon işleri, eşya mislî şeylerden olmasa da, alım ve satım komisyonculuğu
    hükmündedir.
    Alım ve satım komisyonculuğu sayılmayan işleri, ücret karşılığında kendi adına ve
    vekâlet verenin hesabına üstlenen alım ve satım komisyoncusu ile komisyon işlerini kendisine
    meslek edinmeyip arada bir üstlenen tacir hakkında da bu bölüm hükümleri uygulanır.
    Taşıma işleri komisyonculuğu hakkındaki özel hükümler saklıdır.
    ONİKİNCİ BÖLÜM
    Ticari Temsilciler, Ticari Vekiller ve Diğer Tacir Yardımcıları
    A. Ticari temsilci
    I. Tanımı ve yetki verilmesi
    MADDE 547- Ticari temsilci, işletme sahibinin, ticari işletmeyi yönetmek ve
    işletmeye ilişkin işlemlerde ticaret unvanı altında, ticari temsil yetkisi ile kendisini temsil
    etmek üzere, açıkça ya da örtülü olarak yetki verdiği kişidir.
    İşletme sahibi, ticari temsilcilik yetkisi verildiğini ticaret siciline tescil ettirmek
    zorundadır; ancak ticari işletme sahibinin ticari temsilcinin fiillerinden sorumluluğu, tescilin
    yapılmış olmasına bağlı değildir.
    II. Temsil yetkisinin kapsamı
    MADDE 548- Ticari temsilci, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı, işletme sahibi adına
    kambiyo taahhüdünde bulunmaya ve onun adına işletmenin amacına giren her türlü işlemleri
    yapmaya yetkili sayılır.
    Ticari temsilci, açıkça yetkili kılınmadıkça, taşınmazları devredemez veya bir hak ile
    sınırlandıramaz.
    III. Temsil yetkisinin sınırlandırılması
    MADDE 549- Temsil yetkisi, bir şubenin işleriyle sınırlandırılabilir.
    Temsil yetkisi, birden çok kişinin birlikte imza atmaları koşuluyla da sınırlandırılabilir.
    Bu durumda, diğerlerinin katılımı olmaksızın temsilcilerden birinin imza atmış olması, işletme
    sahibini bağlamaz.
    Temsil yetkisine ilişkin yukarıdaki sınırlamalar, ticaret siciline tescil edilmedikçe,
    iyiniyetli üçüncü kişilere karşı hüküm doğurmaz.
    Temsil yetkisine ilişkin diğer sınırlamalar, tescil edilmiş olsalar bile, iyiniyetli üçüncü
    kişilere karşı ileri sürülemez.
    IV. Temsil yetkisinin sona ermesi
    MADDE 550- Temsil yetkisinin verildiği ticaret siciline tescil edilmemiş olsa bile,
    sona erdiği tescil edilir.
    Temsil yetkisinin sona erdiği ticaret siciline tescil ve ilan edilmediği sürece, bu yetki
    iyiniyetli üçüncü kişiler için geçerliliğini korur.
    B. Ticari vekil
    MADDE 551- Ticari vekil, bir ticari işletme sahibinin, kendisine ticari temsilcilik
    yetkisi vermeksizin, işletmesini yönetmek veya işletmesinin bazı işlerini yürütmek için
    yetkilendirdiği kişidir.
    Bu yetki, işletmenin alışılmış bütün işlemlerini kapsar. Ancak, ticari vekil açıkça
    yetkili kılınmadıkça, ödünç olarak para veya benzerlerini alamaz, kambiyo taahhüdünde
    bulunamaz, dava açamaz ve açılmış davayı takip edemez.
    C. Diğer tacir yardımcıları
    MADDE 552- Toptan, yarı toptan veya perakende satışlarla uğraşan ticari işletmelerin
    görevli veya hizmetlileri, o ticari işletme içinde, müşterilerin kolaylıkla görebilecekleri bir
    yerde ve kolayca okuyabilecekleri bir biçimde, yazıyla aksine duyuru yapılmış olmadıkça,
    aşağıdaki işlemler için yetkilidirler:
  305. Ticari işletmenin alışılmış bütün satış işlemlerini yapmak.
  306. Yetkili oldukları işlemler hakkında faturaları imzalamak.
  307. Ticari işletmenin alışılmış işlemlerinden doğan borçların ifa edilmesine veya
    bunların hiç ya da gereği gibi ifa edilmemesine ilişkin ihtar veya diğer açıklamaları işletme
    sahibi adına yapmak; bu nitelikteki ihtar veya diğer açıklamaları, özellikle alışılmış işlem
    dolayısıyla teslim edilmiş mallara ilişkin ayıp bildirimlerini ticari işletme adına kabul etmek.
    Toptan, yarı toptan veya perakende satışlarla uğraşan ticari işletmelerin görevli veya
    hizmetlileri, kendilerine yazıyla yetki verilmiş olmadıkça, işletme dışında ve kasa görevlileri
    atanmışsa, işletme içinde satış bedellerini isteyip alamazlar. Bu kişiler, satış bedellerini almaya
    yetkili bulundukları hâllerde, faturaları kapatmaya veya makbuz vermeye de yetkilidirler.
    D. Rekabet yasağı
    MADDE 553- Bir işletmenin bütün işlerini yöneten veya işletme sahibinin hizmetinde
    bulunan ticari temsilciler, ticari vekiller veya diğer tacir yardımcıları, işletme sahibinin izni
    olmaksızın, doğrudan doğruya veya dolaylı olarak, kendilerinin ya da bir üçüncü kişinin
    hesabına işletmenin yaptığı türden bir iş yapamayacakları gibi, kendi hesaplarına bu tür
    işlemleri üçüncü kişilere de yaptıramazlar.
    Buna aykırı davranırlarsa işletme sahibi, aralarındaki hukuki ilişkiden doğan hakları
    saklı kalmak kaydıyla, uğradığı zararın giderilmesini isteyebileceği gibi, bunun yerine, ticari
    temsilcinin, ticari vekilin veya diğer tacir yardımcısının kendi hesabına yaptığı veya üçüncü
    kişilere yaptırdığı işlerin kendi hesabına yapılmış sayılmasını ve bu işler dolayısıyla aldıkları
    ücretin verilmesini veya aynı işlerden doğan alacağın devredilmesini isteyebilir.
    E. Ticari temsilcilerin, ticari vekillerin ve diğer tacir yardımcılarının yetkilerinin
    sona ermesi
    MADDE 554- İşletme sahibi, ticari temsilcilerin, ticari vekillerin ve diğer tacir
    yardımcılarının yetkilerini, aralarındaki hizmet, vekâlet, ortaklık ve benzeri sözleşmelerden
    doğan hakları saklı kalmak koşuluyla, her zaman geri alabilir.
    İşletme sahibinin fiil ehliyetini kaybetmesi veya ölümü, ticari temsilcilerin, ticari
    vekillerin ve diğer tacir yardımcılarının yetkisini sona erdirmez.
    ONÜÇÜNCÜ BÖLÜM
    Havale
    A. Tanımı
    MADDE 555- Havale, havale edenin, kendi hesabına, para, kıymetli evrak ya da diğer
    bir mislî eşyayı havale alıcısına vermek üzere havale ödeyicisini; bunları kendi adına kabul
    etmek üzere havale alıcısını yetkili kıldığı bir hukuki işlemdir.
    B. Hükümleri
    I. Havale eden ile havale alıcısı arasındaki ilişki
    MADDE 556- Havale, havale edenin havale alıcısına olan borcunun ifası amacıyla
    yapılıyorsa, bu borç ancak havale ödeyicisinin borcu ifa etmesiyle sona erer.
    Havaleyi kabul etmiş olan havale alıcısı, havale ödeyicisine başvurarak havalede
    belirlenen süre içinde alacağını elde edememişse, bu alacağı, havale edene karşı yeniden
    ileri sürebilir.
    Alacaklı olan havale alıcısı, havaleyi kabul etmek istemezse, durumu borçlu olan havale
    edene gecikmeksizin bildirmek zorundadır; bildirmezse bundan doğan zararı gidermekle
    yükümlü olur.
    II. Havale ödeyicisinin borcu
    MADDE 557- Havale ödeyicisi, çekince belirtmeksizin havaleyi kabul ettiğini havale
    alıcısına bildirirse, ifa ile yükümlü olur ve ona karşı, ancak aralarındaki ilişkiden veya
    havalenin içeriğinden doğan savunmaları ileri sürebilir; havale eden ile kendi arasındaki
    ilişkiden doğan savunmaları ileri süremez.
    Havale ödeyicisi, havale edene borçlu ise, borcu havale alıcısına ifa etmesi, havale
    edene yapacağı ifaya oranla daha fazla yük getirmiyorsa, borcu havale alıcısına ifa etmekle
    yükümlüdür. Bu durumda, havale eden ile aralarında aksi kararlaştırılmamışsa havale
    ödeyicisinin, ifadan önce havaleyi kabul ettiğini havale alıcısına açıklamasına gerek yoktur.
    III. İfa edilmeme hâlinde bildirim
    MADDE 558- Havale ödeyicisi, havale alıcısının istemesine karşın ifadan kaçınır veya
    havale konusunu ifa etmeyeceğini önceden açıklarsa havale alıcısı, durumu gecikmeksizin
    havale edene bildirmekle yükümlüdür; bildirmezse, bu yüzden havale edenin uğrayacağı
    zarardan sorumlu olur.
    C. Geri alma
    MADDE 559- Havale eden, havale alıcısına verdiği yetkiyi her zaman geri alabilir.
    Ancak, havale alıcısının yararına, özellikle onun alacağını elde etmesi amacıyla verdiği
    yetkiyi geri alamaz.
    Havale ödeyicisi, havale alıcısına havaleyi kabul ettiğini açıklamadığı sürece havale
    eden, ona verdiği yetkiyi geri alabilir.
    Havale edenin iflası hâlinde, henüz kabul edilmemiş olan havale kendiliğinden sona erer.
    D. Kıymetli evrak konusunda havale
    MADDE 560- Kıymetli evraka bağlanmış alacağın, hâmile ödenmesi amacıyla yapılan
    yazılı havaleler hakkında, bu bölüm hükümleri uygulanır. Bu durumda havale ödeyicisi
    karşısında her hamil, havale alıcısı sayılır. Buna karşılık, havale eden ile havale alıcısı
    arasındaki ilişkiye özgü haklar, sadece alacağı devreden ile devralan arasında doğmuş olur.
    Çekler ve poliçe benzeri havaleler hakkındaki özel hükümler saklıdır.
    ONDÖRDÜNCÜ BÖLÜM
    Saklama Sözleşmeleri
    A. Genel saklama sözleşmesi
    I. Tanımı
    MADDE 561- Saklama sözleşmesi, saklayanın, saklatanın kendisine bıraktığı bir
    taşınırı güvenli bir yerde koruma altına almayı üstlendiği sözleşmedir.
    Açıkça öngörüldüğü veya durum ve koşullar gerektirdiği takdirde, saklayan ücret
    isteyebilir.
    II. Saklatanın borçları
    MADDE 562- Saklatan, sözleşmenin ifasının zorunlu kıldığı bütün masrafları
    ödemekle yükümlüdür.
    Saklatan, kendi kusurundan ileri gelmediğini ispat etmedikçe, saklayanın saklamadan
    doğan zararlarını gidermekle yükümlüdür.
    III. Saklayanın borçları
  308. Kullanım yasağı
    MADDE 563- Saklayan, saklatanın izni olmadıkça saklananı kullanamaz.
    Bu yasağa aykırı davranırsa, saklatana uygun bir kullanım bedeli ödemekle yükümlü
    olduğu gibi, kullanmamış olsaydı bile bu zararın doğacağını ispat etmedikçe, beklenmedik
    hâlden doğacak zararlardan da sorumlu olur.
  309. Geri verme
    a. Genel olarak
    MADDE 564- Saklama sözleşmesinde bir süre belirlenmiş olsa bile saklayan,
    saklatanın her zaman ileri sürebileceği istemi üzerine, saklananı bütün çoğalmalarıyla birlikte
    geri vermekle yükümlüdür. Ancak saklatan, saklayanın belirlenen süreyi dikkate alarak
    yapmış olduğu masrafları ödemekle yükümlüdür.
    b. Özel durumlar
    MADDE 565- Saklayan, belirlenmiş olan sürenin sona ermesinden önce saklananı
    geri veremez. Ancak saklayan, öngörülemeyen durumlar dolayısıyla sözleşmenin devamı
    saklanan için tehlikeli veya kendisi için zararlı olursa, belirlenen sürenin sona ermesinden
    önce de geri verebilir.
    Süre belirlenmemişse, saklayan saklananı her zaman geri verebilir.
    Birden çok kişi bir şeyi saklanmak üzere verirse, sözleşmede aksine bir hüküm
    bulunmadıkça veya hepsinin rızası olmadıkça, saklayan saklananı onlardan birine geri
    vermekle sorumluluktan kurtulamaz.
    c. Geri verme yeri
    MADDE 566- Saklanan, masrafları ve hasarı saklatana ait olmak üzere, korunması
    gereken yerde geri verilir.
  310. Saklayanların sorumluluğu
    MADDE 567- Bir şeyi birlikte saklamak üzere alanlar, müteselsilen sorumlu olurlar.
  311. Üçüncü kişilerin iddiaları
    MADDE 568- Bir üçüncü kişi, saklanan üzerinde ayni hak iddiasında bulunsa bile,
    saklanan haczedilmedikçe veya saklayana karşı istihkak davası açılmadıkça saklayan, onu
    saklatana geri vermekle yükümlüdür.
    Haciz konulması veya istihkak davası açılması hâlinde saklayan, durumu hemen
    saklatana bildirmek zorundadır.
    IV. Güvenilirkişiye bırakma
    MADDE 569- Birden çok kişi, haklarını korumak üzere, hukuki durumu çekişmeli
    veya belirsiz olan şeyi, bir güvenilirkişiye bırakırlarsa, bu kişi, saklatanların tamamının rızası
    veya hâkimin kararı olmadıkça, onu hiçbirine geri veremez.
    B. Mislî şeylerin saklanması
    MADDE 570- Saklayanın kendisine bırakılan parayı aynen geri vermek zorunda
    olmaksızın mislen geri vermesi açıkça veya örtülü olarak kararlaştırılmışsa, o paranın yararı
    ve hasarı kendisine ait olur.
    Paranın mühürsüz ve açık olarak bırakılmış olması, örtülü anlaşma sayılır.
    Saklayan, saklatan tarafından kendisine açıkça yetki verilmedikçe, saklanan diğer mislî
    eşya veya kıymetli evrak üzerinde tasarrufta bulunamaz.
    C. Ardiyeciye bırakma
    I. Senet çıkarma
    MADDE 571- Saklamak üzere ticari mal kabul ettiğini açıkça kamuya bildiren ardiyeci,
    saklatılan malı temsil eden senet çıkarmaya izin verilmesini, yetkili makamdan isteyebilir.
    II. Ardiyecinin saklama borcu
    MADDE 572- Ardiyeci, kendisine bırakılan malları bir komisyoncu gibi özenle
    saklamak ve mallarda ayrıca önlem alınmasını gerektiren bir değişiklik olursa, durumu imkân
    ölçüsünde saklatana bildirmekle yükümlüdür.
    Ardiyeci, saklatana, malların durumunu incelemesi ve örnek alması için, alışılmış iş
    zamanlarında; gerekli koruma önlemlerini alabilmesi için de her zaman izin vermek zorundadır.
    III. Bırakılan şeylerin karışması
    MADDE 573- Ardiyeci açıkça yetkili kılınmadıkça, aynı tür ve nitelikteki mislî
    şeyleri birbirine karıştıramaz.
    Yetkiye dayanılarak karıştırılan bu gibi şeyler üzerinde, saklatanlardan her biri, hakkıyla
    orantılı bir pay isteyebilir.
    Bu durumda ardiyeci, saklatanların birlikte hazır bulunmasına gerek olmaksızın
    saklatanlardan her birinin payını ayırabilir.
    IV. Ardiyecinin hakları
    MADDE 574- Ardiyeci, kararlaştırılmış veya alışılmış olan ardiye ücretini ve
    saklamadan doğmayan bakım, taşıma ve gümrük gibi bütün giderlerini isteyebilir.
    Bu giderler hemen; ardiye ücreti ise her üç ayda bir ve her hâlde malların tümünün
    veya bir bölümünün geri alınması sırasında ödenir.
    Ardiyeci, mallara zilyet bulunduğu veya eşyayı temsil eden herhangi bir senet
    vasıtasıyla onlar üzerinde tasarruf etme yetkisine sahip olduğu sürece, alacakları için bu
    mallar üzerinde hapis hakkına sahiptir.
    V. Malların geri verilmesi
    MADDE 575- Ardiyeci, ticari malları, genel saklama sözleşmesinde olduğu gibi geri
    vermekle yükümlüdür. Ancak, saklayanın sözleşmede öngöremeyeceği sebeplerle, süresinden
    önce geri verme yetkisi bulunduğu durumlarda bile ardiyeci, kararlaştırılmış olan sürenin
    sonuna kadar malları korumak zorundadır.
    D. Konaklama yeri, garaj, otopark ve benzeri yerleri işletenlere bırakma
    I. Konaklama yeri işletenlerin sorumluluğu
  312. Koşulları ve kapsamı
    MADDE 576- Otel, motel, pansiyon, tatil köyü gibi yerleri işletenler, konaklayanların
    getirdikleri eşyanın yok olması, zarara uğraması veya çalınmasından sorumludurlar. Ancak
    işletenler, zararın bizzat konaklayana veya onu ziyarete gelen ya da beraberinde veya
    hizmetinde bulunan kimseye yükletilebilecek kusurdan, mücbir sebepten ya da eşyanın
    niteliğinden doğduğunu ispat etmekle, bu sorumluluktan kurtulurlar.
    Bu sorumluluk, işletenlere veya çalışanlarına bir kusur yüklenmedikçe, konaklayanlardan
    her biri için, günlük konaklama ücretinin üç katını aşamaz.
  313. Kıymetli eşya
    MADDE 577- Kıymetli eşya veya oldukça önemli miktarda para veya kıymetli evrak,
    işletene saklanması için bırakılmamışsa, işleten ancak kendisinin veya çalışanlarının kusuru
    hâlinde sorumlu olur.
    İşleten, bunları saklamak üzere almış veya almaktan kaçınmışsa, eşyanın tam değerinden
    sorumludur.
    Konaklayanın kendi yanında saklaması gereken eşya ile para ve benzeri şeyler
    hakkında, onun diğer eşyasına ilişkin sorumluluk kuralı uygulanır.
  314. Sorumluluğun kalkması
    MADDE 578- Konaklayan zararını öğrenir öğrenmez işletene bildirmezse, istem
    hakkını kaybeder.
    İşleten böyle bir sorumluluk üstlenmediğini veya sorumluluğu bu Kanunda
    gösterilmemiş olan bir koşula bağladığını, herhangi bir yolla ilan etse bile, sorumluluktan
    kurtulamaz.
    II. Garaj, otopark ve benzeri yerleri işletenlerin sorumluluğu
    MADDE 579- Garaj, otopark ve benzeri yerleri işletenler, kendilerine bırakılan veya
    çalışanlarınca kabul edilen hayvan, at arabası, bunlara ait koşum ve benzeri eşya ile motorlu
    taşıt ve eklentilerinin yok olmasından, zarara uğramasından veya çalınmasından
    sorumludurlar. Ancak işletenler, zararın saklatan veya ziyaretçisi ya da beraberinde veya
    hizmetinde bulunan kimseye yükletilebilecek kusurdan, mücbir sebepten ya da eşyanın
    niteliğinden doğduğunu ispat etmekle, bu sorumluktan kurtulurlar.
    Ancak, garaj, otopark ve benzeri yerleri işletenlerin sorumluluğu, kendilerine veya
    çalışanlarına bir kusur yüklenmedikçe, saklananların her biri için alınan günlük saklama
    ücretinin on katını aşamaz.
    İşleten böyle bir sorumluluk üstlenmediğini veya sorumluluğu bu Kanunda gösterilmemiş
    olan bir koşula bağladığını, herhangi bir yolla ilan etse bile, sorumluluktan kurtulamaz.
    III. Hapis hakkı
    MADDE 580- İşletenler, kendilerine bırakılan veya konaklama yerlerine, garaj,
    otopark ve benzeri yerlere konulan eşya veya hayvanlar üzerinde, ücretlerini veya saklama
    giderlerinden doğan alacaklarını güvenceye almak için hapis hakkına sahiptirler.
    Kiraya verenin hapis hakkına ilişkin hükümler, kıyas yoluyla burada da uygulanır.
    ONBEŞİNCİ BÖLÜM
    Kefalet Sözleşmesi
    A. Tanımı
    MADDE 581- Kefalet sözleşmesi, kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa
    etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşmedir.
    B. Koşulları
    I. Asıl borç
    MADDE 582- Kefalet sözleşmesi, mevcut ve geçerli bir borç için yapılabilir. Ancak,
    gelecekte doğacak veya koşula bağlı bir borç için de, bu borç doğduğunda veya koşul
    gerçekleştiğinde hüküm ifade etmek üzere kefalet sözleşmesi kurulabilir.
    Yanılma veya ehliyetsizlik sebebiyle borçlunun sorumlu olmadığı bir borç için kişisel
    güvence veren kişi, yükümlülük altına girdiği sırada, sözleşmeyi sakatlayan eksikliği
    biliyorsa, kefaletle ilgili kanun hükümlerine göre sorumlu olur. Aynı kural, borçlu yönünden
    zamanaşımına uğramış bir borca kefil olan kişi hakkında da uygulanır.
    Kanundan aksi anlaşılmadıkça kefil, bu bölümde kendisine tanınan haklardan önceden
    feragat edemez.
    II. Şekil
    MADDE 583- Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu
    olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu
    azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu
    anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el
    yazısıyla belirtmesi şarttır.
    Kendi adına kefil olma konusunda özel yetki verilmesi ve diğer tarafa veya bir üçüncü
    kişiye kefil olma vaadinde bulunulması da aynı şekil koşullarına bağlıdır. Taraflar, yazılı şekle
    uyarak kefilin sorumluluğunu borcun belirli bir miktarıyla sınırlandırmayı kararlaştırabilirler.
    Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumluluğunu artıran değişiklikler,
    kefalet için öngörülen şekle uyulmadıkça hüküm doğurmaz.
    III. Eşin rızası
    MADDE 584- Eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya
    yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir; bu
    rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması
    şarttır.
    Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumlu olacağı miktarın artmasına
    veya adi kefaletin müteselsil kefalete dönüşmesine ya da kefil yararına olan güvencelerin
    önemli ölçüde azalmasına sebep olmayan değişiklikler için eşin rızası gerekmez.
    (Ek fıkra: 28/3/2013-6455/77 md.) Ticaret siciline kayıtlı ticari işletmenin sahibi
    veya ticaret şirketinin ortak ya da yöneticisi tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak
    verilecek kefaletler, mesleki faaliyetleri ile ilgili olarak esnaf ve sanatkârlar siciline kayıtlı
    esnaf veya sanatkârlar tarafından verilecek kefaletler, 27/12/2006 tarihli ve 5570 sayılı Kamu
    Sermayeli Bankalar Tarafından Yürütülen Faiz Destekli Kredi Kullandırılmasına Dair Kanun
    kapsamında kullanılacak kredilerde verilecek kefaletler ile tarım kredi, tarım satış ve esnaf ve
    sanatkârlar kredi ve kefalet kooperatifleri ile kamu kurum ve kuruluşlarınca kooperatif
    ortaklarına kullandırılacak kredilerde verilecek kefaletler için eşin rızası aranmaz.
    C. İçeriği
    I. Türlerine göre
  315. Adi kefalet
    MADDE 585- Adi kefalette alacaklı, borçluya başvurmadıkça, kefili takip edemez;
    ancak, aşağıdaki hâllerde doğrudan doğruya kefile başvurabilir:
  316. Borçlu aleyhine yapılan takibin sonucunda kesin aciz belgesi alınması.
  317. Borçlu aleyhine Türkiye’de takibatın imkânsız hâle gelmesi veya önemli ölçüde
    güçleşmesi.
  318. Borçlunun iflasına karar verilmesi.
  319. Borçluya konkordato mehli verilmiş olması.
    Alacak, kefaletten önce veya kefalet sırasında rehinle de güvence altına alınmışsa, adi
    kefalette kefil, alacağın öncelikle rehin konusundan alınmasını isteyebilir. Ancak, borçlunun
    iflasına veya kendisine konkordato mehli verilmesine karar verilmişse, bu hüküm uygulanmaz.
    Sadece açığın kapatılması için kefil olunmuşsa, borçlu aleyhine yapılan takibin kesin
    aciz belgesi alınmasıyla sonuçlanması veya borçlu aleyhine Türkiye’de takibatın imkânsız
    hâle gelmesi ya da konkordatonun kesinleşmesi durumlarında, doğrudan doğruya kefile
    başvurulabilir. Sözleşmede, bu durumlarda alacaklının, önce asıl borçluya başvurmak zorunda
    olduğu kararlaştırılabilir.
  320. Müteselsil kefalet
    MADDE 586- Kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir
    ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip etmeden veya
    taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Ancak, bunun için borçlunun, ifada
    gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir.
    Alacak, teslime bağlı taşınır rehni veya alacak rehni ile güvenceye alınmışsa, rehnin
    paraya çevrilmesinden önce kefile başvurulamaz. Ancak, alacağın rehnin paraya çevrilmesi
    yoluyla tamamen karşılanamayacağının önceden hâkim tarafından belirlenmesi veya borçlunun
    iflas etmesi ya da konkordato mehli verilmesi hâllerinde, rehnin paraya çevrilmesinden önce de
    kefile başvurulabilir.
  321. Birlikte kefalet
    MADDE 587- Birden çok kişi, aynı borca birlikte kefil oldukları takdirde, her biri
    kendi payı için adi kefil gibi, diğerlerinin payı için de kefile kefil gibi sorumlu olur.
    Borçluyla birlikte veya kendi aralarında müteselsil kefil olarak yükümlülük altına
    giren kefillerden her biri, borcun tamamından sorumlu olur. Ancak, bir kefil, kendisiyle
    birlikte daha önce veya aynı zamanda müteselsilen yükümlü bulunan ve Türkiye’de takip
    edilebilen bütün kefillere karşı takibe girişilmiş olmadıkça, kendi payından fazlasını
    ödemekten kaçınabilir. Bir kefil, bu hakkı, diğer kefillerin kendi paylarını ödemiş veya ayni
    güvence sağlamış olmaları durumunda da kullanabilir. Aksine anlaşmalar saklı kalmak
    kaydıyla, borcu ödeyen kefil, kendi paylarını daha önce ödememiş olmaları ölçüsünde, diğer
    kefillere karşı rücu hakkına sahiptir. Bu hak, borçluya rücudan önce de kullanılabilir.
    Alacaklı, kefilin aynı alacak için başka kişilerin de kefil olduğunu veya olacağını
    varsayarak kefalet ettiğini biliyor veya bilmesi gerekiyorsa, bu varsayımın sonradan
    gerçekleşmemesi veya kefillerden birinin alacaklı tarafından kefalet borcundan kurtarılması
    ya da kefaletinin hükümsüz olduğuna karar verilmesi durumunda kefil, kefalet borcundan
    kurtulur.
    Birbirlerinden bağımsız olarak aynı borç için kefil olanlardan her biri, kefalet
    borcunun tamamından sorumlu olur. Ancak, borcu ödeyen kefil aksine anlaşma olmadıkça,
    diğerlerine toplam kefalet miktarındaki payı oranında rücu hakkına sahiptir.
  322. Kefile kefil ve rücua kefil
    MADDE 588- Alacaklıya, kefilin borcu için güvence veren kefile kefil, kefil ile
    birlikte, adi kefil gibi sorumludur.
    Rücua kefil, kefilin borçludan rücu alacağı için güvence veren kefildir.
    II. Ortak hükümler
  323. Kefil ile alacaklı arasındaki ilişki
    a. Sorumluluğun kapsamı
    MADDE 589- Kefil, her durumda kefalet sözleşmesinde belirtilen azamî miktara
    kadar sorumludur.
    Aksi sözleşmede kararlaştırılmamışsa kefil, belirtilen azamî miktarla sınırlı olmak
    üzere, aşağıdakilerden sorumludur:
  324. Asıl borç ile borçlunun kusur veya temerrüdünün yasal sonuçları.
  325. Alacaklının, kefile, onun borcu ödeyerek yapılmalarını önleyebileceği uygun bir
    zaman önce bildirmesi koşuluyla, borçluya karşı yönelttiği takip ve davaların masrafları ile
    gerektiğinde rehinlerin kefile tesliminin ve rehin haklarının devrinin sebep olduğu masraflar.
  326. İşlemiş bir yıllık ve işlemekte olan yıla ait akdî faizler ile gerektiğinde tahvil
    karşılığında ödünç verilen anaparanın işlemiş bir yıllık ve işlemekte olan yıla ait faizleri.
    Sözleşmede açıkça kararlaştırılmamışsa kefil, borçlunun sadece kefalet sözleşmesinin
    kurulmasından sonraki borçlarından sorumludur.
    Kefilin, asıl borç ilişkisinin hükümsüz hâle gelmesinin sebep olduğu zarardan ve ceza
    koşulundan sorumlu olacağına ilişkin anlaşmalar kesin olarak hükümsüzdür.
    b. Kefilin takibi
    MADDE 590- Borçlunun iflası sebebiyle asıl borç daha önce muaccel olsa bile,
    belirlenen vadeden önce kefile karşı takibat yapılamaz.
    Bütün kefalet türlerinde kefil, ayni güvence karşılığında hâkimden, mevcut rehinler paraya
    çevrilinceye ve borçlu aleyhine yapılan takip sonucunda kesin aciz belgesi alınıncaya veya
    konkordato kararına kadar kendisine karşı yöneltilen takibin durdurulmasına karar verilmesini
    isteyebilir.
    Asıl borcun muaccel olması, alacaklı veya borçlunun önceden süre içeren bildirimde
    bulunmasına bağlıysa, kefalet borcu için bu süre, bildirimin kefile yapıldığı tarihte işlemeye
    başlar.
    Yerleşim yeri yabancı bir ülkede olan borçlunun borcunu ödemesi, döviz işlemleri
    veya havale ile ilgili yasaklar gibi sebeplerle, o yabancı ülkenin yasal düzenlemeleri gereği
    imkânsız hâle gelmiş veya sınırlandırılmışsa, yerleşim yeri Türkiye’de olan kefil, takibe bu
    sebeple itiraz edebilir.
    c. Def’iler
    MADDE 591- Kefil, asıl borçluya veya mirasçılarına ait olan ve asıl borçlunun ödeme
    güçsüzlüğünden doğmayan bütün def’ileri alacaklıya karşı ileri sürme hakkına sahip olduğu
    gibi, bunları ileri sürmek zorundadır. Yanılma veya sözleşme yapma ehliyetsizliği ya da
    zamanaşımına uğramış bir borç sebebiyle borçlunun yükümlü olmadığı bir borca bilerek
    kefalet hâli bu hükmün dışındadır.
    Asıl borçlu kendisine ait olan bir def’iden vazgeçmiş olsa bile kefil, yine de bu def’iî
    alacaklıya karşı ileri sürebilir.
    Kefil, asıl borçluya ait def’ilerin varlığını bilmeksizin ödemede bulunursa, rücu
    hakkına sahip olur. Buna karşılık asıl borçlu, kefilin bu def’ileri bildiğini veya bilmesi
    gerektiğini ispat ederse kefil, bunlar ileri sürülmüş olsaydı ödemeden kurtulacağı ölçüde rücu
    hakkını kaybeder.
    Kumar veya bahisten doğan bir borca kefalette kefil, borcun bu niteliğini bilmiş olsa
    bile, asıl borçlunun sahip olduğu def’ileri ileri sürebilir.
    d. Özen gösterme, rehin ve borç senetlerinin teslimi
    MADDE 592- Alacaklı, kefalet sırasında var olan veya daha sonra asıl borçludan
    alacağın özel güvencesi olmak üzere elde ettiği rehin haklarını, güvenceyi ve rüçhan haklarını
    kefilin zararına olarak azaltırsa, zararın daha az olduğu alacaklı tarafından ispat edilmedikçe,
    kefilin sorumluluğu da buna uygun düşen bir miktarda azalır. Kefilin fazladan ödediği
    miktarın geri verilmesini isteme hakkı saklıdır.
    Çalışanlara kefalet hâlinde alacaklı, çalışanlar üzerinde yükümlü olduğu gözetimi
    ihmal eder veya kendisinden beklenebilen özeni göstermezse ve borç da bu sebeple doğmuş
    ya da bu özeni göstermesi hâlinde ulaşamayacağı ölçüde artmış olursa, bu borcu veya borcun
    artan kısmını kefilden isteyemez.
    Alacaklı, borcu ödeyen kefile haklarını kullanmasına yarayabilecek borç senetlerini
    teslim etmek ve gerekli bilgileri vermekle yükümlüdür. Alacaklı, kefalet sırasında var olan
    veya asıl borçlu tarafından alacak için sonradan sağlanan rehinleri ve diğer güvenceleri de
    kefile teslim etmek veya bunların devri için gerekli işlemleri yapmak zorundadır. Alacaklının,
    diğer alacakları sebebiyle sahip olduğu rehin ve hapis hakları, kefilin haklarından sıraca önce
    geldikleri ölçüde saklıdır.
    Alacaklı, haklı bir sebep olmaksızın yükümlülüklerini yerine getirmez, ağır kusuruyla
    mevcut belgeleri veya rehinleri ya da sorumlu olduğu diğer güvenceleri elinden çıkarırsa,
    kefil borcundan kurtulur. Bu durumda kefil, ödediğinin geri verilmesini ve varsa ek zararının
    giderilmesini isteyebilir.
    e. Ödemenin kabulünü isteme
    MADDE 593- Borçlunun iflası sebebiyle olsa bile, borç muaccel olduğu takdirde
    kefil, alacaklıdan yapacağı ödemeyi kabul etmesini her zaman isteyebilir. Bir borca birden
    çok kişinin kefil olması durumunda alacaklı, kefillerden biri tarafından yapılacak kısmi
    ödemeyi, bunu öneren kefile düşen paydan az olmamak koşuluyla, kabul etmek zorundadır.
    Alacaklı haklı bir sebep olmaksızın ödemeyi kabul etmekten kaçınırsa, kefil
    borcundan kurtulur; birlikte müteselsil kefalette ise, kefillerin sorumluluğu kendilerine düşen
    pay miktarınca azalır.
    Alacaklının rızası varsa kefil, asıl borcu muaccel olmasından önce de ödeyebilir.
    Ancak, bu durumda kefil, asıl borçluya karşı rücu hakkını borcun muaccel olmasından önce
    kullanamaz.
    f. Bildirim, iflasta ve konkordatoda kayıt
    MADDE 594- Asıl borçlu, anaparanın veya yarım yıllık döneme ait faizin
    ödenmesinde ya da yıldan yıla yapılması öngörülen anapara ödemelerinde altı ay gecikirse,
    alacaklının durumu kefile bildirmesi gerekir. İstek hâlinde alacaklı, her zaman asıl borcun
    kapsamı hakkında kefile bilgi vermek zorundadır.
    Asıl borçlunun iflasına karar verilmiş veya borçlu konkordato istemişse alacaklı,
    alacağını kaydettirmek ve haklarının korunması için gerekeni yapmak zorundadır.
    Alacaklının, borçlunun iflas ettiğini veya borçluya konkordato mehli verildiğini öğrendiği
    anda, durumu kefile bildirmesi gerekir.
    Alacaklı, yukarıdaki fıkralarda öngörülen gereklerden birini yerine getirmezse, bundan
    dolayı kefilin uğradığı zarar miktarınca ona karşı haklarını kaybeder.
  327. Kefil ile borçlu arasındaki ilişki
    a. Güvence verilmesini ve borçtan kurtarılmasını isteme hakkı
    MADDE 595- Kefil, aşağıdaki durumlarda asıl borçludan güvence verilmesini ve borç
    muaccel olmuşsa, borçtan kurtarılmasını isteyebilir:
  328. Asıl borçlu, kefile karşı üstlendiği yükümlülüklere, özellikle belli bir süre içinde
    kendisini borçtan kurtarma vaadine aykırı davranmışsa.
  329. Asıl borçlu temerrüde düşmüşse veya yerleşim yerini diğer bir ülkeye nakletmesi
    yüzünden takibat önemli ölçüde güçleşmişse.
  330. Asıl borçlunun mali durumunun kötüleşmesi, güvencelerin değer kaybetmesi veya
    borçlunun kusuru sonucunda kefil için mevcut tehlike, kefaletin yapıldığı tarihe göre önemli
    ölçüde artmışsa.
    b. Kefilin rücu hakkı
    MADDE 596- Kefil, alacaklıya ifada bulunduğu ölçüde, onun haklarına halef olur.
    Kefil, bu hakları asıl borç muaccel olunca kullanabilir.
    Kefil, aksi kararlaştırılmamışsa, rehin hakları ile aynı alacak için sağlanmış diğer
    güvencelerden sadece kefalet anında var olan veya bizzat asıl borçlu tarafından, sonradan
    özellikle bu alacak için verilmiş bulunanlara halef olur. Alacaklıya kısmen ifada bulunan
    kefil, rehin hakkının sadece bunu karşılayan kısmına halef olur. Alacaklının rehin konusu
    üzerinde geriye kalan alacak hakkı, kefilin rehin hakkından ön sırada gelir.
    Kefil ile asıl borçlu arasındaki hukuki ilişkiden doğan istem ve def’iler saklıdır.
    Bir alacağın güvencesini oluşturan rehin paraya çevrildiği veya borç rehin veren malik
    tarafından ödendiği takdirde malik, kefile karşı rücu hakkını, ancak kefil ile kendisi arasında
    böyle bir anlaşma varsa ya da rehin sonradan bir üçüncü kişi tarafından verilmişse kullanabilir.
    Kefilin rücu hakkına ilişkin zamanaşımı, kefilin alacaklıya ifada bulunduğu anda
    işlemeye başlar.
    Kefil, dava hakkı vermeyen veya yanılma ya da ehliyetsizlik sebebiyle asıl borçluyu
    bağlamayan bir borç için ödemede bulunduğu takdirde, asıl borçluya karşı rücu hakkına sahip
    değildir. Ancak, kefil zamanaşımına uğramış bir asıl borçtan sorumlu olmayı borçlunun vekili
    sıfatıyla üstlenmişse asıl borçlu, ona karşı vekâlet sözleşmesi hükümleri uyarınca sorumlu olur.
    c. Kefilin bildirim yükü
    MADDE 597- Borcu tamamen veya kısmen ödeyen kefil, durumu borçluya bildirmek
    zorundadır.
    Kefil, bu bildirimde bulunmazsa ve ödemeyi bilmeyen veya bilmesi gerekmeyen
    borçlu da alacaklıya ifada bulunursa, rücu hakkını kaybeder.
    Kefilin, alacaklıya karşı sebepsiz zenginleşmeden doğan dava hakkı saklıdır.
    D. Sona ermesi
    I. Kanun gereğince
    MADDE 598- Hangi sebeple olursa olsun, asıl borç sona erince, kefil de borcundan
    kurtulur.
    Borçlu ve kefil sıfatı aynı kişide birleşmiş olursa, alacaklı için kefaletten doğan özel
    yararlar saklı kalır.
    Bir gerçek kişi tarafından verilmiş olan her türlü kefalet, buna ilişkin sözleşmenin
    kurulmasından başlayarak on yılın geçmesiyle kendiliğinden ortadan kalkar.
    Kefalet, on yıldan fazla bir süre için verilmiş olsa bile, uzatılmış veya yeni bir kefalet
    verilmiş olmadıkça kefil, ancak on yıllık süre doluncaya kadar takip edilebilir.
    Kefalet süresi, en erken kefaletin sona ermesinden bir yıl önce yapılmak kaydıyla,
    kefilin kefalet sözleşmesinin şekline uygun yazılı açıklamasıyla, azamî on yıllık yeni bir
    dönem için uzatılabilir.
    II. Kefaletten dönme
    MADDE 599- Gelecekte doğacak bir borca kefalette, borçlunun borcun doğumundan
    önceki mali durumu, kefalet sözleşmesinin yapılmasından sonra önemli ölçüde bozulmuşsa
    veya mali durumunun, kefalet sırasında kefilin iyiniyetle varsaydığından çok daha kötü
    olduğu ortaya çıkmışsa, kefil alacaklıya yazılı bir bildirimde bulunarak, borç doğmadığı
    sürece her zaman kefalet sözleşmesinden dönebilir.
    Kefil, alacaklının kefalete güvenmesi sebebiyle uğradığı zararı gidermekle yükümlüdür.
    III. Süreli kefalette
    MADDE 600- Süreli kefalette kefil, sürenin sonunda borcundan kurtulur.
    IV. Süreli olmayan kefalette
    MADDE 601- Süreli olmayan kefalette kefil, asıl borç muaccel olunca, adi kefalette
    her zaman ve müteselsil kefalette ise, kanunun öngördüğü hâllerde, alacaklıdan, bir ay içinde
    borçluya karşı dava ve takip haklarını kullanmasını, varsa rehnin paraya çevrilmesi yoluyla
    takibe geçmesini ve ara vermeden takibe devam etmesini isteyebilir.
    Borç, alacaklının borçluya yapacağı bildirim sonucunda muaccel olacaksa kefil,
    kefalet sözleşmesinin kurulduğu tarihten bir yıl sonra alacaklıdan, bu bildirimi yapmasını ve
    borç bu suretle muaccel olunca, yukarıdaki fıkra hükümleri uyarınca takip ve dava haklarını
    kullanmasını isteyebilir.
    Alacaklı, kefilin bu istemlerini yerine getirmezse, kefil borcundan kurtulur.
    V. Çalışanlara kefalette
    MADDE 602- Çalışanlara süreli olmayan kefalette kefil, her üç yılda bir, ertesi yılın
    sonunda geçerli olmak üzere sözleşmeyi feshettiğini bildirebilir.
    E. Uygulama alanı
    MADDE 603- Kefaletin şekline, kefil olma ehliyetine ve eşin rızasına ilişkin
    hükümler, gerçek kişilerce, kişisel güvence verilmesine ilişkin olarak başka ad altında yapılan
    diğer sözleşmelere de uygulanır.
    ONALTINCI BÖLÜM
    Kumar ve Bahis
    A. Alacağın dava ve takip edilememesi
    MADDE 604- Kumar ve bahisten doğan alacak hakkında dava açılamaz ve takip
    yapılamaz.
    Kumar veya bahis için bilerek verilen avanslar ve ödünç paralar ile kumar ve bahis
    niteliğinde oldukları takdirde, borsada işlem gören malların, yabancı paraların ve kıymetli
    evrakın fiyat farkı esası üzerine yapılan vadeli satışlar hakkında da aynı hüküm uygulanır.
    B. Borç senedi verme ve isteyerek ödeme
    MADDE 605- Kumar oynayan veya bahse giren kişi tarafından imzalanmış adi borç
    veya kambiyo senedi üçüncü bir kişiye devredilmiş olsa bile, hiçbir kimse bunlara dayanarak
    dava açamaz ve takip yapamaz. Kıymetli evrakın iyiniyetli üçüncü kişilere sağladığı haklar
    saklıdır.
    Kumar ve bahis borcu için isteyerek yapılan ödemeler geri alınamaz. Ancak, kumar
    veya bahsin usulüne göre yürütülmesi beklenmedik olayla veya diğer tarafın fiiliyle
    engellenmişse ya da diğer taraf kumar veya bahse hile karıştırmışsa, isteyerek yapılan ödeme
    geri alınabilir.
    C. Piyango ve diğer şans oyunları
    MADDE 606- Düzenlenmesine kanun veya yetkili makamlarca izin verilmiş
    olmadıkça, piyango ve diğer şans oyunlarından doğan alacaklar hakkında dava açılamaz ve
    takip yapılamaz.
    İzin verilmemiş olan durumlarda, piyango ve diğer şans oyunları için de kumara
    ilişkin hükümler uygulanır.
    Yabancı ülkelerde kendi kurallarına uygun olarak düzenlenen piyango ve diğer şans
    oyunları, Türkiye’de yetkili makamlarca bunlara ait biletlerin satılmasına izin verilmiş
    olmadıkça, yasal korumadan yararlanamazlar.
    ONYEDİNCİ BÖLÜM
    Ömür Boyu Gelir ve Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmeleri
    BİRİNCİ AYIRIM
    Ömür Boyu Gelir Sözleşmesi
    A. Tanımı
    MADDE 607- Ömür boyu gelir sözleşmesi, gelir borçlusunun gelir alacaklısına,
    içlerinden birinin veya üçüncü bir kişinin ömrü boyunca belirli dönemsel edimlerde bulunmayı
    üstlendiği sözleşmedir.
    Sözleşme, aksine açık bir hüküm yoksa, gelir alacaklısının ömrü boyunca yapılmış
    sayılır.
    Gelir borçlusunun veya üçüncü bir kişinin ömrüyle sınırlı olarak bağlanmış olan gelir,
    aksi kararlaştırılmamışsa gelir alacaklısının mirasçılarına geçer.
    B. Şekli
    MADDE 608- Ömür boyu gelir sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça geçerli olmaz.
    C. Gelir alacaklısının hakları
    I. Hakkın kullanılması
    MADDE 609- Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa ömür boyu gelir, her altı ayda bir
    ve peşin olarak ödenir.
    Gelirin süresi ömrüne bağlanmış olan kişi, peşin ödeme öngörülen dönemin sona
    ermesinden önce ölse bile, o döneme ait gelirin tamamı gelir borçlusu tarafından borçlanılmış
    sayılır.
    Gelir borçlusu iflas ederse, gelir alacaklısı, gelir borçlusunun yükümlü olduğu
    dönemsel gelirin elde edilebilmesi için ilgili sosyal güvenlik kurumunca ödenmesi gereken
    anaparaya denk düşen bir parayı iflas masasına kaydettirme hakkını elde eder.
    II. Devredilebilmesi
    MADDE 610- Sözleşmeyle aksi kararlaştırılmamışsa gelir alacaklısı, haklarını başkasına
    devredebilir.
    İKİNCİ AYIRIM
    Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi
    A. Tanımı
    MADDE 611- Ölünceye kadar bakma sözleşmesi, bakım borçlusunun bakım
    alacaklısını ölünceye kadar bakıp gözetmeyi, bakım alacaklısının da bir malvarlığını veya
    bazı malvarlığı değerlerini ona devretme borcunu üstlendiği sözleşmedir.
    Bakım borçlusu, bakım alacaklısı tarafından mirasçı atanmışsa, ölünceye kadar bakma
    sözleşmesine miras sözleşmesine ilişkin hükümler uygulanır.
    B. Şekli
    MADDE 612- Ölünceye kadar bakma sözleşmesi, mirasçı atanmasını içermese bile,
    miras sözleşmesi şeklinde yapılmadıkça geçerli olmaz.
    Sözleşme, Devletçe tanınmış bir bakım kurumu tarafından yetkili makamların belirlediği
    koşullara uyularak yapılmışsa, geçerliliği için yazılı şekil yeterlidir.
    C. Güvencesi
    MADDE 613- Bakım borçlusuna bir taşınmazını devretmiş olan bakım alacaklısı,
    haklarını güvence altına almak üzere, bu taşınmaz üzerinde satıcı gibi yasal ipotek hakkına
    sahiptir.
    D. Konusu
    MADDE 614- Bakım alacaklısı, sözleşmenin kurulmasıyla bakım borçlusunun aile
    topluluğuna katılmış olur. Bakım borçlusu, almış olduğu malların değerine ve bakım
    alacaklısının daha önce sahip olduğu sosyal durumuna göre hakkaniyetin gerektirdiği
    edimleri, bakım alacaklısına ifa etmekle yükümlüdür.
    Bakım borçlusu, bakım alacaklısına özellikle uygun gıda ve konut sağlamak,
    hastalığında gerekli özenle bakmak ve onu tedavi ettirmek zorundadır.
    Kabul ettikleri kişilere ölünceye kadar bakma amacıyla kurulmuş olan kurumların
    bakım borcunun kapsamı ve ifası, kendilerince hazırlanarak yetkili makamların onayından
    geçen genel düzenlemelerle belirlenir. Bu düzenlemeler, sözleşmenin içeriğinden sayılır.
    E. İptali ve tenkisi
    MADDE 615- Bakım alacaklısı, ölünceye kadar bakma sözleşmesi yüzünden kanuna
    göre nafaka yükümlüsü olduğu kişilere karşı yükümlülüğünü yerine getirme imkânını
    kaybediyorsa, bundan yoksun kalanlar sözleşmenin iptalini isteyebilirler.
    Hâkim, sözleşmenin iptali yerine, bakım borçlusunun ifa edeceği edimlerden mahsup
    edilmek üzere, bakım alacaklısının nafaka yükümlüsü olduğu kişilere nafaka ödemesine karar
    verebilir.
    Mirasçıların tenkis ve alacaklıların iptal davası açma hakları saklıdır.
    F. Sona ermesi
    I. Önel verilerek fesih
    MADDE 616- Tarafların edimleri arasında önemli ölçüde oransızlık bulunur ve fazla
    alan taraf kendisine bağışta bulunulma amacı güdüldüğünü ispat edemezse diğer taraf, altı ay
    önce bildirimde bulunmak koşuluyla, sözleşmeyi her zaman feshedebilir. Bu oransızlığın
    tespitinde, ilgili sosyal güvenlik kurumunca, bakım borçlusuna verilenin değerine denk düşen
    anapara değeri ile bağlanacak irat arasındaki fark esas alınır.
    Sözleşmenin sona erdirilmesi anına kadar geçen sürede ifa edilmiş edimler, anapara ve
    faiziyle birlikte değerlendirilerek, denkleştirme sonucunda alacaklı çıkan tarafa geri verilir.
    II. Önel verilmeksizin fesih
    MADDE 617- Sözleşmeden doğan borçlara aykırı davranılması sebebiyle sözleşmenin
    devamı çekilmez hâle gelir veya başkaca önemli sebepler sözleşmenin devamını imkânsız
    hâle getirir ya da aşırı ölçüde güçleştirirse, taraflardan her biri sözleşmeyi önel vermeksizin
    feshedebilir. Sözleşme bu sebeplerden birine dayanılarak feshedildiği takdirde kusurlu taraf,
    aldığı şeyi geri verir ve kusursuz tarafa, bu yüzden uğradığı zarara karşılık uygun bir tazminat
    ödemekle yükümlü olur.
    Hâkim, sözleşmenin önel verilmeksizin feshini yerinde bulabileceği gibi, taraflardan
    birinin istemiyle veya kendiliğinden, aile topluluğu içinde yaşamalarına son vererek, bakım
    alacaklısına ömür boyu gelir bağlayabilir.
    III. Bakım borçlusunun ölümü
    MADDE 618- Bakım borçlusu ölürse bakım alacaklısı, bir yıl içinde sözleşmenin
    feshini isteyebilir. Bu durumda bakım alacaklısı, bakım borçlusunun iflası hâlinde, iflas
    masasından isteyebileceği miktara eşit bir paranın kendisine ödenmesini, bakım borçlusunun
    mirasçılarından isteyebilir.
    G. Devredilemezlik, iflas ve haciz hâlinde istem
    MADDE 619- Bakım alacaklısı, hakkını başkasına devredemez.
    Bakım borçlusunun iflası hâlinde bakım alacaklısı, borçlunun ödemekle yükümlü
    olduğu dönemsel gelirin elde edilebilmesi için ilgili sosyal güvenlik kurumunca ödenmesi
    gereken anapara değerine eşit bir parayı, iflas masasına alacak kaydettirme hakkını elde eder.
    Bakım alacaklısı, bu alacağını karşılamak üzere, üçüncü kişilerce borçluya karşı
    yürütülmekte olan hacze katılabilir.
    ONSEKİZİNCİ BÖLÜM
    Adi Ortaklık Sözleşmesi
    A. Tanımı
    MADDE 620- Adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve
    mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir.
    Bir ortaklık, kanunla düzenlenmiş ortaklıkların ayırt edici niteliklerini taşımıyorsa, bu
    bölüm hükümlerine tabi adi ortaklık sayılır.
    B. Ortaklar arasındaki ilişki
    I. Katılım payı
    MADDE 621- Her ortak, para, alacak veya başka bir mal ya da emek olarak, ortaklığa
    bir katılım payı koymakla yükümlüdür.
    Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa katılım payları, ortaklığın amacının gerektirdiği
    önem ve nitelikte ve birbirine eşit olmak zorundadır.
    Bir ortağın katılım payı, bir şeyin kullandırılmasından oluşuyorsa kira sözleşmesindeki;
    bir şeyin mülkiyetinden oluşuyorsa satış sözleşmesindeki hasara, ayıptan ve zapttan sorumluluğa
    ilişkin hükümler kıyas yoluyla uygulanır.
    II. Kazanç ve zarar
  331. Kazancın paylaşılması
    MADDE 622- Ortaklar, niteliği gereği ortaklığa ait olan bütün kazançları aralarında
    paylaşmakla yükümlüdürler.
  332. Kazanç ve zarara katılma
    MADDE 623- Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa, her ortağın kazanç ve zarardaki
    payı, katılım payının değerine ve niteliğine bakılmaksızın eşittir.
    Sözleşmede ortakların kazanç veya zarara katılım paylarından biri belirlenmişse bu
    belirleme, diğerindeki payı da ifade eder.
    Bir ortağın zarara katılmaksızın yalnız kazanca katılacağına ilişkin anlaşma, ancak
    katılma payı olarak yalnızca emeğini koymuş olan ortak için geçerlidir.
    III. Ortaklığın kararları
    MADDE 624- Ortaklığın kararları, bütün ortakların oybirliğiyle alınır.
    Sözleşmede kararların oy çokluğuyla alınacağı belirtilmişse çoğunluk, ortak sayısına
    göre belirlenir.
    IV. Ortaklığın yönetimi
    MADDE 625- Yönetim, sözleşme veya kararla yalnızca bir veya birden çok ortağa ya
    da üçüncü bir kişiye bırakılmış olmadıkça, bütün ortaklar ortaklığı yönetme hakkına sahiptir.
    Ortaklık, ortakların tümü veya birkaçı tarafından yönetilmekte ise, bunlardan her biri,
    diğerleri katılmaksızın işlem yapabilir; ancak ortaklığı yönetmeye yetkili olan her ortak,
    tamamlanmasından önce işleme itiraz etmek suretiyle, bu işlemin yapılmasını engelleyebilir.
    Ortaklığa genel yetkili bir temsilci atanması ve ortaklığın olağan dışı işlerinin
    yürütülmesi için, bütün ortakların oybirliği gereklidir. Ancak, gecikmesinde sakınca olan
    hâllerde, bu konuda yönetici ortaklardan her biri yetkilidir.
    V. Ortaklar arasındaki sorumluluk
  333. Rekabet yasağı
    MADDE 626- Ortaklar, kendilerinin veya üçüncü kişilerin menfaatine olarak, ortaklığın
    amacını engelleyici veya zarar verici işleri yapamazlar.
  334. Ortakların yaptıkları giderler ve işler
    MADDE 627- Ortaklardan birinin ortaklık işleri için yaptığı giderlerden veya
    üstlendiği borçlardan dolayı diğer ortaklar, ona karşı sorumlu olurlar; bu ortağın, yönetim
    işleri yüzünden doğrudan doğruya uğradığı zararlar ile ortaklığın yönetiminden kaynaklanan
    tehlikeler sonucunda doğan zararları, diğer ortaklar gidermekle yükümlüdürler.
    Ortaklığa avans olarak para veren ortak, verdiği günden başlamak üzere faiz isteyebilir.
    Yükümlü olmadığı hâlde ortaklık işleri için emek sarfetmiş olan bir ortak, hakkaniyetin
    gerektirdiği bir karşılık ödenmesini isteyebilir.
  335. Özen borcu
    MADDE 628- Her ortak, ortaklık işlerinde kendi işlerinde olduğu ölçüde çaba ve özen
    göstermekle yükümlüdür.
    Her ortak, diğerlerine karşı, kendi kusuruyla verdiği zararları, başka işlerde ortaklığa
    sağladığı menfaatlerle mahsup ettirme hakkı olmaksızın gidermekle yükümlüdür.
    Ortaklık işlerini ücret karşılığı yürüten ortak, vekâlet hükümlerine göre sorumlu olur.
    VI. Yönetim yetkisinin kaldırılması ve sınırlanması
    MADDE 629- Ortaklık sözleşmesiyle ortaklardan birine verilen yönetim yetkisi, haklı
    bir sebep olmaksızın, diğer ortaklarca kaldırılamaz ve sınırlanamaz.
    Ortaklık sözleşmesinde yetkinin kaldırılamayacağına ilişkin bir hüküm bulunsa bile,
    haklı bir sebep varsa, diğer ortaklardan her biri yönetim yetkisini kaldırabilir.
    Haklı sebepler, özellikle yönetici ortağın görevini aşırı ölçüde ihmal etmesi veya iyi
    yönetim için gerekli olan yeteneği kaybetmesi durumlarında vardır.
    VII. Yönetici ortaklar ile diğer ortaklar arasındaki ilişki
  336. Genel olarak
    MADDE 630- Kanunun bu bölümünde veya ortaklık sözleşmesinde aksine hüküm
    bulunmadıkça, yönetici ortaklar ile diğer ortaklar arasındaki ilişkiler, vekâlet sözleşmesine
    ilişkin hükümlere tabidir.
    Ortaklığı yönetme yetkisi bulunmayan bir ortağın, ortaklığın işlerini görmesi veya bu
    yetkiye sahip ortağın yetkisini aşması hâllerinde, vekâletsiz işgörmeye ilişkin hükümler
    uygulanır.
    Yönetici ortaklar, yılda en az bir defa hesap vermek ve kazanç paylarını ortaklara
    ödemekle yükümlüdürler. Hesap döneminin uzatılmasına ilişkin anlaşma kesin olarak
    hükümsüzdür. Ortaklığı yönetenin ortaklardan birisi olmaması durumunda da aynı kural
    uygulanır.
  337. Ortaklık işlerini inceleme
    MADDE 631- Yönetim yetkisi olmasa bile, her ortağın, ortaklığın işleyişi hakkında
    bilgi alma, defter ve kayıtlarını inceleme, bunlardan örnek alma ve mali durumu hakkında
    özet çıkarma hakkı vardır.
    Aksine sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür.
    VIII. Ortaklar arasındaki ve ortaklık yapısındaki değişiklikler
  338. Yeni ortak alımı ve alt katılım
    MADDE 632- Ortaklığa, yeni bir ortak alınması, bütün ortakların rızasına bağlıdır.
    Ortaklardan biri tek taraflı olarak bir üçüncü kişiyi ortaklıktaki payına ortak eder veya
    payını ona devrederse, bu üçüncü kişi ortak sıfatını kazanamaz.
  339. Ortaklıktan çıkma ve çıkarılma
    a. Genel olarak
    MADDE 633- Bir ortağın fesih bildiriminde bulunması, kısıtlanması, iflası, tasfiyedeki
    payının cebrî icra yoluyla paraya çevrilmesi veya ölmesi hâlinde, sözleşmede ortaklığın diğer
    ortaklarla devam edeceğine ilişkin bir hüküm varsa, bu durumlardan biri gerçekleştiğinde, o
    ortak veya temsilcisi ya da ölen ortağın mirasçısı ortaklıktan çıkabilir veya diğer ortaklar
    tarafından yazılı olarak yapılacak bir bildirimle ortaklıktan çıkarılabilir.
    b. Ortaklık payının tasfiyesi
    MADDE 634- Bir ortağın ortaklıktan çıkması veya çıkarılması durumunda payı, diğer
    ortaklara payları oranında kendiliğinden geçer.
    Diğer ortaklar, ortaklıktan çıkan veya çıkarılan ortağa, kullanımını ortaklığa bıraktığı
    eşyayı geri vermekle yükümlü oldukları gibi, kendisini ortaklığın muaccel borçlarından doğan
    müteselsil sorumluluktan kurtararak, ortak sıfatının sona erdiği tarihte ortaklık tasfiye edilmiş
    olsaydı ödenmesi gereken tasfiye payını ödemekle yükümlüdürler. Ortaklığın henüz muaccel
    olmayan borçları için diğer ortaklar, çıkan veya çıkarılan ortağı borçtan kurtarmak yerine,
    kendisine bir güvence verebilirler.
    Çıkan veya çıkarılan ortağın tasfiye payı, ortaklık sıfatının sona erdiği tarih itibarıyla,
    mali işlerde uzman bir kişiye hesaplattırılır. Tarafların uzman kişi üzerinde anlaşamamaları
    durumunda bu kişi, hâkim tarafından atanır.
    c. Malvarlığının yetersizliği
    MADDE 635- Ortaklık sıfatının sona erdiği tarihte, ortaklığın malvarlığı, borçlarını
    karşılamaya yetmezse, çıkan veya çıkarılan ortak, payına düşen borç tutarını, zarara katılmaya
    ilişkin düzenlemeler çerçevesinde diğer ortaklara ödemekle yükümlüdür.
    d. Tamamlanmamış işler
    MADDE 636- Çıkan veya çıkarılan ortak, ortak olduğu dönemde henüz sonuçlanmamış
    işlerden doğan kâra veya zarara katılır.
    Ortaklık sıfatı sona eren kişi, o hesap yılı sonu itibarıyla, tamamlanmış olan işler
    sebebiyle varsa ortaklıktan kendisine düşecek kâr payını; devam eden işler hakkında da
    gerekli bilgiyi isteyebilir.
    C. Ortakların üçüncü kişilerle ilişkisi
    I. Temsil
    MADDE 637- Kendi adına ve ortaklık hesabına bir üçüncü kişi ile işlemde bulunan
    ortak, bu kişiye karşı bizzat kendisi alacaklı ve borçlu olur.
    Ortaklardan biri, ortaklık veya bütün ortaklar adına bir üçüncü kişi ile işlem yaparsa,
    diğer ortaklar ancak temsile ilişkin hükümler uyarınca, bu kişinin alacaklısı veya borçlusu
    olurlar.
    Kendisine yönetim görevi verilen ortağın, ortaklığı veya bütün ortakları üçüncü
    kişilere karşı temsil etme yetkisi var sayılır. Ancak, temsil yetkisine sahip yönetici ortağın
    yapacağı önemli tasarruf işlemlerine ilişkin yetkinin, bütün ortakların oybirliğiyle verilmiş
    olması ve yetki belgesinde bu hususun açıkça belirtilmiş olması şarttır.
    II. Temsilin sonuçları
    MADDE 638- Ortaklık için edinilen veya ortaklığa devredilen şeyler, alacaklar ve
    ayni haklar, ortaklık sözleşmesi çerçevesinde elbirliği hâlinde bütün ortaklara ait olur.
    Ortaklık sözleşmesinde aksine bir hüküm bulunmadıkça, bir ortağın alacaklıları,
    haklarını ancak o ortağın tasfiyedeki payı üzerinde kullanabilirler.
    Ortaklar, birlikte veya bir temsilci aracılığı ile, bir üçüncü kişiye karşı, ortaklık ilişkisi
    çerçevesinde üstlendikleri borçlardan, aksi kararlaştırılmamışsa müteselsilen sorumlu olurlar.
    D. Ortaklığın sona ermesi
    I. Sona erme sebepleri
  340. Genel olarak
    MADDE 639- Ortaklık, aşağıdaki durumlarda sona erer:
  341. Ortaklık sözleşmesinde öngörülen amacın gerçekleşmesi veya gerçekleşmesinin
    imkânsız duruma gelmesiyle.
  342. Sözleşmede ortaklığın mirasçılarla sürdürülmesi konusunda bir hüküm yoksa,
    ortaklardan birinin ölmesiyle.
  343. Sözleşmede ortaklığın devam edeceğine ilişkin bir hüküm yoksa, bir ortağın
    kısıtlanması, iflası veya tasfiyedeki payının cebrî icra yoluyla paraya çevrilmesiyle.
  344. Bütün ortakların oybirliğiyle karar vermesiyle.
  345. Ortaklık için kararlaştırılmış olan sürenin bitmesiyle.
  346. Ortaklık sözleşmesinde feshi bildirme hakkı saklı tutulmuş veya ortaklık belirsiz bir
    süre için ya da ortaklardan birinin ömrü boyunca kurulmuşsa, bir ortağın fesih bildiriminde
    bulunmasıyla.
  347. Haklı sebeplerin bulunması hâlinde, her zaman başkaca koşul aranmaksızın, fesih
    istemi üzerine mahkeme kararıyla.
  348. Belirsiz süreli ortaklık
    MADDE 640- Ortaklık, belirsiz süre için veya ortaklardan birinin ömrü boyunca
    sürmek üzere kurulmuşsa, ortaklardan her biri, altı ay önceden fesih bildiriminde bulunabilir.
    Fesih bildirimi, dürüstlük kurallarına aykırı olarak ve özellikle uygun olmayan bir
    zamanda yapılamaz. Fesih bildirimi, ancak hesap yılı sonunda hüküm ifade eder.
    Sözleşmede öngörülmüş olan sürenin bitiminden sonra ortaklık, ortakların örtülü
    iradesiyle sürdürülürse, belirsiz süreli ortaklığa dönüşür.
    II. Sona ermenin ortaklığın yönetimine etkisi
    MADDE 641- Ortaklık, fesih bildiriminden başka bir yolla sona ererse, bir ortağın
    ortaklık işlerini yönetme konusundaki yetkisi, sona ermeyi öğrendiği veya durumun
    gerektirdiği özeni gösterseydi öğrenebileceği zamana kadar, kendisi hakkında devam eder.
    Ortaklık, ortaklardan birinin ölümüyle sona ererse, ölen ortağın mirasçısı, durumu
    hemen diğer ortaklara bildirmekle yükümlüdür. Mirasçı, gerekli önlemler alınıncaya kadar,
    ölen ortağın daha önce yürütmekte olduğu işlere, dürüstlük kuralları çerçevesinde devam eder.
    Diğer ortaklar da, geçici olarak, ortaklık işlerini aynı şekilde yürütmeye devam ederler.
    III. Tasfiye
  349. Katılım payı için yapılacak işlem
    MADDE 642- Katılım payı olarak bir şeyin mülkiyetini koyan ortak, ortaklığın sona
    ermesi üzerine yapılacak tasfiye sonucunda, o şeyi olduğu gibi geri alamaz; ancak koyduğu
    katılım payına ne değer biçilmişse, o değeri isteyebilir.
    Bu değer belirlenmemişse, geri alma, o şeyin katılım payı olarak konduğu zamandaki
    değeri üzerinden yapılır.
  350. Kazanç ve zararın paylaşımı
    MADDE 643- Ortaklığın borçları ödendikten ve ortaklardan her birinin ortaklığa
    verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve koymuş olduğu katılım payı geri
    verildikten sonra bir şey artarsa, bu kazanç, ortaklar arasında paylaşılır.
    Ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların
    koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse, zarar ortaklar arasında paylaşılır.
  351. Tasfiye usulü
    MADDE 644- Ortaklığın sona ermesi hâlinde tasfiye, yönetici olmayan ortaklar da
    dâhil olmak üzere, bütün ortakların elbirliğiyle yapılır. Ancak, ortaklık sözleşmesinde,
    ortaklardan biri tarafından kendi adına ve ortaklık hesabına belirli bazı işlemlerin yapılması
    öngörülmüşse, bu ortak, ortaklığın sona ermesinden sonra da o işlemleri tek başına yapmak ve
    diğerlerine hesap vermekle yükümlüdür.
    Ortaklar, tasfiye işlerini yürütmek üzere tasfiye görevlisi atayabilirler. Bu konuda
    anlaşamamaları hâlinde, ortaklardan her biri, tasfiye görevlisinin hâkim tarafından atanması
    isteminde bulunabilir.
    Tasfiye görevlisine ödenecek ücret, sözleşmede buna ilişkin bir hüküm veya ortaklarca
    oybirliğiyle verilmiş bir karar yoksa tasfiyenin gerektirdiği emek ile ortaklık malvarlığının
    geliri göz önünde tutularak hâkim tarafından belirlenir ve ortaklık malvarlığından, buna
    imkân bulunamazsa, ortaklardan müteselsilen karşılanır.
    Tasfiye usulüne veya tasfiye sonucunda her bir ortağa dağıtılacak paya ilişkin olarak
    doğabilecek uyuşmazlıklar, ilgililerin istemi üzerine hâkim tarafından çözüme bağlanır.
    IV. Üçüncü kişilere karşı sorumluluk
    MADDE 645- Ortaklığın sona ermesi, üçüncü kişilere karşı olan yükümlülükleri
    değiştirmez.
    Türk Medenî Kanunu ile ilişkisi
    MADDE 646- Bu Kanun, 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun
    Beşinci Kitabı olup, onun tamamlayıcısıdır.
    Yürürlükten kaldırılan Kanun
    MADDE 647- 22/4/1926 tarihli ve 818 sayılı Borçlar Kanunu yürürlükten kaldırılmıştır.
    GEÇİCİ MADDE 1- (Ek:8/6/2022-7409/4 md.)
    Konut kiraları bakımından bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih ilâ 1/7/2023 (bu tarih
    dâhil) tarihleri arasında yenilenen kira dönemlerinde uygulanacak kira bedeline ilişkin
    anlaşmalar, bir önceki kira yılına ait kira bedelinin yüzde yirmi beşini geçmemek koşuluyla
    geçerlidir. Bir önceki kira yılının tüketici fiyat endeksindeki oniki aylık ortalamalara göre
    değişim oranının yüzde yirmi beşin altında kalması halinde değişim oranı geçerlidir. Bu kural,
    bir yıldan daha uzun süreli kira sözleşmelerinde de uygulanır. Bu oranları geçecek şekilde
    yapılan sözleşmeler, fazla miktar yönünden geçersizdir. Bu fıkra hükmü, 344 üncü maddenin
    ikinci fıkrası uyarınca hâkim tarafından verilecek kararlar bakımından da uygulanır.
    GEÇİCİ MADDE 2- (Ek: 14/7/2023-7456/23 md.)
    Konut kiraları bakımından 2/7/2023 ilâ 1/7/2024 (bu tarihler dâhil) tarihleri arasında
    yenilenen kira dönemlerinde uygulanacak kira bedeline ilişkin anlaşmalar, bir önceki kira
    yılına ait kira bedelinin yüzde yirmi beşini geçmemek koşuluyla geçerlidir. Bir önceki kira
    yılının tüketici fiyat endeksindeki oniki aylık ortalamalara göre değişim oranının yüzde yirmi
    beşin altında kalması halinde değişim oranı geçerlidir. Bu kural, bir yıldan daha uzun süreli
    kira sözleşmelerinde de uygulanır. Bu oranları geçecek şekilde yapılan sözleşmeler, fazla
    miktar yönünden geçersizdir. Bu fıkra hükmü, 344 üncü maddenin ikinci fıkrası uyarınca
    hâkim tarafından verilecek kararlar bakımından da uygulanır.
    Yürürlük
    MADDE 648- Bu Kanun 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe girer.
    Yürütme
    MADDE 649- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
    6098 SAYILI KANUNA İŞLENEMEYEN HÜKÜMLER
    1- 31/3/2011 tarihli ve 6217 sayılı Kanunun hükmüdür:
    GEÇİCİ MADDE 2 – (Değişik: 4/7/2012-6353/53 md.)
    Kiracının Türk Ticaret Kanununda tacir olarak sayılan kişiler ile özel hukuk ve kamu
    hukuku tüzel kişileri olduğu işyeri kiralarında, 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar
    Kanununun 323, 325, 331, 340, 342, 343, 344, 346 ve 354 üncü maddeleri 1/7/2012 tarihinden
    itibaren 8 yıl süreyle uygulanmaz. Bu halde, kira sözleşmelerinde bu maddelerde belirtilmiş
    olan konulara ilişkin olarak sözleşme serbestisi gereği kira sözleşmesi hükümleri tatbik olunur.
    Kira sözleşmelerinde hüküm olmayan hallerde mülga Borçlar Kanunu hükümleri uygulanır.


ailesosyal.com sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.